Başlıklar
ToggleKamulaştırmasız el atma, bir kamu idaresinin taşınmaz mala hukuki bir kamulaştırma kararı olmadan el koyması veya malikinin tasarruf hakkını fiilen engellemesi anlamına gelir. Bu durum, Anayasa’nın mülkiyet hakkına ilişkin düzenlemelerine ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na açıkça aykırıdır. Ancak Türkiye’de bu durum geçmişte sıkça yaşanmış ve pek çok taşınmaz, herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadan yollar, parklar, kamu binaları gibi amaçlarla kullanılmıştır.
İşte bu gibi durumlarda taşınmaz maliklerinin kamulaştırmasız el atma davası açma hakkı doğar. Bu yazımızda, bu davanın ne olduğu, nasıl açılacağı, hangi sürelere tabi olduğu ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde nasıl sonuçlandığına dair bilgileri bulabilirsiniz.
Kamulaştırmasız el atma, idarenin bir taşınmaza;
durumlarında ortaya çıkar. Bu tür müdahaleler Anayasa m. 35’te düzenlenen mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelir.
Yargıtay içtihatlarına göre kamulaştırmasız el atma, eğer idare tarafından taşınmazın tamamen veya kısmen kamu hizmetine tahsisi ile gerçekleşmişse, mülk sahibi el atmanın önlenmesini ya da tazminat talep edebilir.
Dava, asliye hukuk mahkemesinde açılır ve görevli mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Bu tür davalarda davalı taraf genellikle belediye, il özel idaresi veya karayolları genel müdürlüğü gibi idari kurumlardır.
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılabilecek başlıca dava türleri:
Kamulaştırmasız el atma davalarında zamanaşımı ve hak düşürücü süre açısından belirleyici olan düzenleme, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun mülga 38. maddesiydi. Bu hüküm uyarınca, kamulaştırmasız el atmadan doğan hakların kullanılabilmesi için 20 yıllık bir hak düşürücü süre öngörülmüştü. Ancak bu düzenleme 2010 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
🔚 Sonuç olarak; kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak tapunun iptali ve tescili veya bedel tazmini davaları bakımından, artık 20 yıllık hak düşürücü süre geçerli değildir. Özellikle taşınmazın aynına ilişkin haklar bakımından herhangi bir süre sınırlaması söz konusu değildir.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında şu hususlar vurgulanmaktadır:
“İdarenin, taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini tamamen engelleyecek şekilde kullanması, taşınmazın ekonomik değerini ortadan kaldırıyorsa; bu fiil, kamulaştırmasız el atma teşkil eder ve tazminat ödenmelidir.”
Ayrıca Yargıtay, idarenin imar uygulamalarıyla malikini yapı ruhsatı alamaz hale getirmesini dahi hukuki el atma olarak kabul etmektedir.
Kamulaştırmasız el atma, idarenin görev ve yetkisini kötüye kullanmasının bir sonucudur. Taşınmazınıza herhangi bir kamulaştırma kararı olmaksızın el konulmuşsa, idare aleyhine dava açarak bedel tazmini, el atmanın önlenmesi ya da ecrimisil talep edebilirsiniz.
Bu süreçte uzman bir gayrimenkul avukatıyla çalışmak; dava dilekçesinin doğru hazırlanması, bilirkişi raporlarının etkili yorumlanması ve tazminat hesabının hakkaniyete uygun yapılması açısından büyük önem taşır.
Kamulaştırmasız el atma, idarenin herhangi bir kamulaştırma kararı ya da bedel ödeme yükümlülüğü olmaksızın bir taşınmazı fiilen kullanmaya başlaması veya malikinin mülkiyet hakkını ortadan kaldıracak şekilde müdahalede bulunmasıdır. Bu tür durumlarda taşınmaz malikinin açabileceği en temel dava, tazminat davasıdır.
Peki, idare tarafından hukuka aykırı şekilde kullanılan taşınmaz için açılan tazminat davalarında faiz ne şekilde uygulanır? Ödenmemiş bedel için amme alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranı mı, yoksa yasal faiz mi geçerlidir? Bu soruların cevabı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 04.03.2004 tarihli 2004/390 E., 2004/2222 K. sayılı kararı ile netleşmiştir.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan bir davada, davacının daha önce açtığı davada saklı tuttuğu tazminat tutarını talep ettiğini ve mahkemenin bu talebi kabul ettiğini belirtmiştir. Ancak mahkeme, bu bedele “amme alacaklarına uygulanan en yüksek faizi” uygulamış; Yargıtay ise bunun hatalı olduğunu, yalnızca yasal faize hükmedilebileceğini vurgulamıştır.
Kamulaştırmasız el atma davalarında ödenen bedel, kamulaştırma bedeli değil; mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle ödenen tazminattır. Bu sebeple Kamulaştırma Kanunu’nun yalnızca değer biçmeye ilişkin hükümleri uygulanabilir.
Yani burada ödenen bedel, bir kamu yararı karşılığında el konulmuş bir taşınmazın değerinden çok, bir temel hak ihlali (mülkiyet hakkı ihlali) karşılığında ödenen tazminattır.
Yargıtay kararına göre:
Yargıtay, faiz için bir başlangıç tarihi verilmesini yeterli görmekte; bu tarih genellikle el atma tarihi ya da davanın açıldığı tarih olarak belirlenmektedir. Faiz, bu tarihten itibaren kanuni faiz oranı üzerinden hesaplanmalıdır.
Yargıtay 5. HD’nin 2004/2222 sayılı kararı, kamulaştırmasız el atma davalarında uygulanacak faiz türü konusunda önemli bir içtihattır. Buna göre;
Kamulaştırmasız el atmada tazminat niteliğindeki bedel için sadece yasal faiz uygulanır. Kamulaştırma Kanunu’nda yer alan “amme alacaklarına uygulanan en yüksek faiz” ancak kesinleşmiş ve ödenmemiş kamulaştırma bedelleri için geçerlidir.
Bu karar, özellikle belediyeler, taşınmaz sahipleri ve gayrimenkul hukukçuları açısından oldukça önemlidir. Davacılar, tazminat taleplerini doğru faiz rejimi ile birlikte ileri sürmeli; idareler ise fiili el atmalardan doğan mülkiyet ihlallerini zamanında telafi etmelidir.
T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/390
K. 2004/2222
T. 4.3.2004
• KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ İÇİN AÇILAN İLK DAVADA SAKLI TUTULAN KISMIN TAHSİLİ ( Fazlaya Dair Hakların Saklı Tutulmuş Olması Nedeniyle Yasal Faize Hükmedilmesi )
• FAZLAYA İLİŞKİN HAK ( Kamulaştırmasız El Atma Davasında Saklı Tutulan Fazlaya İlişkin Hakların Talep Edilmesi-Faiz Başlangıç Tarihinin Belirtilerek Yasal Faize Hükmedilmesi )
• FAİZ TALEBİ ( Kamulaştırmasız El Atılan Taşınmaz Bedelinin Tahsili İçin Açılan İlk Davada Saklı Tutulan Kısmın Tahsili İçin Açılan Davada Faiz İstenmesi-Faiz Başlangıç Tarihinin Belirtilerek Yasal Faize Hükmedilmesi )
2942/m.11
2709/m.46
ÖZET : Kamulaştırmasız el atma davalarında Kamulaştırma Kanununun yalnız değer biçmeye ilişkin hükümleri kıyasen uygulanmış ve bu durumlarda belirlenen miktar kamulaştırma bedeli olmayıp, el koyma nedeniyle tazminat niteliğindedir. Bu itibarla sadece faiz başlangıç tarihi belirtilerek yasal faize hükmetmekle yetinilmek gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili için açılan ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay`ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili için açılan ilk davada, saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında görülüp kesinleşen önceki davada tespit edilen bedel esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
Anayasanın 4709 sayılı Kanunun 18. maddesi ile değişik 46. maddesinde kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedelinin nakden ve peşin olarak ödeneceği belirtilerken aynı maddenin son fıkrasında herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm kesinleşen ve ödenmeyen kamulaştırma bedelleri içindir.
Kamulaştırmasız el atma davalarında Kamulaştırma Kanununun yalnız değer biçmeye ilişkin hükümleri kıyasen uygulanmış ve bu durumlarda belirlenen miktar kamulaştırma bedeli olmayıp, el koyma nedeniyle tazminat niteliğindedir.
SONUÇ : Bu itibarla sadece faiz başlangıç tarihi belirtilerek yasal faize hükmetmekle yetinilmek gerekirken, amme alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesi doğru değilse de; bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının birinci bendinden ‘amme alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile’ kelimelerinin çıkarılmasına, yerine ‘yasal faizi ile’ kelimelerinin yazılmasına ve hükmün böylece DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine 04.03.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.