Başlıklar
Toggle
Velayet davaları, boşanma veya ayrılık sonrası çocuğun hangi ebeveynin yanında kalacağına karar verilmesi sürecinde en kritik aşamalardan biridir. Bu süreçte Türk Medeni Kanunu, çocuğun üstün yararını temel ilke olarak benimsemiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 24.02.2003 tarihli, 2003/1375 Esas ve 2003/2372 Karar sayılı içtihadı ise, özellikle küçük yaşta çocuğun velayetinin belirlenmesinde “anne şefkati” kavramına dikkat çekmiş, annenin doğal bakımı ve şefkatinin çocuğun gelişimindeki vazgeçilmez rolünü hukuki bir temele oturtmuştur.
Anne şefkati, bir annenin çocuğuna gösterdiği sevgi, ilgi, koruma ve bakım duygularının bütününü ifade eder. Bu duygular, çocuğun özellikle erken yaşlarda fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimi açısından büyük bir öneme sahiptir. Hukuki metinlerde doğrudan tanımlanmasa da, uygulamada “ana bakım ve şefkatine muhtaç” kavramı, anne şefkatinin doğrudan bir yansımasıdır.
Anne şefkati, özellikle küçük yaştaki çocukların fiziksel, duygusal ve psikolojik gelişimi açısından kritik bir öneme sahiptir. Yargıtay kararlarında da sıklıkla vurgulandığı üzere, bazı hallerde, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak velayet hakkının anneye verilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Küçük yaştaki çocuklar: Yargıtay, küçük yaştaki çocukların anne şefkatine olan ihtiyacını dikkate alarak velayet hakkını genellikle anneye bırakmaktadır.
Çocuğun üstün yararı: Anne şefkati, çocuğun duygusal bağlarının korunması ve sağlıklı bir şekilde büyümesi açısından önemli bir unsurdur. Bu nedenle, annenin velayet hakkı genellikle çocuğun üstün yararına uygun bulunur
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2003 tarihli kararında, 12.5.2001 doğumlu küçük Alper’in henüz yaşamı idrak edecek olgunlukta olmadığını ve annenin bakımına, şefkatine muhtaç olduğunu ifade etmiştir. Kararda özellikle şu vurgu dikkat çekmektedir: “Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği durumda…”
Bu yaklaşım, annenin çocuk üzerindeki doğal bakım rolünün, somut ve ciddi bir tehlike olmadıkça mahkeme kararıyla ortadan kaldırılamayacağına işaret etmektedir. Yani velayet hakkı, annenin çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı konusunda ciddi ve yakın bir tehlikenin varlığı ispatlanmadıkça, özellikle küçük yaştaki çocuklar için annede kalmalıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesine göre, mahkeme velayeti düzenlerken çocuğun menfaatini göz önünde bulundurur. 336. maddenin ikinci fıkrası ise evlilik dışı çocukların velayetinin kural olarak anneye ait olduğunu belirtir. Dolayısıyla, küçük yaştaki çocukların anne yanında kalması esastır.
Uygulamada Anneye Öncelik Verilmesinin Gerekçeleri
Her ne kadar anne şefkati önemli bir ilke olsa da, bu mutlak bir hak değildir. Türk Medeni Kanunu’nun 183. maddesi uyarınca çocuğun sağlığı, güvenliği veya ahlaki gelişimi tehlike altındaysa; örneğin annenin çocuğa zarar verecek derecede bir yaşam sürmesi, fiziksel şiddet veya ağır ihmal, madde bağımlılığı gibi durumlarda, velayet annenin elinden alınabilir. Ancak bu tür durumların somut, ciddi ve ispatlanabilir olması gerekmektedir.
Yargıtay’ın ilgili kararında da görüldüğü üzere, anne şefkati çocuğun gelişimi açısından temel bir unsur olarak kabul edilmekte ve bu şefkati sağlayan annenin velayet hakkı ancak çok ciddi gerekçelerle sınırlandırılabilmektedir. Bu nedenle velayet davalarında hâkimler, çocuğun bedensel, zihinsel ve duygusal ihtiyaçlarını kapsamlı biçimde değerlendirmekte ve özellikle küçük yaşta olan çocukların anneleriyle kalmasını bir öncelik olarak görmektedir.
Velayet sürecinde anne ya da babanın davranışlarının çocuğun üstün yararına etkisi objektif kriterlerle değerlendirilmeli; mahkemeler yalnızca ebeveyn haklarını değil, çocuğun psikolojik ve fiziksel gelişimini de esas alarak karar vermelidir.
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas: 2003/1375
Karar: 2003/2372
Tarih: 24.02.2003
ÖZET: Anne bakım ve şefkatine muhtaç küçük çocuğun velayetinin anne yerine babaya bırakılmasını gerektirici sebepler açıklanmadan hüküm kurulmuş olması doğru değildir
(4721 sayılı MK. m. 182, 336)
KARAR METNİ:
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Müşterek çocuk 12.5.2001 doğumlu Alper, annenin yaşamını idrak edebilecek yaş ve olgunlukta değildir.
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği durumda ana bakım, şefkatine muhtaç Alper’in Türk Medeni Yasasının 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Hükmün 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyize konu sair hususların 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 24.02.2003
2 Comments
Eşim metamfetamin kullanıyor kızım 11 aylık boşanma davası yeni açtım. Eşim kızımı ne sıklıkla görebilir sizce? Madde bağımlısı bir baba sonuçta sizce bu tür davalarda sağlıklı bir birey haftanın 3 günü görüyorsa madde bağımlısı birey ne sıklıkla görebilir sormak istiyorum ?
Bende aynı konuda müzdaripim hakşm kararıyşa 5 aylık brneğime her hafta pazar sabah 10 akşam 5 götme izni verilmiş 8 saat anne sütüne muhtaç çocuğu bir bağımşıya nasıl teslim ediliyor ya