Başlıklar
Toggle
Çek uygulaması, Türk ticaret hayatının vazgeçilmez öğelerinden biridir. Bu bağlamda, çekin keşide edilmesi, cirosu, ibrazı ve ödenmesi gibi süreçlerde yaşanan sorunlar önemli hukuki ihtilaflara neden olmuş, çeşitli yasal düzenlemeler ve Yargıtay içtihatlarıyla şekillenen bir “çek hukuku” ortaya çıkmıştır. Özellikle karşılıksız çek keşide edilmesi durumunda yaptırımların türü, ağırlığı ve etkisi ticaret hayatında her zaman tartışılan konuların başında gelmiştir.
Özellikle karşılıksız çek nedeniyle mağduriyetlerin önlenmesi için getirilen düzenlemeler, çek sahiplerine sorumluluk yüklerken, ticari hayatın kesintisiz devamını sağlamak amacıyla belirli hukuki güvenceler de sunmaktadır. Çekle ilgili konular, ekonomi, hukuk ve ticaret dünyasının kesişim noktasında yer alarak, gelecekte de önemli reformları beraberinde getirecek bir alan olmaya devam edecektir.
Çekle ödemelerde yaşanan suistimaller ve karşılıksız çek sorunu, yasa koyucuyu sık sık hukuki düzenlemeler yapmaya zorlamıştır. Bu kapsamda ilk kez 19.03.1985 tarihli 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun yürürlüğe girmiştir. Ancak 2009 yılında yaşanan sorunlar ve öngörülen ceza hükümlerinin yetersizliği nedeniyle 5941 sayılı Çek Kanunu kabul edilmiş ve 3167 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
1. Tacir Olmayan Kişilere Çek Defteri Verilmesi Kısıtlandı
5941 sayılı Kanun, tacir sıfatını taşımayan kişilerin çek defteri kullanmasını sınırlandırmış; bankalara bu konuda denetim ve bildirim yükümlülüğü getirmiştir. Tacir olmayan kişiler çek defteri kullanarak çek düzenlediğinde, bu fiil belli koşullarda ceza sınavına konu olabilmektedir.
2. Hamiline Çeklerle İlgili Özel Düzenlemeler Getirildi
Hamiline çeklerin rengi ve boyutu diğer çeklerden farklı olacak şekilde standartlaştırılmıştır.
Hamiline çekler yalnızca ayrı bir çek hesabından düzenlenebilir hale gelmiştir.
Bankalara, bu çek hareketlerini Gelir İdaresi Başkanlığı’na bildirme zorunluluğu getirilmiştir.
Usule aykırı düzenlenen hamiline çekler için düzenleyiciye 1 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir.
3. Bankalara Bildirim ve Denetim Yükümlülüğü Getirildi
Çekin karşılıksız çıkması, hamiline hesap açılması, hamiline çekin yanlış yaprakla düzenlenmesi, ya da tüzel kişilerin işlemlerinin gerçek kişilerin hesabından yürütülmesi gibi durumlarda bankaların sorumluluğu artmıştır.
4. Karşılıksız Çek Suçu ve Ceza Hükümleri
5941 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre, çekin karşılıksız çıkması durumunda şikâyet üzerine suç oluşur. İleri tarihli çeklerde, çek üzerinde yazan tarihten önce bankaya ibraz ceza sorumluluğu doğurmaz. Ancak, hamilin bu durumda icra takibi başlatması mümkün olup, ceza süreci işlemeyecektir.
2020 yılında Çek Suçları için Sicil Affı getirilmiş, belli tarihler arasında işlenmiş karşılıksız çek suçlarına ilişkin sicil kayıtlarının silinmesi sağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin 2020/16 E., 2020/33 K. sayılı kararıyla, karşılıksız çek suçuna ilişkin adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesi uygulamasının orantılılık ilkesiyle çeliştiğine karar verilmiştir. Bu karar, yargı uygulamasında ceza yaptırımından çok, alacaklının icra hukuku yollarına başvurmasını teşvik eden bir yapıyı gündeme getirmiştir.
5941 sayılı Çek Kanunu, özellikle ticari hayatta çekin suiistimalini önlemeye yönelik olarak önemli düzenlemeler getirmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi kararları ve uygulamada ortaya çıkan sorunlar nedeniyle, çekin ceza hukuku kapsamındaki etkisi zayıflamış, alacaklılar açısından icra takip yolları daha etkili bir enstrüman haline gelmiştir. 2025 yılı itibariyle çek hukuku alanındaki en önemli hususlar; hamiline çek düzenleme usulü, şikayete bağlı ceza yaptırımları, sicil affının kapsamı ve bankaların yükümlülükleri olmaya devam etmektedir.
Çekle ilgili konular kamuoyunda her zaman en çok tartışılan hususlardan olmuş, uygulamada yaşanan sorunlar ve güçlükler yasa koyucuyu sık sık kanuni düzenlemeler yapmaya zorlamıştır. Özellikle, çekin güvenilir bir ödeme aracı olarak kullanılabilmesi için banka teminatları, ibraz süreleri, cezai yaptırımlar, çekte keşide tarihinin geçerliliği gibi teknik konularda sık sık düzenlemeler yapılmıştır. Çekle ilgili mevzuatta yapılan değişiklikler, ekonomik krizler ve ticari hayatın gereklilikleri doğrultusunda şekillenmiş olup, günümüzde halen tartışmaların odağında yer almaktadır.
Çek kullanımıyla ilgili hukuki düzenlemeler, ticari hayatın güvenliğini sağlamayı amaçlarken, giderek karşılıksız çek fiilini ceza yaptırımı dışında tutmaya evrilmiştir. Karşılıksız çek için öngörülen ceza yaptırımları; ekonomik suça ekonomik ceza ilkesi, ekonomik dengeleri koruma ve ticari hayatın sürdürülebilirliğini sağlama ve özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansal sıkıntılar nedeniyle çeklerini ödeyememelerinden kaynaklanan ticari ve sosyal sorunların giderilmesi amacıyla zaman içinde yumuşatılmıştır. Yasa koyucu, hem çek keşide edenleri hem de alacaklıları koruyacak mekanizmalar geliştirmeye çalışmış, Çek Kanunu’nda zaman içerisinde yapılan değişikliklerle, çekin bir ödeme aracı olarak güvenilirliğini artırmayı amaçlamışsa da çek, uygulamada her zaman tartışmalara ve ihtilaflara yol açmıştır.
Çek ile ödeme yapanların sorumlulukları netleştirilirken, ödeme süresi, çekin ibrazı, protesto işlemleri ve hukuki yaptırımlar gibi konular, çekin ticari hayat içerisindeki rolünü daha belirgin hale getirmiştir. Örneğin, karşılıksız çek düzenleme fiili, hem hukuki hem de ceza yaptırımlarıyla düzenlenmiş olup, çek mağdurlarını korumak için ciddi tedbirler alınmaktadır. Bunun yanında, çekin kötüye kullanımının önüne geçmek amacıyla finansal kurumlar ve bankalar tarafından uygulanan ek güvenlik prosedürleri devreye sokulmuştur.
Çek kullanımına yönelik düzenlemeler, hem ticaret dünyasını hem de bireysel ödeme sistemlerini etkilemeye devam etmektedir. Ekonomik değişimler ve hukuki reformlarla birlikte, çekin gelecekte nasıl şekilleneceği ve daha güvenli hale getirileceği konusunda yeni stratejiler geliştirilmesi de kaçınılmazdır.
19.03.1985 tarihli 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun mevzuatımızdaki ilk müstakil çek kanunudur. 3167 sayılı kanun 1993, 1998 ve 2003 yıllarında üç kez değişikliğe uğramıştır. 2003 yılında 4814 sayılı kanunla yapılan değişiklikler sistem değiştirici nitelikte köklü değişikliklerdir. Kanunun on yedi maddesi yeniden yazılmış, örneğin karşılıksız çek keşidesinde hapis cezası yerine çek bedeli tutarında ağır para cezası öngörülmüştür.
18.02.2009 tarihli 5838 Sayılı Kanunun 18. maddesi ile 3167 sayılı yasaya eklenen geçici 2. madde ile “31/12/2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” hükmü getirilmiştir. Bunun sonucu ileri vadeli çekin düzenleme tarihinden önce bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksız çıkması halinin geçici bir süre için suç olmaktan çıkarılmasıdır.
Daha sonra uygulamada yaşanan sorunlar, öngörülen ceza hükümlerinin karşılıksız çeki önleyememesi, kayıt dışı ekonominin kayıt içine alınması, özellikle hamiline çekin kara para ve terörün finansmanında kullanılmasının önlenmesi, bu kapsamda bankaların sorumluluklarının ağırlaştırılması, çek hesabı açtıran kişinin tacir olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dil ve terim birliğinin sağlanması, yaygın olarak kullanılan vadeli çekin, üzerinde yazılı tarihten önce bankaya ibrazı halinin kalıcı olarak suç olmaktan çıkarılması gibi düşüncelerle 5941 sayılı kanun çıkarılmış ve 3167 sayılı Kanun ilga edilmiştir.
1. 5941 Sayılı Kanun, Tacir ile tacir olmayan kişinin çekini ayırmış, bu kapsamda bankalara araştırma ve bildirim yükümlülükleri getirmiş, tacirin ticari işletmesiyle ilgili iş ve işlemlerinde, tacir olmayan kişinin çek defterini kullanarak çek düzenleyen ve düzenleten kişi hakkında altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörmüştür.
2. Hamiline çekin vergi denetimine yönelik güçlükler çıkardığı kayır dışı ekonominin işlemesine katkı sağladığı gerekçesiyle, hamiline çekle ilgili düzenlemeler getirmiştir. Bu kapsamda;
3. Bankaların sorumluluklarının ağırlaştırılması kapsamında çeşitli bildirim yükümlülükleri getirilmiştir. Bunlar, çekin karşılıksız çıkması, hamiline hesap açılması, hamiline çekin kendi özel yaprağında düzenlenmemesi, tüzel kişilerin işlemlerinin bir gerçek kişinin çek hesabı üzerinden yürütülmesi gibi haller söz konusu olmaktadır.
4. Yeni kanunda da şikayete bağlı bir karşılıksız çek suçu düzenlemiştir. Suçun karşılığı çek bedelinin karşılıksız kalan kısmından az olmayacak adli para cezasıdır. İleri tarihli çekin üzerinde yazılı tarihten önce bankaya ibrazı halinde karşılıksız çek suçu oluşmaz. Bununla birlikte hamilin bu durumdaki çeki icra takibine konu etmesine bir engel bulunmamaktadır. Ancak uygulamada, ceza yaptırımından yoksun kalacağını düşünen hamillerin ileri tarihli çeki üzerinde yazılı tarihten önce bankaya ibraz etmedikleri gözlenmektedir.
Avukat Hüseyin Demirbaş – Demirbaş Hukuk Bürosu – Bursa