Başlıklar
ToggleBoşanma sonrası en çok karşılaşılan hukuki uyuşmazlıklardan biri, çocuğun velayeti kendisinde olmayan ebeveynle görüşmesinin engellenmesidir. Türk Medeni Kanunu, çocukla ebeveyn arasındaki duygusal bağı korumak amacıyla “kişisel ilişki” kavramını düzenlemiştir.
Boşanma sonrası çocuğun ebeveynlerinden biriyle olan ilişkisi, sadece duygusal bir bağ değil aynı zamanda hukuki bir hak ve yükümlülüktür. Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay kararları, bu bağın korunmasını öncelikli bir ilke olarak kabul eder. Ebeveynlerden birinin çocuğu diğer ebeveynle görüştürmemesi ya da kişisel ilişki kurulmasını kasıtlı olarak engellemesi, velayet hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmekte ve bu durum velayetin değiştirilmesine yol açabilmektedir. Nitekim aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2002 tarihli ve 2002/3930 Esas, 2002/4731 Karar sayılı emsal kararında, çocuğun diğer ebeveynle görüşmesine kasıtlı olarak engel olan velayet sahibi eşin velayet hakkının değiştirilmesine hükmedilmiştir.
Kişisel ilişki, boşanma veya ayrılık sonrası çocuğun velayeti kendisine verilmeyen ebeveyn ile çocuk arasında kurulması gereken düzenli görüşme, ziyaret ve iletişim hakkını ifade eder. Türk Medeni Kanunu’nun 323. maddesine göre; “Ana ve babadan her biri, velâyet kendisine verilmemiş olsa bile, çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir.” Bu ilişki, çocuğun duygusal ve sosyal gelişimi açısından büyük önem taşır. Kişisel ilişki düzenlemeleri mahkeme tarafından yapılır ve bu kararlara uyulması yasal bir yükümlülüktür.
Velayet hakkı keyfi olarak kullanılamaz. Yasalarla, çocuğun üstün yararı ilkesiyle ve mahkemece karar altına alınan kişisel ilişki rejimiyle sınırlandırılmıştır. Yargıtay’ın yukarıda belirtilen kararında, velayet sahibi ebeveynin çocuğu diğer ebeveynle görüştürmemesi, adres değişikliklerini bildirmemesi ve kişisel ilişki kurulmasına kasıtlı olarak engel olması nedeniyle, çocuğun psikolojik gelişiminin zarar gördüğü kabul edilmiştir. Mahkeme, bu davranışın çocuğun aile bağlarını ve fikri gelişimini olumsuz etkilediğine hükmederek velayetin değiştirilmesine karar vermiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/1098 E., 2017/7796 K. sayılı kararında ise, davacının tanıklarının usulüne uygun biçimde dinlenmemesi ve kişisel ilişkiyi engelleme iddialarının tam olarak araştırılmaması gerekçe gösterilerek yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
Kararda şu ifadelere yer verilmiştir:
“Velayetin kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle davacı babanın anne tarafından kişisel ilişkinin engellenmesi suretiyle velayet hakkının kötüye kullanıldığı iddiası da araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”
Bu karardan da anlaşılacağı üzere, kişisel ilişkiyi kasıtlı olarak engelleyen ebeveynin davranışı sadece diğer ebeveyne değil, doğrudan çocuğun menfaatlerine zarar vermekte ve velayet hakkının yeniden değerlendirilmesine neden olmaktadır.
Bu kararlar ışığında şu sonuçlara ulaşmak mümkündür:
Velayet hakkı, yalnızca bir hak değil; aynı zamanda ciddi bir yükümlülük içerir. Velayet sahibi ebeveyn, çocuğun diğer ebeveynle olan bağlarını korumak ve teşvik etmek zorundadır. Bu sorumluluğun ihlal edilmesi halinde, Türk Medeni Kanunu’nun 183. maddesi uyarınca velayet hakkı kaldırılabilir veya diğer ebeveyne devredilebilir.
Yargıtay kararları, kişisel ilişkiyi keyfi şekilde engellemenin yalnızca ebeveynin değil, çocuğun da haklarını ihlal ettiğini vurgulamaktadır. Çocuğun sosyal, duygusal ve psikolojik gelişiminin sağlıklı biçimde ilerlemesi için, her iki ebeveynle de düzenli ve sağlıklı bir iletişim içinde olması gerekmektedir. Kişisel ilişkiyi engelleyen davranışlar, sadece çocuğa zarar vermekle kalmaz; aynı zamanda velayet hakkının değiştirilmesine de zemin hazırlar.
Velayet hakkı sahibi ebeveynler, çocuğun üstün yararını ön planda tutarak kişisel ilişki kararlarına eksiksiz uymalıdır. Aksi halde, mahkeme tarafından yapılan değerlendirme sonucu velayet hakkı kaybedilebilir. Velayet ve kişisel ilişki konularında yaşanan sorunlar karşısında hukuki danışmanlık almak, sürecin sağlıklı ve çocuğun yararına uygun biçimde yürütülmesini sağlayacaktır.
ÖZET: Davalının çocuğun davacı ile kişisel ilişkisini engellediği, çocuğun aile bağlarım özellikle fikri gelişmesini kötü etkileyecek bir davranış içerisine girdiği anlaşıldığından, velayetin değiştirilmesine karar verilmesi gerekir.
(743 sayılı MK. m. 149) (4721 sayılı MK. m. 183)
KARAR METNİ:
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Karar başlığında davacının soyadının Efesoy ve Atasoy yazılması doğru görülmemiştir.
2- Davaların celp edilen icra dosyasında kişisel ilişki günlerinde çocuğu bulundurmadığı, değişen adresini dosyaya bildirmediği ve müteaddit araştırmalara rağmen de adresinin bulunamadığı böylece çocuğun davacı ile kişisel ilişkisini engellediği anlaşılmıştır. Davalı, çocuğun aile bağlarını özellikle fikri gelişmesini kötü etkileyecek bir davranış içerisine girmiştir.
Bu halde velayetin değiştirilmesine (743 SK. 149, 4721 SK. 183) karar verilmesi gerekirken davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen nedenle (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 4.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 20.06.2017 günü temyiz eden davacı … vekili Av. … ile karşı taraf davalı … vekili Av. . .. geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde vermesi gereken karar; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen hüküm Dairemizin 09.12.2015 tarih 2015/18214 esas, 2015/23664 karar sayılı ilamı ile davacının dinlenmeyen tanıkları İsa ve Bora’nın dinlenilmesinin gerektiği gerekçesiyle eksik inceleme yönünden bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde davacının bu tanıkları dinlenmeden davanın reddine karar verilmiştir. Davacının tanık listesinde bildirdiği tanıkları … ve …’nın da Hukuk Muhakemeleri Kanununun 243 ve devamı maddeleri gereğince usulen celp edilip dinlenmesi ve tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi ve velayetin kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle davacı babanın anne tarafından kişisel ilişkinin engellenmesi suretiyle velayet hakkının kötüye kullanıldığı iddiası da araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için taktir olunan 1.480,00 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 20.06.2017 (Salı)