Başlıklar
Toggle
Hukuk devletinin en temel unsurlarından biri, mahkeme kararlarının gerekçeli olmasıdır. Gerekçeli karar; yargı makamının, kararını hangi hukuki ve fiili temellere dayandırdığını açık ve anlaşılır biçimde ortaya koymasıdır. Bu, sadece bir şekil şartı değil; aynı zamanda adil yargılanma hakkının, savunma hakkının ve hukukun öngörülebilirliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Gerekçe, Hukukun Anlatısıdır
Kararların gerekçelendirilmesi hem keyfi uygulamaların önüne geçmek hem de taraf beyanları ve deliller yoluyla dosyaya yansıyan maddi olguları, yasalarla ilişkilendirerek uygulama birliğini sağlamak açısından zorunludur. Gerekçe zorunluluğu savunma hakkının da önemli bir parçasıdır. Bütün hukuk sitemlerinde kararların gerekçeli olması aranır ve gerekçesizlik, bir bozma/kaldırma, mahkemenin niteliğine göre hak ihlali/tazminat nedeni olarak kabul edilir.
Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası, mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını zorunlu kılmıştır. Bu anayasal hüküm; kararların denetlenebilir, eleştirilebilir ve hukukî denetime açık olması için konulmuştur. Bu zorunluluk, aynı zamanda hak arama özgürlüğü ile doğrudan ilişkilidir. Zira ancak gerekçeli bir karar, ilgili tarafın kararın hangi gerekçeyle verildiğini anlamasını, itirazlarını bu gerekçeye yöneltmesini ve üst mahkemelerde etkili bir hukukî denetim yapılmasını mümkün kılar.
Bilgi, Güven ve Barışın Kaynağı
Mahkeme kararların gerekçeli olmasının sayısız faydaları vardır. İyi gerekçelendirilmiş kararlar aleyhine karar verilmiş olanların dahi bu kararı Hazmetmesine/içselleştirmesine yardımcı olur, sosyal barışa hizmet eder, ihtilafın kalıcı olarak ve hızlı bir şekilde ortadan kaldırılmasına yardım eder ve ilgililerin bu kararlara karşı itiraz/kanun yollarına başvurmasının yahut yeni davalar açarak adli sistem üzerine yeni yükler bindirmesinin önüne geçer. Aynı şekilde zengin gerekçeli kararlar hâkimin sahip olduğu muazzam bilgi ve deneyimin, dosyanın taraflarına avukatlara, hukuk toplumuna, kamuya aktarılmasına hizmet eder ve bu da hukuk bilgimizi ve kültürümüzü zenginleştirir. Bizi daha bilge bir toplum yapar.
Keyfiliğin Panzehiri
Gerekçesiz ya da yetersiz gerekçeli kararlar, yargı kararlarını keyfiliğe açık hâle getirir. Yargı bağımsızlığının yanı sıra yargıcın tarafsızlığı da kararın gerekçesi ile ortaya çıkar. Bir yargıcın verdiği kararın, sadece sonuç değil süreç açısından da adil olduğunun en önemli göstergesi, o kararın sağlam bir gerekçeye dayanmasıdır.
Bu yönüyle gerekçe; yalnızca kararın muhataplarına değil, aynı zamanda kamuoyuna ve meslektaşlara karşı da bir hesap verme biçimidir. Kararın gerekçesi, yargıcın dosya kapsamında sunduğu değerlendirme sürecinin aynasıdır. Bu da hukuk sisteminde öngörülebilirlik sağlar. Aynı zamanda içtihat birliğinin oluşmasına katkı sağlayarak farklı mahkemelerin aynı hukuki meselelerde benzer yönde kararlar vermesini kolaylaştırır ve hukuk güvenliğini artırır.
Toplumsal Barışa Katkı
İyi yazılmış, ikna edici bir gerekçeye sahip mahkeme kararı, taraflardan biri aleyhine sonuç doğursa dahi, ilgili kişinin kararı kabullenmesini kolaylaştırır. Bu, yargının toplumsal barışa ve bireylerin adalet duygusuna katkı sağlamasının en görünür yollarından biridir. İkna gücü yüksek gerekçeli kararlar, yargıya olan güveni pekiştirir; başta avukatlar olmak üzere tüm hukuk uygulayıcılarının bilgi birikimine katkı sunar. Gerekçeler, yalnızca bir davanın değil, aynı zamanda hukuk kültürünün gelişiminde de yapı taşıdır.
Yargıtay’ın Vurgusu
Yargıtay da kararlarında gerekçelendirme zorunluluğuna sık sık işaret etmekte, kararların gerekçeli olması gerektiği üzerinde ısrarla durmaktadır . Nitekim Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 07.04.2010 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararında şu ifadeler yer almaktadır:
“Anayasanın 141/3 maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu, HUMK.’nun 388/3. maddesi uyarınca mahkeme kararlarında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalar, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin bulunması gerektiği halde, mahkemece bu yasal gereklere uyulmadan ve toplanan delillere neden itibar edilmediği açıklanmadan hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Bu ifade, gerekçesizlik hâlinin yalnızca usul hatası değil, aynı zamanda adaletin gerçekleşmesini engelleyen esaslı bir eksiklik olduğunu ortaya koymaktadır.
Bilge Toplum İnşası
Kararların gerekçelendirilmesi sadece teknik bir zorunluluk değil; aynı zamanda hukukî bir kültür ve medeniyet meselesidir. İyi gerekçelendirilmiş kararlar, toplumun hukukla kurduğu bağın niteliğini yükseltir. Bu da bizi daha hukuka bağlı, daha adil, daha bilge bir toplum yapar.
Unutulmamalıdır ki; adaletin tecellisi kadar, adaletin görünürlüğü de önemlidir. Bu görünürlük, karar metinlerinde kendine gerekçe olarak yer bulur.
Av. Hüseyin Demirbaş
Demirbaş Hukuk Bürosu – Mayıs 2018