Başlıklar
ToggleTrafik kazalarına ilişkin hukuki sorumluluklar belirlenirken, Karayolları Trafik Kanunu (KTK) çerçevesinde sıkça karşımıza çıkan kavramlardan biri de “işleten”dir. Bir trafik kazasında kimin hangi kapsamda sorumlu tutulabileceğini belirlemek için, “işleten” tanımı ve bu kişinin sorumluluk sınırlarının iyi anlaşılması gerekmektedir.
Bu yazımızda, işletenin tanımı, sorumluluğun hukuki temeli, tazminat yükümlülüğü ve Yargıtay uygulamaları ışığında uygulamaya dönük bir yaklaşımla ele alınacaktır.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesine göre:
“Bir motorlu aracın malikine, aracın kendi adına ve hesabına kayıtlı olduğu kişiye ya da fiilen aracı kullanan ve üzerinde tasarruf yetkisini elinde bulunduran kişiye ‘işleten’ denir.”
Yani, işleten sadece aracın ruhsat sahibinden ibaret değildir. Araç üzerinde fiilî hâkimiyet kuran kişi veya kuruluşlar da işleten sıfatıyla sorumluluk taşıyabilir.
İşleten sıfatı örnekleri:
KTK m. 85/1’e göre:
“Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına ya da bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
KTK m. 86’ya göre işleten, ancak şu 3 durumda sorumluluktan kurtulabilir:
Bu hallerin varlığı halinde, işletenin sorumluluğu ortadan kalkabilir. Ancak bu koşulların ispatı işletene aittir ve uygulamada oldukça dar şekilde yorumlanmaktadır.
Yargıtay kararlarında şu ilkeler öne çıkar:
Karayolları Trafik Kanunu kapsamında bir motorlu aracın işletilmesi sırasında gerçekleşen bir kazada, işleten sıfatını taşıyan kişi veya kurum, kusurlu olmasa bile zarardan sorumlu tutulabilir. Bu sorumluluk, çoğu zaman sigorta poliçesi ile teminat altına alınsa da, zarar görenin doğrudan işletene dava açma hakkı vardır.
Bu nedenle, bir aracı sürekli kullanıyorsanız ama adınıza kayıtlı değilse bile, “işleten” olarak sorumluluk üstlendiğinizin farkında olmanız önemlidir.
Trafik kazalarından doğan tazminat davaları, tazminat ve sorumluluk hukukumuzda önemli yer tutan davalardandır. Bu davalarda kusurlu olanların yanında, araç işleteninde kusursuz sorumluluğu söz konudur. Bir başka deyişle araç işleteni, kazanın meydana gelmesinde bir kusuru olmasa da bu sıfatından dolayı zarar görenlere karşı sorumludur.
İşleten kavramı “araç maliki’ nden daha geniş bir statüyü ifade etmektedir. Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesinde “işleten” şu şekilde tarif edilmiştir.
Madde 3: “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehini gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.”
Buna göre, i) araç sahibi, ii) mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen kişi, iii)aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehini gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi, iv) aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu kanıtlanan kişi işleten sayılmaktadır.
Gerçek işleten, araç sahibi olan ve aracın trafik kaydında malik olarak görülen kişidir. Uygulamada genellikle aracın işleteni ile aracın sahibi aynı kişidir. KTK 85. maddesine göre aracın işletenini tespit etmek için öncelikle aracın trafik kaydına bakılır. Genel olarak trafik sicilinde araç sahibi olarak görünen kişi işletendir. Bu husus yasal karinedir. Ancak kayıtta araç sahibi olarak görünen kişi, aracının noterde satmamış olsa dahi, adi satışla satın alan aracı fiili ve ekonomik hâkimiyeti altında bulunduruyor ise örneğin aracı karayollarına, trafiğe çıkarma kararını veriyorsa, aracın vergilerini ve sigorta primlerini ödüyorsa bu kişi aracı noter satışıyla satın almamasına rağmen aracın işleteni sayılmaktadır. Bu nedenle zarar gören kişi aracın tescil kaydında görünen kişiye değil de başkasına ait olduğunu her türlü delille ispat edebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E.2008/10-273, K:2008/275 sayılı, 26.03.2008 tarihli kararında “..Şekli ölçüye göre işleten, satışa esas olan tescil belgesinde (m.19) aracın fenni muayene ve trafiğe çıkmasının temelini oluşturan trafik belgesinde (m.21), sigorta poliçesi ile (m.91) vergi kaydında adı yazılı kişidir.
Maddi ölçüde ise araçtan ekonomik olarak yararlanmayı ve araç üzerindeki eylemli egemenliği ölçü alır. 2918 sayılı Yasa bu temel olgu üzerine oturtulmuştur. Hukuk Genel Kurulu`nun 24.3.2004 gün, 2004/10-165 E. 2004/171 K. Sayılı ilamında da bu ilkeler benimsenmiştir.
Açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında davacı Kurum sigortalısı Alaattin Özgürdal, sigortalı aracı, araç sahibi davalıdan emaneten almış, %119 promil alkollü olarak kullanırken kaza meydana gelmiş ve hayatını kaybetmiştir. Dosyadaki bilirkişi raporlarına göre ölen sigortalı 8/8 oranında (tam) kusurludur. Davalı araç malikinin yukarıda açıklandığı üzere, işleten sıfatını taşımadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, araç sahibi kazadan kısa bir süre önce aracının bakımını yaptırmış ve aracını trafiğe iyi bir şekilde çıkacak duruma getirmiştir. Bu nedenlerle de araç sahibine atfı kabil bir kusur izafe edilemez.” Denmek suretiyle işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerindeki eylemli egemenliğe (fiili hakimiyet) bakılması gerektiği vurgulanmıştır.
Motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyette bulunanlar,
Bir kazanın trafik kazası olarak kabul edilebilmesi için
iii)Hemzemin geçitlerde meydana gelen trafik kazalarında da 2918 sayılı KTK hükümleri uygulanmaktadır.
Karayolları Trafik Kanunu m. 85/1 .” bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne ya da yaralanmasına sebep olursa bu zarardan motorlu araç işleteni sorumludur.” Hükmünü içermektedir. Buna göre, zarara; motorlu aracın işletilmesinin sebep olması halinde, aracı işleten ve aracın işleteninin bağlı olduğu teşebbüs sahibi hakkında kusursuz sorumluluk ilkelerini öngörmüştür. Bu durumda işleten hiç kusuru bulunmasa bile doğan zarardan sorumlu tutulabilecektir
Öte yandan KTK Md. 86. da işletene bir kurtuluş beyyinesi getirme ve kanıtlama imkanı tanınmıştır. Buna göre maddede yazılı hususları kanıtlayan işletenin sorumluluğunun azaltılması veya büsbütün kaldırılması mümkün olabilecektir. Anılan
Madde metni şöyledir
MADDE 86- İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hâkim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir.