İçindekiler
İş Kazası
İş kazası, işçinin yasada yazan hallerde bir kazaya uğraması ve bu nedenle bedenen ve ruhen zarar görmesidir.
Hangi Kazalar İş Kazası sayılır?
5510 sayılı Kanunun 13. Maddesinde nelerin iş kazası kapsamında yer aldığı sayılmıştır. Buna göre;
İşçinin işverene ait işyerinde bulunduğu sırada uğradığı her türlü bedensel veya ruhsal zararlar iş kazası sayılır. İşçinin ne şekilde yaralandığı veya öldüğünün önemi yoktur. İşçinin maruz kaldığı olay işyerinde gerçekleşmişse, iş kazası olarak kabul edilir ve tazminat davasına konu edilebilir. Örneğin, kalp krizi işyerinde gerçekleştiği takdirde Yargıtay tarafından, sadece bu nedenle iş kazası olarak kabul edilmektedir.
Yargıtay 21. HD, 26.05.2016, 16961/8943 sayılı kararında; güvenlik görevlisi olarak çalışan sigortalının, gece nöbetçi olduğu saatte, aniden yere yıkılarak vefat etmesi olayını, ölüm nedeni belirlenememiş olsa dahi iş yerinde meydana gelen bir kaza söz konusu olduğu için iş kazası saymıştır.
Yargıtay 10. HD, 06.02.1990, 10005/704 sayılı kararında; iş yerinde kalp krizi geçirip hastane ölüm olayını iş kazası saymıştır. Buna karşılık Yargıtay 10. HD, 02.11.2015, 15495/18357 sayılı kararında; iş yerinde geçirilen kalp krizini iş verenin kusurundan bağımsız olarak iş kazası olarak nitelendirmektedir.
Yargıtay 10. HD, 05.07.2004, 4465/6425 sayılı kararında; intihar eylemi eğer işyerinde gerçekleşmiş ise, olayın salt işyerinde meydana gelmesi durumunda bile, intihar eden sigortalının gördüğü işle ilgili ve işvereninin kusurundan kaynaklanmamış olmasına rağmen olay yine de iş kazasıdır. Ancak bu durumda olaylarla iş ve işveren arasında nedensellik bağı bulunmayacağı için işveren ve onun halefi olanlar Kuruma karşı sorumlu tutulamaz.
Bir işverene bağlı olarak çalışan işçinin görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda işçinin maruz kaldığı fiiller iş kazası olup tazminat davasına konu olabilir.
Yargıtay 21. HD, 11.02.1999, 415/562 sayılı kararında; Sigortalının traktörün römorku ile görevli olduğu yere giderken römorkun bağlantı piminin kopması sonucu sol omzunun römorkun kasasına çarpmak suretiyle yaralanması ve malul kalması iş kazasıdır.
Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda
İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle işçi kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle gerçekleşen her türlü olay iş kazası olarak tazminat davasına konu olabilir.
Yargıtay 21. HD, 24.03.2015, 3363/6110 sayılı kararında; İşveren tarafından iş yeri dışında başka bir yere gönderilen sigortalıların içinde bulundukları araç iş veren tarafından tahsil edilmemiş dahi olsa, geçirilen trafik kazasını iş kazası olarak kabul etmiştir.
Emziren kadın işçinin, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda maruz kaldığı kazalar iş kazasıdır. Örneğin, çocuğunu emzirdiği sırada üst balkondan düşen bir sandalye ile yaralanan işçi, işverene iş kazası tazminat davası açabilir.
Yargıtay HGK, 10.06.1983, 328/652 sayılı kararında; sigortalının süt izni süresi içinde iş yerine gelmek üzere yolda karşıdan karşıya geçerken bir aracın çarpması sonucu ölmesi iş kazası olarak kabul edilmiştir.
Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında
İşçinin, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen her türlü kaza iş kazasıdır. Uygulamada, bu tarz kazalara trafik iş kazası denilmektedir.
Yargıtay 10. HD, 19.06.1992, 15658/6893 sayılı kararında; sigortalının sabah evinden çıkıp iş yerine gitmek üzere iş verence tahsis edilen ve şoförün kullandığı araca bindiği sırada teröristlerin silahlı saldırısı sonucu ölümü olayı iş kazası olarak kabul edilmiştir.
İş kazası, işveren tarafından mutlaka Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmelidir. İşveren veya işçinin bildirimi üzerine SGK müfettişler aracılığıyla inceleme yaparak meydana gelen olayın iş kazası olup olmadığını, olayın oluş şekli ve tarafların kusur durumunu düzenleyen bir inceleme raporu düzenler. İnceleme raporunda olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi halinde hak sahibi iş mahkemesinde doğrudan maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
5510 sayılı kanunun madde 4/1-a ve madde 5 düzenlemeleri kapsamında yer alan işçiler için kuruma bildirim yükümlülüğü iş verende; madde 4/1-b düzenlemesi kapsamında yer alan kişiler için ise bildirim yükümlülüğü kaza geçirenin kendisindedir.
5510 sayılı kanunun 13. Maddesinin 2. Fıkrasında iş kazasının iş veren tarafından kazadan sonraki en geç 3 iş günü içerisinde kuruma bildirilmesi gerekmektedir. Ancak ilgili maddede belirtilen süre, iş kazasının iş verenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği andan itibaren başlar.
Bildirim yükümlülüğü kendisinde bulunan işçiler bakımından kuruma bildirim, 1 ayı geçmemek kaydıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra 3 iş günü içerisinde yapılmalıdır. (m. 13/2-b)
İş kazası, Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmesine rağmen meydana gelen olay SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmemişse hem SGK hem de işverenin davalı olarak gösterileceği bir “iş kazasının tespiti davası” açılmalıdır.
İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir. Bu nedenle, iş kazasının tespiti davası, tazminat davasından bağımsız bir dava şeklinde görülür. İş kazasının tespiti davası açma süresi, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. İş kazası tazminat davası, ayrı bir dava şeklinde açılan iş kazasının tespiti davasının kesinleşmesini beklemelidir.
İş kazasının tespiti davası, işçi lehine iş kazasının tespit edilmesiyle sonuçlanarak kesinleştikten sonra maluliyet halinde işçiye, ölüm halinde ölenin hak sahibi yakınlarına SGK tarafından düzenli bir gelir bağlar. Bağlanan gelirin belli bir kısmı, tazminat davasında talep edilen tazminat miktarından indirilir.
İş kazası kuruma (SGK) bildirilmeden tazminat davası açılmışsa, iş mahkemesi tarafından davacıya iş kazası iddiasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar etmesi için süre verilmelidir. Olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde bu kez Sosyal Güvenlik Kurumunun ve hak alanını etkileyeceğinden işverenin taraf gösterildiği “iş kazasının tespiti davası” açması için davacıya süre verilmelidir. Açılacak olan bu tespit davasının neticesi tazminat davasını gören mahkemece beklenerek sonucuna göre yargılama yapılmalıdır.
Manevi ve/veya bedeni zararlara sebebiyet veren bir iş kazasının meydana gelmesi nedeniyle kusurlu işverene karşı açılan tazminat davasına iş kazası tazminat davası denmektedir.
İşçinin ve yakınlarının, SGK’dan alacakları haricinde iş verenden maddi ve manevi tazminat alma hakkı vardır. Burada birden fazla maddi zarar kalemi sayacağız. İşçi ve yakınları, somut olayın özelliklerine göre bunlardan birden fazlasını aynı anda alabilecektir.
Belirtmemiz gerekir ki iş verenin maddi ve manevi tazminat borcu iş kanunu veya 5510 sayılı kanunu düzenlemelerinde yer almamakta bu noktada TBK hükümlerine göre iş verenden maddi ve manevi tazminat talep edilmektedir.
Manevi tazminat, iş kazası nedeniyle uğranılan maddi zarardan bağımsız bir taleptir. TBK m. 56 hükmüne göre iş kazası sonucu ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde; zarar gören, zarar görenin veya ölenin yakınları manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep edebilirler. Maddi bir zarar olmasa da manevi tazminata hükmedilebilir. Bu daha ziyade kaza sonucu meydana gelen yaralanma ve ölüm olayının neden olduğu acı, üzüntü ve ıstırabın karşılığıdır. Manevi tazminat miktarının teknik olarak hesaplanmasını mümkün kılan bir yöntem yoktur. Manevi tazminat miktarı, bazı kriterler değerlendirilerek somutlaştırılır. Manevi tazminat miktarını belirleyen kriterler şunlardır:
Somut durumun özellikleri,
Tarafların mali durumları,
Tarafların olaydaki kusurlarının ağırlığı (kusur oranları),
Meydana gelen manevi zararın büyüklüğü (Örneğin, ölüm, yaralanma veya sadece üzüntü duyulması),
Olay tarihi itibariyle paranın satın alma gücü.
Buna karşılık manevi tazminat olarak belirlenecek miktar, tazminat sorumlusunu fakirleştirmemeli, tazminat alacaklısını da zenginleştirmemelidir.
TBK madde 55 uyarınca bedensel zarara uğrayan işçi, işverenden manevi tazminat talep edebilir. Eğer ağır bir bedensel zarar söz konusu ise bu sefer hem işçi hem de işçinin belirli derece yakınları manevi tazminata hak kazanır.
İşçinin iş kazası sonucu yaralanması nedeniyle iş verenden talep edebileceği maddi tazminat kalemleri TBK madde 54’te düzenlenmiştir. İşçinin, iş kazası sonucu ölmesi nedeni ile yakınlarının talep edebileceği maddi tazminat kalemleri ise TBK madde 53’te düzenlenmiştir. Şimdi bunları ayrı başlıklar altında inceleyelim:
Geçici iş göremezlik nedeniyle oluşan kayıplar; kişinin olay nedeniyle kalıcı bir sakatlığı olmadığı halde geçici bir şekilde, iyileşinceye kadar “çalışamadığı süre” nedeniyle uğradığı maddi zarardır.
Sürekli iş göremezlik nedeniyle oluşan kayıplar; kalıcı sakatlık nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kayıplarıdır. Kalıcı sakatlık veya sürekli iş göremezlik, kişinin beden gücünde bir azalmayı ifade eder. Kişinin maluliyet oranı doktor raporuyla belirlenir ve maddi tazminat tespit edilen oran üzerinden hesaplanır.
Tedavi giderleri ve tedavi boyunca yapılan her türlü masraflar.
Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan maddi kayıplar.
Ölüm Halinde Maddi Tazminat Kalemleri:
Cenaze giderleri.
Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölüm halinde ölenin anne, baba, eş ve çocuklarının isteyebileceği maddi tazminattır.
Kazanç tespitinin ne şekilde yapılacağı da tazminat hukukunun en çok zorlandığı noktaların başında gelmektedir. Emsal ücret araştırması mümkün ise de kişi çalışıyorsa öncelikle işyeri kayıtlarının kazanca dair belgede esas alınacağı Yüksek Mahkeme tarafından benimsenmektedir.
İş kazalarında Yargıtay’ın uygulaması sigorta kayıtlarında görünen ücrete göre hesaplama yapmak yerine gerçek ücretin araştırılıp ortaya konması gerektiği şeklindedir.
Yargıtay 21. HD, 29.11.2016 tarihli, 4365/14647 numaralı kararında; “İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle sigortalının maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.” demiştir.
TBK madde 146 uyarınca iş kazası nedeniyle maddi ve/veya manevi tazminat davası açma süresi; iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır. İş kazası neticesinde yaralanma (sakatlık/maluliyet) veya ölüm meydana gelmiş olması zamanaşımı süresi yönünden herhangi bir farklılık oluşturmaz.
Tazminat davaları çoğu zaman bir haksız fiile dayanır ve yine çoğu zaman haksız fiil teşkil eden eylemin ceza kanunlarında suç olarak tanımlanmış olduğu görülür. Bu durumda aynı fiilden dolayı hem ceza hem de hukuk davası söz konusu olur.
İş kazası, aynı zamanda bir ceza soruşturmasına konu olmuş ve bazı kişilerin fiilleri yönünden bir taksirle/ kasten yaralama veyahut taksirle/ kasten ölüme neden olma gibi bir suç söz konusu ise ceza hukukundaki “dava zamanaşımı süresi” daha fazla ise iş kazası tazminat davasında da ceza davası zamanaşımı süresi uygulanır.
Konuyu bir örnekle anlatacak olursak bir fabrikadaki işverenin gerekli iş güvenliği önlemlerini almaması nedeniyle buhar kazanın patlaması sonucunda çalışan bir işçinin ölmesi halinde gerekli tedbirleri almayarak kazanın meydana gelmesine sebebiyet veren işveren aleyhinde taksirle, bilinçli taksirle veya olası kastla ölüme neden olma suçundan ceza davası açılacaktır. Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçunda ceza dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Ceza davasındaki bu 15 yıllık zamanaşımı süresi, iş kazası nedeniyle tazminat davasında da uygulanacaktır. Ancak, buhar kazanının patlaması sonucunda ölüm meydana gelmemiş olsa sadece yaralanma söz konusu olmuş olsaydı oluşan suç taksirle yaralama suçu olacaktı. Bu suçta ceza davası zamanaşımı süresi 8 yıl olduğundan bu durumda ceza davasının zamanaşımı süresi değil, TBK’da düzenlenmiş olan 10 yıllık genel dava zamanaşımı süresi uygulanacaktı.
Bu süre, işçinin ölümü halinde kaza tarihi itibari ile başlar. İş gücü kaybına ilişkin tazminatlarda iş gücü raporunun alınmasından itibaren başlar.
İş Kazası Tazminat Davalarında Yetkili ve Görevli Mahkeme
İş kazalarına bakmakla görevli mahkeme iş mahkemeleridir. İş kazalarında yetkili iş mahkemeleri ise şu şekilde belirlenir:
İşçi ve işveren arasında yukarıdaki hükümlere aykırı yetki sözleşmeleri geçersizdir.
İş Kazası Tazminat Davası Ne Kadar Sürer?
Uygulamada cevabı en çok merak edilen soru iş kazası tazminat davasının ne kadar süreceğidir. İş kazasının ölümlü mü yoksa yaralanmalı mı olduğu davanın süresini etkileyen kriterlerden biridir. Ölüm halinde talep edilen bir maddi tazminat türü olan destekten yoksun kalma tazminatı davalarının daha hızlı sonuçlandığı gözlemlenmektedir. Zira bu davalarda maluliyet/sürekli iş görmezlik tespiti işlemlerinin yapılması gerekmemektedir. Buna karşılık yaralanmalı iş kazalarında maluliyetin varlığının ve oranının tespiti gerekmekte, bunların yapılabilmesi için kazanın üzerinden belirli bir zamanın geçmiş olması gerekmektedir. Yapılan tespitlere sıklıkla işverenlerce itiraz edilmekte yeni raporlar alınması da gerekmektedir. Tüm bunlar yargılama sürecinin uzamasına neden olmaktadır.
Adalet Bakanlığının yayımladığı 2020 yılı adli istatistiklerine göre iş mahkemelerinde görülen davaların ortalama görülme süresi 681 gündür.
İş Kazası Tazminat davalarında maluliyet tespiti işlemleri hangi yönetmeliğe göre ve nasıl yapılır?
İş kazası sonucu bedensel zarara uğrayan sigortalının sürekli iş göremezlik (maluliyet) oranının tespitinde Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Yönetmeliği usul ve esasları uygulanır.
İlgili yönetmeliğin kapsam başlıklı 2. Maddesinin a bendinde bu husus düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanunun 12. maddesinin 6. fıkrası ile asıl işveren, bu kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile sorumlu tutulmuştur.
Yargıtay 9. HD 13.02.2018 tarihli 404/1141 numaralı kararında da; “Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu “müteselsil sorumluluktur”. Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu’nun ilgili maddesi gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler. Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları bağlamaz.” denmiştir.
Sonuç olarak, asıl işverenin, alt işveren işçisi ile doğrudan bir iş sözleşmesi bulunmamakla birlikte, İş Kanunu m. 2/6 fıkrası uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerinin iş kazası nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Ancak İş Kanunu’nda düzenlenen sorumluluk hukuki sorumluluk olup, cezai sorumluluğa ilişkin değildir. Cezaların şahsiliği ilkesi gereği, alt işveren işçisinin iş kazasında ölümüyle ortaya çıkan cezai sorumluluk, asıl işvereni ilgilendirmez.
Ayrıca Yasal Şikayet Hakkının Kullanılması Manevi Tazminat hakkında hazırladığımız yazıyı okuyabilirsiniz.
Bazı hukuk bürolarının ve avukatların isimleri kullanılarak borcunuz olduğu, uzlaştırma dosyanız bulunduğu şeklinde gönderilen sms mesajlarına itibar etmeyiniz. Bunun yaygın bir dolandırıcılık yöntemi olduğunu akılda bulundurunuz. Verilen numarayı aramayınız, link varsa tıklamayınız, aranırsanız vatandaşlık numarası gibi kişisel verilerinizi paylaşmayınız ve küçük de olsa hiç bir ödeme yapmayınız. Tarafı olduğunuz dosyaları e devlet üzerinden sorgulayabilirsiniz.
2 Comments
İş kazası geçirdim hastanedeyim sol ayak parmaklarım 5 tanesi kırıldı Amaliyat olcam karşı tarafa tazminat davası açmak istiyorum ne yapmam gerekiyor
Bir avukatla görüşerek süreci başlatabilirsiniz. Dilerseniz info@demirbas.av.tr e mail adresinden veya 0542 120 8616 numaralı telefondan hukuk büromuz ile de iletişime geçebilirsiniz.