• +90 224 272 19 09
  • +90 542 120 86 16
  • info@demirbas.av.tr
bursa avukat logo 2bursa avukat logo 2bursa avukat logo 2bursa avukat logo 2
  • Ana Sayfa
  • Kurumsal
    • Hukuk Büromuz
    • Vekalet Bilgileri
  • Hizmetler
    • Şirketler Hukuku ve Ticari Davalar
    • Sınai Mülkiyet Hukuku ve Marka Patent Tasarım Davaları
    • Bireysel ve Toplu İş Hukuku Davaları
    • Gayrimenkul, İnşaat ve Kira Davaları
    • Boşanma Avukatı
    • Tazminat Hukuku ve Tazminat Davaları
    • Bursa Miras Avukatı
    • Bursa Ceza Avukatı
    • İdare Hukuku ve İdari Davalar
    • Vergi ve Sosyal Güvenlik Hukuku
    • İcra Hukuku, İcra Takipleri ve İcra Davaları
    • Bilişim Hukuku Davaları
    • Tüketici Hukuku ve Tüketici Davaları
  • Blog
  • İletişim
Kişisel İlişkinin Engellenmesi Nedeniyle Velayetin Değiştirilmesi
16 Mayıs 2021
Aile Konutu Şerhi Özellikleri
16 Mayıs 2021

4bc97e6c cbaf 425d 9eb6 694661ee5ebb

Başlıklar

Toggle
  • Yabancı Mahkeme Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi Rehberi 
  • Tanıma ve Tenfiz Nedir?
  • Yasal Dayanak ve Genel İlkeler
  • Tanıma ve Tenfiz Şartları (MÖHUK m.54)
    • Görevli ve Yetkili Mahkeme, Yargılama Usulü
  • Gerekli Belgeler ve Başvuru Süreci
    • Başvuru Adımları (İşlem Basamakları)
    • Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve İçtihat Örnekleri
      • İlgili Yazılar:

Yabancı Mahkeme Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi Rehberi 

(Ticaret hukuku, iş hukuku, borç-alacak ve tazminat davaları gibi özel hukuk kararları için)

Tanıma ve Tenfiz Nedir?

Tanıma, yabancı bir mahkeme kararının sadece kesin hüküm (hukuki bağlayıcılık) etkisinin Türkiye’de geçerli sayılmasıdır​. Tanıma ile yabancı kararın içerdiği hukuki durum veya ilişkinin Türkiye’de de kabul edilmesi sağlanır ancak bu karar doğrudan icra edilemez. Örneğin bir yabancı mahkemenin boşanma veya tespit kararının tanınması, o kararın Türk hukuk düzeninde de kesin hüküm gibi sonuç doğurmasına imkân tanır.

Tenfiz ise yabancı mahkeme kararının icra edilebilirlik (cebren icra) etkisinin Türkiye’de geçerlilik kazanmasıdır​. Yani yabancı mahkemenin verdiği bir eda (ifaya ilişkin) kararı Türkiye’de cebri icra yoluyla uygulatmak (örneğin para alacağını tahsil etmek veya bir şeyi yaptırmak) için tenfiz kararı gerekir. Tenfiz edilen bir yabancı ilâm, Türk icra dairelerince tıpkı bir Türk mahkemesi kararı gibi zorla yerine getirilebilir. İnşai (kurucu) ve tespit niteliğindeki kararlar genellikle icra kabiliyeti olmadığından sadece tanıma yeterlidir; eda (ifaya yönelik) kararlarında ise alacaklının tatmini için tenfiz kararı alınmalıdır​

Özetle: Tanıma, yabancı ilâma sadece kesin hüküm etkisi, tenfiz ise hem kesin hüküm hem icra kabiliyeti kazandırır. Uygulamada çoğunlukla davacı her iki talebi (tanıma ve tenfiz) bir arada ileri sürer; tenfiz kararı verildiğinde tanıma etkisini de içerir, ayrıca tanıma için ayrı bir karar gerekmez​.

Yasal Dayanak ve Genel İlkeler

Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) m.50-59 hükümlerine dayanır​. Bu hükümler, özel hukuk (hukuk davaları) alanına giren yabancı ilâmların Türkiye’de hukuki sonuç doğurabilmesinin usul ve şartlarını düzenlemektedir. MÖHUK m.50 uyarınca, hukuk davalarına ilişkin yabancı bir mahkeme ilâmının o ülke kanunlarına göre kesinleşmiş (nihai) olması şarttır ve Türkiye’de icra edilebilmesi, yetkili Türk mahkemesinden tenfiz kararı alınmasına bağlıdır​. Ayrıca, yabancı ceza mahkemesi kararlarının içerdiği kişisel haklara ilişkin hükümler (örneğin tazminat veya manevi zararlar) da tenfiz edilebilir sayılmıştır​.

Tanıma-tenfiz kapsamı: Yalnızca yabancı adilî makamlar (mahkemeler veya bazı durumlarda yabancı idari makamlar) tarafından verilmiş özel hukuk kararları tanıma/tenfize konu olabilir​. Yabancı idari makam kararları kural olarak kapsam dışıdır, ancak bazı istisnalar mevcuttur (örneğin yabancı idari makamın kesinleşmiş evlat edinme kararları veya taraf olunan bir sözleşme uyarınca verilen nafaka kararları da tanınabilir​). Ceza mahkemelerinin kamu hukuku yaptırımları (hapis cezası gibi) tanınmaz/tenfiz edilmez; fakat ceza ilâmındaki özel hukuk kısımları (örneğin adli para cezası veya mağdur lehine hükmedilen tazminat) tenfize konu olabilir​.

Kesinleşme şartı: Yabancı karar, verildiği ülkede tüm olağan kanun yolları tüketilmiş olmalı veya taraflarca kabul edilebilir şekilde nihai nitelik kazanmış olmalıdır. Türk mahkemesi, tanıma/tenfiz başvurusu sırasında kararın kesinleştiğini gösteren bir belgeyi arar​. Kesinleşmemiş (geçici veya temyizi devam eden) kararlar için tenfiz kararı verilemez.

Milletlerarası sözleşmelerin önceliği: Türkiye’nin taraf olduğu ikili veya çok taraflı anlaşmalar, tanıma ve tenfiz konusunda özel hükümler içerebilir. Bu durumda öncelikle ilgili sözleşme hükümleri uygulanır​. Nitekim bazı sözleşmeler tanıma/tenfiz için MÖHUK’tan daha basit şartlar öngörebilir. (Örneğin, Türkiye ile bir ülke arasında adli yardımlaşma sözleşmesi varsa, tanıma-tenfiz karşılıklı olarak kolaylaştırılmış olabilir.) Ancak, taraf olunan sözleşme MÖHUK’a göre daha ağır şartlar getiriyorsa, Türk mahkemesi genelde MÖHUK hükümlerini esas alacak ve sözleşmedeki lehe hükümleri uygulayacaktır​.

Revizyon yasağı: Türk mahkemesi, yabancı ilâmın esası hakkında yeniden yargılama yapamaz. İnceleme sadece tanıma ve tenfiz şartlarına yöneliktir​. Yabancı kararın içeriği veya hukukî değerlendirmesi doğru mu, maddi olaylar isabetli tespit edilmiş mi gibi konular değerlendirilmez. Bu ilkeye “revizyon yasağı” denir ve MÖHUK m. 54 çerçevesinde Türk mahkemesi yalnızca aşağıda belirtilen şartların mevcut olup olmadığını denetler​.

Tanıma ve Tenfiz Şartları (MÖHUK m.54)

5718 sayılı Kanun m.54, yabancı bir mahkeme kararının tenfizi (ve tanınması) için aranan esas şartları düzenler. Tanıma davalarında, mütekabiliyet şartı aranmaksızın bu koşullar aynen uygulanır​. Başka bir deyişle, tenfiz için beş şart, tanıma için ise dört şart söz konusudur. Şartlar özetle şöyledir:

  • (1) Mütekabiliyet (Karşılıklılık) Koşulu: Tenfiz istenen ilâmın verildiği ülke ile Türkiye arasında, mahkeme kararlarının karşılıklı tanınması/tenfizi konusunda fiili veya hukuki bir karşılıklılık bulunmalıdır​. Bu koşul sadece tenfiz için geçerlidir, tanıma için aranmaz​. Mütekabiliyetin varlığı üç yolla ortaya çıkabilir​:
    • Ahdî (sözleşmesel) mütekabiliyet: İki devlet arasında tanıma/tenfizi düzenleyen bir ikili anlaşma veya çok taraflı sözleşme bulunması. (Türkiye’nin özellikle bazı komşu ve eski Doğu Bloku ülkeleriyle ikili adli yardımlaşma anlaşmaları mevcuttur; Almanya gibi birçok Avrupa ülkesiyle ise özel bir tenfiz anlaşması yoktur.)
    • Kanunî mütekabiliyet: Yabancı devletin iç hukukunda, Türk mahkemesi kararlarının tenfizine imkân veren genel bir kanun hükmünün bulunması. Örneğin, ilgili ülke kanunu yabancı kararların tanınmasına izin veriyorsa ve aranan şartlar MÖHUK’taki şartlara denk veya daha hafif ise, kanunî karşılıklılık kabul edilir​.
    • Fiilî mütekabiliyet: Ortada anlaşma ya da açık bir kanun hükmü olmasa bile, ilgili yabancı mahkemelerin uygulamada Türk mahkemesi kararlarını tenfiz ettiğinin örneklerle gösterilebilmesi halidir​. Yani yabancı ülke yargısının, Türk ilâmlarını fiilen icra ettiği mahkeme kararları mevcutsa, fiili karşılıklılık var sayılır. Bu genellikle emsal kararlarla ispatlanır.

Mütekabiliyet tespiti mahkemece re’sen (kendiliğinden) incelenir ve ön sorun olarak ele alınır​. Karşı ülke ile ne tür bir karşılıklılık ilişkisi olduğunun belirlenmesi bazen uygulamada zorluk yaratabilir​. Örneğin, ilgili yabancı devlet mahkemelerinin geçmişte Türk kararlarını hangi kapsam ve koşullarda tenfiz ettiği araştırılabilir. Bu amaçla Yargıtay’ın önceki içtihatları, Adalet Bakanlığı’nın listeleri veya uzman mütalaaları kullanılabilir. Mütekabiliyet yoksa tenfiz talebi reddedilir​.

Not: Avrupa ülkeleri bakımından, Türkiye’nin AB düzenlemelerine taraf olmaması nedeniyle tenfizler ikili ilişkilere dayanır. Birçok Avrupa ülkesinin (örn. Almanya, İtalya, İngiltere) ulusal hukuku yabancı ilâmların tenfizine izin verdiği için Türkiye ile bu ülkeler arasında fiilen mütekabiliyet mevcuttur. Nitekim Yargıtay, Almanya mahkemesi kararlarının tenfizine 1990’dan beri mütekabiliyet engeli görmemekte, Almanya’da da Türk kararlarının tenfiz edilebildiğini kabul etmektedir​. Benzer şekilde, İngiltere’de (Brexit öncesi ve sonrası ulusal hukuk çerçevesinde) Türk mahkeme kararlarının icrası mümkün olduğundan mütekabiliyet şartı sağlanmıştır​. Özellikle Almanya’nın Alman Medenî Usul Kanunu (ZPO) md.328’de yabancı kararları (karşı ülkenin de Alman kararlarını tanıması kaydıyla) tanıdığı; Yargıtay’ın da bunu yeterli gördüğü bilinmektedir. Dolayısıyla AB ülkelerinin çoğuyla mütekabiliyet fiilen mevcuttur. Ancak bazı ülkelerle (örneğin geçmişte Rusya) Türk kararlarının icrasında sorun çıktığı takdirde, Türk mahkemesi de mütekabiliyetin olmadığını değerlendirip talebi reddedebilecektir.

  • (2) Yabancı Mahkemenin Yetkisi ve Türk Münhasır Yetki Kuralları: Yabancı karar, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir konuda verilmemiş olmalıdır​. Ayrıca karar, uyuşmazlık veya taraflarla gerçek ilişkisi bulunmayan bir devlet mahkemesince (aşırı yetki kullanılarak) verilmemiş olmalıdır; eğer böyle bir durum varsa davalının bunu Türk mahkemesinde itiraz etmesi gerekir​. Bu şart, yabancı mahkemenin konu ve taraflar bakımından makul bir yetkiye sahip olmasını ve Türk hukukunun katı yetki alanlarına müdahale olmamasını amaçlar.
    • Münhasır (kesin) yetki: Türk kanunlarına göre belirli konular yalnız Türk mahkemelerinde görülebilir. Örneğin, Türkiye’deki taşınmazların aynına ilişkin davalar (mülkiyet, ipotek vb.), Türk mahkemelerinin münhasır yetkisindedir. Benzer şekilde İcra-İflas Kanunu m.154/3 uyarınca bir borçlu hakkında iflas kararı vermeye yetkili mahkeme, onun muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir; Yargıtay bu kuralı münhasır yetki saymaktadır​. Dolayısıyla, bir yabancı mahkeme Türk şirketi hakkında iflas kararı vermişse bu Türkiye’de tenfiz edilemeyebilir. Yine vesayet (kısıtlama) işleri Yargıtay’a göre Türk mahkemelerine ait münhasır yetki alanıdır​. Bu tür konulardaki yabancı kararlar kamu düzenine aykırılık veya yetki gerekçesiyle tanınmaz.
    • Aşırı (hukuka aykırı) yetki: Yabancı mahkeme, dava konusu veya taraflarla hiçbir gerçek bağlantısı olmayan bir konuda kendini yetkili saymışsa (örneğin tarafların yabancı ülkeyle ilgisi yokken o ülke mahkemesi davayı görmüşse) bu duruma Türk hukuku “aşkın yetki” der​. Aşkın yetki halinde, davalı Türk tanıma/tenfiz davasında itiraz ederse talep reddedilebilir​. Ancak davalı bu itirazı yapmazsa, mahkeme re’sen sırf aşkın yetki gerekçesiyle reddetmez (itiraza bağlıdır). Uygulamada, tarafların yazılı sözleşmelerle yabancı bir mahkemeyi yetkili kılması veya davalının yabancı mahkemede itiraz etmeksizin yargılamaya katılması gibi durumlar, Türk mahkemesince genellikle aşkın yetki itirazını geçersiz kılar.
  • (3) Kamu Düzenine Aykırılık Olmaması: Yabancı mahkeme kararının sonucu, Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamalıdır​. Kamu düzeni, Türk hukukunun temel değerlerini, anayasal prensiplerini, genel ahlak ve adabını, temel adalet anlayışını ifade eder. Yabancı ilâmın hüküm fıkrası Türkiye’nin anayasa veya kanunlarının temel ilkelerine ters düşüyorsa tanıma/tenfiz talebi reddedilir​.

Kamu düzenine aykırılık, yalnızca ciddi ve açık durumlarda söz konusudur. Her hukuki farklılık kamu düzenine aykırılık sayılmaz​. Örneğin, yabancı hukukta faiz oranı farklı diye veya usul kuralları değişik diye doğrudan kamu düzeni ihlali iddia edilemez. Örnekler: Türk Anayasası’ndaki temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran veya aşırı kısıtlayan; genel ahlaka açıkça aykırı sonuç doğuran; Türkiye’nin vergi veya gümrük mevzuatını dolanarak hileli bir işlem tesis eden yabancı kararlar kamu düzenine aykırı görülür ve tenfiz edilmez​. Ayrıca Türk hukukunda bulunmayan cezai/punitif tazminatlar da kamu düzeni engeline takılabilir. Örneğin, bir ABD mahkemesinin aşırı miktarda cezalandırıcı tazminata hükmetmesi, Türk mahkemesince orantısız ve cezalandırıcı bulunduğu için kamu düzenine aykırı sayılabilecektir (Türk borçlar hukuku sadece gerçek zararın tazminini öngörür)​. Yargı uygulamasında, yabancı kararın kamu düzenine aykırılığı re’sen incelenir ve açık aykırılık halinde hakim tanıma/tenfizi reddeder​.

  • (4) Savunma Hakkına Riayet Edilmiş Olması: Tenfizi istenen karar, davalı açısından adil yargılanma hakkına uygun şekilde verilmiş olmalıdır​. Bu şart, yabancı yargılamada davalının usulüne uygun biçimde haberdar edilmesini ve kendini savunma imkanının bulunmasını güvenceye alır. MÖHUK m.54’e göre, kendisine karşı tenfiz istenen kişi yabancı mahkemede usulüne uygun çağrılmış veya temsil edilmiş olmalıdır; hüküm, bu kişinin yokluğunda ülke kanunlarına aykırı biçimde verilmemiş olmalıdır​. Yani karar gıyaben verildiyse bile o ülke usul kurallarına göre geçerli bir tebligat yapılmış olmalı, davalı savunma imkanı bulmuş olmalıdır.

Eğer davalı yabancı mahkemede hiç savunma yapamamış, örneğin haber dahi alamadan aleyhine karar çıkmışsa, Türk mahkemesinde tanıma/tenfize karşı bu durumu itiraz olarak ileri sürebilir​. Davalı bu savunmayı yaparsa, mahkeme savunma hakkı ihlali nedeniyle tenfiz talebini reddedecektir. (Savunma hakkı ihlali kamu düzeni kapsamında da değerlendirilebilir.) Ancak dikkat etmek gerekir ki, MÖHUK m.54’e göre davalı bu itirazı Türk mahkemesi önünde ileri sürmemişse, mahkeme kendiliğinden araştırıp reddetmez​. Bu, savunma hakkı eksikliğinin davalı tarafından feragat edilebilir bir itiraz olduğunu gösterir. Örneğin: Davalı, yabancı davadan habersiz kalmışsa Türkiye’deki tenfiz davasında ortaya çıkıp “bana tebligat yapılmadı” diyerek itiraz etmeli; eğer hiç katılmaz veya bu noktayı dile getirmezse, mahkeme şartlar tamam zannedip tenfiz kararı verebilir. Uygulamada genellikle davalılar bu hususu güçlü bir itiraz olarak kullanmaktadır.

  • (5) (Tanıma/Tenfiz Engeli Bulunmaması): MÖHUK m.55/2 ayrıca, karşı tarafın bazı özel itiraz imkanlarını düzenler. Davalı (tenfiz borçlusu), yukarıdaki şartların yokluğunu ileri sürebileceği gibi, yabancı ilâmın tamamen veya kısmen yerine getirildiğini (infaz edildiğini) veya icrasına engel bir durumun ortaya çıktığını da iddia edebilir​. Örneğin, yabancı ilâma konu alacak yabancı ülkede zaten tahsil edilmişse ya da alacak bir şekilde ortadan kalkmışsa (borcun ödenmesi, zamanaşımı, karşılıklı ibra vs.), artık Türkiye’de tenfiz istenmesi kötü niyetli olacağından mahkeme talebi reddedebilir. Keza yabancı ilâm verildikten sonra o kararı hükümsüz kılan bir gelişme olduysa (örneğin kararın verildiği ülkede bozulması, temyizde değişmesi gibi) tenfiz engeli oluşmuştur. Bu gibi itirazlar davalı tarafından ispatlanırsa, mahkeme tenfizi tümüyle veya ilgili kısım bakımından reddedecektir​.

Yukarıdaki koşulları taşıyan her yabancı ilâm, Türk mahkemesinde tanıma veya tenfiz kararı almaya hak kazanır; hakim bu şartlar mevcutsa takdir yetkisi olmaksızın tanıma/tenfiz kararı vermek zorundadır​.

Görevli ve Yetkili Mahkeme, Yargılama Usulü

Görevli Mahkeme: Tanıma ve tenfiz taleplerinde kural olarak görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir​. Ticaret hukuku, iş hukuku, alacak davaları gibi konular da genel olarak asliye hukuk kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak bazı özel hukuk alanlarında özel görevli mahkemeler bulunduğundan, uygulamada ihtisas mahkemesine başvurulması yoluna gidilir:

  • Aile hukukundan doğan yabancı kararlar (özellikle boşanma, velayet vb.) için görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir. (Aile mahkemesi olmayan yerlerde Asliye Hukuk, aile mahkemesi sıfatıyla bakar.)
  • Ticari uyuşmazlıklara ilişkin yabancı kararlar, birçok şehirde ayrı ticaret mahkemesi bulunduğundan, o yerde Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yönlendirilebilir (Asliye Ticaret, Asliye Hukuk’un bir alt dalı niteliğindedir).
  • İş hukukuna ilişkin yabancı ilâmlar (işçi-işveren uyuşmazlıkları) için kanunen İş Mahkemeleri görevli olsa da, yabancı kararların tenfizi niteliği itibarıyla Asliye Hukuk’un görev alanında görülmektedir. Yine de bazı uygulamalarda iş mahkemesine başvurular da olmuştur. Güvenli yol, görev tartışması yaşanmaması için Asliye Hukuk’a başvurup, mahkemenin gerektiğinde dosyayı görevli saydığı mahkemeye göndermesini sağlamaktır.

Yetkili (Yer Bakımından Yetkili) Mahkeme: MÖHUK m.51’e göre tanıma/tenfiz davalarında yetki şu şekilde belirlenir:

  • Davalının (tenfiz borçlusunun) Türkiye’deki yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir​. Yani karşı taraf Türkiye’de ikamet ediyorsa onun bulunduğu il/ilçe mahkemesinde dava açılır.
  • Davalının Türkiye’de yerleşim yeri yoksa, Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden biri yetkilidir​. Uygulamada davacı bu üç ilden kendisine kolay geleni seçebilir. Genellikle İstanbul veya Ankara tercih edilir.
  • Bazı durumlarda, tanıma talebinin bir derdest dava içerisinde ileri sürülmesi mümkündür (örneğin Türkiye’de görülmekte olan bir davada, taraflardan biri yabancı bir mahkeme kararının kesin hüküm etkisine dayanmak isterse, o davada ilgili mahkemeden o yabancı kararın tanınmasını talep edebilir​). Bu halde ayrıca yetki sorunu yaşanmaz, bakmakta olan mahkeme karar verir.

Yargılama Usulü: Tenfiz davaları Türk hukukunda basit yargılama usulü’ne tabidir​. Bu, davanın daha hızlı ve genellikle tek celsede sonuçlandırılabileceği anlamına gelir. Tanıma talepleri de müstakil bir dava olarak ileri sürüldüğünde basit usule tabidir​. Dava dilekçesinde, talebin tanıma mı tenfiz mi yoksa her ikisi mi olduğu, yabancı kararın hangi mahkemeden ne tarihte çıktığı ve özetinin ne olduğu belirtilmelidir​. Kararın sadece bir kısmı için tenfiz isteniyorsa, bu da açıkça gösterilmelidir​.

Mahkeme, dosya üzerindeki belgeleri ve tarafların itirazlarını inceleyerek şartların sağlanıp sağlanmadığını değerlendirir. Esasa ilişkin inceleme yapılmaz, dolayısıyla çoğu kez duruşma kısa sürede sona erer. Taraflar bizzat duruşmaya katılmak zorunda değildir; vekilleri (avukatları) onları temsil edebilir​. Taraflar avukat ile temsil ediliyorlarsa, tebligatlar doğrudan avukata yapılabileceği için süreç çok daha hızlı ilerler​.

Tebligat ve süre: Dava açıldıktan sonra mahkeme, davalı tarafa dava dilekçesini ve duruşma gününü tebliğ eder. Davalı Türkiye’de ise normal tebligat usulü işler. Davalı yurt dışındaysa, tebligat ilgili ülkeye adli yardımlaşma yoluyla gönderilir (Lahey Tebligat Sözleşmesi’ne taraf ülkeler arasında doğrudan adli makamlara veya konsolosluklara gönderim yapılabilir). Yurt dışı tebligatlar birkaç ay sürebilir​. Örneğin Almanya’ya adli tebligat ortalama 4-6 ayda sonuçlanabilmektedir​. Bu nedenle, davalının yurt dışında olması davayı uzatan en önemli usulî sorunlardan biridir. Buna karşın, eğer davalı önceden bir vekil tayin etmişse veya davaya vekille katılırsa, tebligatlar vekile yapılacağından süreç çok daha kısa (hatta itiraz yoksa birkaç hafta içinde) tamamlanabilir​.

İspat ve inceleme: Mahkeme, tanıma/tenfiz şartlarını re’sen dikkate alır. Belgelerden mütekabiliyet durumu anlaşılamıyorsa, gerekli gördüğünde taraflardan ek bilgi isteyebilir veya ülke hukukunu uzman görüşüyle öğrenebilir. Ancak çoğunlukla, Yargıtay’ın içtihatlarında belli ülkeler için mütekabiliyetin varlığı zaten kabul edilmiş olduğundan (örn. AB ülkeleri, ABD, Kanada, vs.), mahkeme doğrudan bu içtihatlara atıf yaparak karar verebilir. Davalı cevap dilekçesinde veya duruşmada uygun itirazlarını (örneğin kamu düzeni, savunma hakkı) sunar; mahkeme bunları değerlendirir. Taraflar yabancı kararın esası hakkında yeniden tartışma açamaz; örneğin “bu borç aslında yoktur” gibi bir savunma dinlenmez. Türk mahkemesi, yabancı hükmün içerdiği maddi ya da hukuki meseleyi yeniden yargılayamaz​. Davalı sadece yukarıda sayılan sınırlı itiraz gerekçelerini öne sürebilir (mütekabiliyet yokluğu, kamu düzeni aykırılık, yetki itirazı, savunma hakkı ihlali, vs.)​.

Karar ve Kanun Yolları: Mahkeme yaptığı inceleme sonucunda koşullar mevcutsa tanıma/tenfiz kararı verir. Aksi halde talebi reddeder. Verilen kararda, yabancı ilâmın tanınmasına ve/veya Türkiye’de icra edilmesine izin verildiği belirtilir. Mahkeme masrafları ve vekalet ücreti, genel hükümlere göre haksız çıkan tarafa yükletilir. Karar sonucu, taraflar bölge adliye mahkemesine (istinaf) başvurabilir. İstinaf mahkemesinin kararına karşı da koşulları varsa Yargıtay temyizi mümkündür. Özellikle reddedilen tenfiz taleplerinde istinaf ve temyiz yoluna gidilerek Yargıtay içtihadına bakılması yoluna sıkça başvurulur. Yargıtay, tanıma/tenfiz konusunda ilk derece mahkemeleri için yönlendirici kararlar vermektedir. (Örneğin, mütekabiliyet konusunda yıllar içinde çeşitli ülkelere ilişkin emsal kararlar oluşturmuştur.)

Zamanaşımı: Tanıma ve tenfiz taleplerinin, yabancı kararın kesinleşmesinden itibaren makul sürede ileri sürülmesi gerekir. MÖHUK’ta açıkça düzenlenmemekle birlikte, Yargıtay içtihatları tanıma/tenfiz davaları için 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağını kabul etmiştir​. Bu süre, Türk Borçlar Kanunu’ndaki genel ilke gereği, ilâm niteliğindeki alacakların 10 yıl içinde icraya konulması gerektiği kuralından kaynaklanır. Dolayısıyla yabancı ilâm kesinleştikten sonra 10 yıl geçirmişse, artık Türkiye’de tenfiz talebi “zamanaşımı nedeniyle icra kabiliyeti kalmadığı” gerekçesiyle reddedilebilir.

Gerekli Belgeler ve Başvuru Süreci

Yabancı mahkeme kararının tanınması/tenfizi için öncelikle bir dava dilekçesi hazırlanmalı ve yukarıda belirtilen görevli/yetkili mahkemede dava açılmalıdır. Dilekçeye MÖHUK m.53 uyarınca bazı belgelerin aslı veya onaylı örnekleri eklenmelidir. Bu belgeler, dava şartı niteliğindedir; eksikliği halinde mahkeme davayı usulden reddedebilir (genelde eksiklik varsa hakim kesin süre verip tamamlattırır)​. Aşağıda gerekli belgeler ve işlem adımları özetlenmiştir:

Gerekli Belgeler

Belge

Açıklama ve Gereklilik

Yabancı Mahkeme Kararı

Kararın onaylı aslı veya onaylı örneği (aslı gibidir şerhli). Kararı veren mahkeme veya ilgili makam tarafından apostil ile veya Türk konsolosluğunca tasdik edilmiş olmalıdır.

Kesinleşme Belgesi

Kararın verildiği ülke kanunlarına göre kesinleştiğini gösteren belge veya yazı. Genellikle yabancı mahkemenin “kesinleşme şerhi” yahut üst mahkemenin ilâmı onayladığına dair yazı sunulur. Bu da ilgili makamca apostilli veya konsoloslukça onaylı olmalıdır​. Eğer yabancı karar metninde açıkça “kesinleşmiştir” ibaresi varsa ayrıca belge gerekmeyebilir, ancak uygulamada yine de ayrı bir teyit istenebiliyor.

Tercümeler

Yabancı karar ve kesinleşme belgesi ile diğer belgelerin yeminli Türkçe tercümeleri. Tercümeler Türkiye’de noter onayından geçirilmeli veya belgeyle birlikte apostillenmelidir​. Mahkemeye sunulan tüm evrakın Türkçe anlaşılır olması şarttır.

Taraf Bilgileri Belgeleri

Başvuranın kimlik ve adres bilgileri (Türk vatandaşı ise T.C. kimlik numarası, yabancı ise pasaport fotokopisi ve tercümesi gerekebilir)​. Davalıya ulaşım için bilinen son adres de dilekçede belirtilmelidir.

Vekaletname (varsa)

Başvuran taraf avukatla temsil ediliyorsa, avukata verilmiş özel yetkili vekaletname aslı veya onanmış örneği gerekir​. Yurt dışından alınan vekaletnameler de apostilli ve tercümeli olmalıdır.

Not: Boşanma tanıma davalarında taraflar birlikte başvuruyorsa (2017’den sonra getirilen idari tanıma kolaylığı), nüfus müdürlüğü başvurusu için de benzer evrak gerekir​. Ticari veya alacak davaları gibi konularda ise idari yol yoktur, doğrudan mahkemeye başvurulmalıdır.

Başvuru Adımları (İşlem Basamakları)

  1. Ön İnceleme: Yabancı kararın niteliğini inceleyin. Kararın özel hukuk alanına girip girmediğini, kesinleşip kesinleşmediğini ve Türk kamu düzenine aykırılık veya münhasır yetki engeli ihtimali olup olmadığını değerlendirin. (Örneğin, karar Türk mahkemesinin tekelinde olan bir konuda ise tenfiz mümkün olmayacaktır.)
  2. Belgelerin Temini: Yukarıda listelenen gerekli belgeleri, kararın alındığı ülkedeki yetkili mercilerden temin edin. Kararın aslı veya onaylı kopyası ile kesinleşme belgesini alın. Bu belgelere o ülkenin Apostil makamından Apostil şerhi yaptırın (eğer o ülke Apostil Anlaşmasına taraf değilse, Türk konsolosluğunda onaylatın). Belgeleri yeminli tercümana çevirterek notere onaylatın​.
  3. Dava Dilekçesinin Hazırlanması: Tanıma ve/veya tenfiz talepli dava dilekçesini yazın. Dilekçede tarafların isim-adres bilgileri, yabancı kararın hangi ülke/mahkemeden çıktığı, karar tarih ve sayısı ile özeti Talep bölümünde, “… ülkesinde verilen … tarih … sayılı ilâmın Türkiye’de tanınması ve tenfizine karar verilmesi” şeklinde isteğinizi açıkça yazın. Kısmi tenfiz isteniyorsa, hangi kısım için istendiğini net belirtin​. Varsa dayanılan uluslararası anlaşma da anılabilir.
  4. Görevli ve Yetkili Mahkemede Davayı Açma: Dava dilekçesini, görevli ve yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk (veya ilgili ihtisas mahkemesi) tevzi bürosuna vererek harçlarını yatırın. Dava esnasında mahkemenin yetkisine itiraz olmayacak şekilde doğru yerde açmaya özen gösterin (davalının Türkiye’de adresi yoksa Ankara/İstanbul/İzmir’den biri seçilebilir​).
  5. Belgelerin Sunulması: Dava dilekçesine eksiksiz olarak tüm gerekli belgeleri ekleyin​. Belgelerin aslı gibidir onaylı nüshaları mahkemeye verilir. Eksik kalırsa, mahkeme dava şartı noksanlığı uyarısı yapacak ve kısa bir kesin süre verecektir​. Bu nedenle baştan tam sunmak davayı hızlandırır.
  6. Tebligat ve Cevap Süreci: Mahkeme, dilekçenizi ve duruşma gününü karşı tarafa tebliğe çıkaracaktır. Karşı tarafın Türkiye’deki adresine tebliğ yaklaşık 1-2 haftada olurken, yurtdışı tebligatlar birkaç ay alabilir​. Tebligat ulaşınca davalı 2 haftalık cevap süresine sahiptir (yurtdışıysa bu süre daha uzun, tebligatta belirtilir). Davalı, cevap dilekçesinde tenfiz şartlarına dair itirazlarını (mütekabiliyet yokluğu, usule aykırı tebligat, kamu düzeni vs.) ileri sürebilir.
  7. Duruşma ve İnceleme: Belirlenen duruşma gününde (basit yargılama usulü gereği çoğunlukla tek celse yeterli olur) hakim, belgelerin tamam olduğunu ve usulüne göre tebliğin yapıldığını tespit eder. Taraflar gelmezse dosya üzerinden inceleme yapabilir. Davalı geldiyse itirazlarını sözlü de sunabilir. Hakim, MÖHUK’taki şartları madde madde değerlendirir; mütekabiliyet varsa, kamu düzenine aykırılık görünmüyorsa, savunma hakkı ihlali iddiası yoksa vb. esasa girmeden sonuca varır.
  8. Karar ve Sonuç: Şartlar sağlanmışsa mahkeme tanıma ve/veya tenfiz kararı Kararın kesinleşmesi beklenmeden ilâm niteliği kazanır; tenfiz kararı alındıktan sonra davacı artık İcra Dairesi’ne başvurarak ilâmın icrasını isteyebilir. Tanıma kararı alındıysa, yabancı ilâmın kesin hüküm etkisi Türk hukukunda geçerli hale gelir (örneğin tanınan bir boşanma kararı sayesinde Türk nüfus kaydında evlilik durumu sona erdirilir). Karar lehine olmayan taraf, sürelerinde istinaf ve temyize gidebilir. Kanun yolu sonucunda onama olursa süreç tamamlanmış olur.

Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve İçtihat Örnekleri

Tanıma ve tenfiz davaları uygulamada genellikle usul bakımından kısa ve teknik davalar olmakla birlikte, pratikte bazı sorunlar ortaya çıkabilmektedir:

  • Belge ve Usul Eksiklikleri: En sık rastlanan problem, başvuru evrakının eksik olmasıdır. Örneğin, yabancı mahkeme kararının apostilinin unutulması, kesinleşme şerhinin temin edilememesi veya tercümelerin hatalı olması davayı uzatır. Bu eksikler dava şartı sayıldığı için, tamamlanana kadar duruşma ertelenir veya dava reddedilir​. Avukatların MÖHUK m.53’teki listeye uygun şekilde belgeleri hazırlaması önemlidir. Aksi takdirde, Yargıtay kararlarına göre eksik dava şartı nedeniyle ret kararı çıkabilir ve zaman kaybedilir.
  • Tebligat Sorunları: Davalının yurt dışında bulunması halinde adli tebligatın uzun sürmesi sıkıntı yaratır​. Bazı durumlarda, yabancı ülke makamlarının tebligatı yapmaması (özellikle Türkiye ile diplomatik sorunu olan ülkeler) davayı kilitler. Bu durumlarda mahkeme, tebligatın yapıldığına dair belgenin gelmesini bekler. Çözüm olarak, mümkünse davalının Türkiye’deki bir vekile tebligat adresi göstermesi sağlanabilir.
  • Mütekabiliyetin İspatı: Bazı nadir durumlarda, ilgili ülke ile mütekabiliyet olup olmadığı tartışmalı olabilir. Özellikle tanıma/tenfiz anlaşması olmayan uzak ülkeler söz konusuysa, davacı taraf o ülke hukukunda Türk kararlarının tenfizinin mümkün olduğunu ispat için emsal karar veya kanun metni sunabilir. Örneğin, yakın zamana kadar Rusya ile fiili mütekabiliyetin bulunmadığı, Rus mahkemelerinin yabancı kararları tanımadığı gerekçesiyle Türk mahkemeleri Rus ilâmlarının tenfizini reddediyordu​. Benzer bir durum geçmişte bazı Arap ülkeleri için de yaşanmıştır. Bu nedenle, davacı gerekli görürse yabancı hukukçu görüşü veya Yargıtay kararları ile mütekabiliyet hususunu desteklemelidir.
  • Kamu Düzeni ve Farklı Hukuk Sistemleri: Kamu düzeni gerekçesiyle ret nispeten az görülse de, bazı ülkelerin kararları Türk hukuk ilkeleriyle bağdaşmayabilir. Örneğin, ABD mahkemelerinin verdiği yüksek miktarlı “punitive damages” (cezai tazminatlar) veya İngiliz mahkemelerinin hükmettiği toplu cezalar, tazminatın cezalandırma amacı taşıdığı ve Türk hukukunda böyle bir kavram olmadığı gerekçesiyle tenfiz edilmemiştir. Yargıtay içtihatları, tazminat hukukunda Türk kamu düzenine aykırı unsurlar (örneğin, ölçüsüz derecede yüksek ve cezalandırıcı nitelikte bedeller) gördüğünde tenfizi reddetmektedir​. Yine bazı aile hukukuna ilişkin yabancı kararlar (örneğin evlat edinmede biyolojik anne-babanın rızasının hiç aranmaması gibi) kamu düzenine aykırılık oluşturabiliyor. Bu tür durumlarda, mahkeme tanıma/tenfiz talebini kısmen veya tamamen reddedebilir.
  • Yabancı Mahkemenin Yetkisi: Özellikle ticari sözleşmelerde tarafların belirlediği yabancı mahkeme yetkileri veya forum shopping yoluyla alınmış kararlar, Türk mahkemesinin “aşkın yetki” itirazıyla karşılaşabilir. Örneğin, iki Türk şirketinin hiçbir bağlantısı olmayan bir ülke mahkemesinde (sırf o ülkenin hukukunun lehe olduğu düşüncesiyle) dava görüp karar alması halinde, Türk mahkemesi “davanın o devletle gerçek bağlantısı yok” diyerek tenfizi reddedebilir – tabii davalı bu itirazı yaparsa​. Bu nedenle, uluslararası sözleşme yapan tarafların, kararlarının Türkiye’de tenfizi gerekecekse, yetkili mahkeme seçiminde makul bir bağlantı oluşturacak şekilde davranmaları önerilir.
  • İçtihat Gelişmeleri: Yargıtay, tanıma ve tenfiz konusunda zaman içinde kriterleri netleştiren kararlar vermiştir. Örneğin, Yargıtay HGK 13.06.1990 tarihli kararında Almanya ile mütekabiliyetin mevcut olduğunu teyit etmiş ve o tarihten sonra Alman ilâmları düzenli olarak tenfiz edilmiştir​. Yargıtay 11. HD 25.04.2012 tarihli kararında ise İngiliz mahkemesi kararının tenfizine engel mütekabiliyet sorunu olmadığı vurgulanmıştır​. Yine Yargıtay kararlarında, örneğin Fransız mahkemelerinin gıyabi kararlarında davalıya usulüne uygun tebligat yapılmadığı takdirde tenfizin reddi gerektiği belirtilmiştir (savunma hakkı ihlali kapsamında). Bu içtihatlar, alt mahkemeler için bağlayıcı olmasa da yönlendirici niteliktedir. Avukatlar, benzer durumlar için Yargıtay’ın emsal kararlarını dilekçelerinde anarak mahkemeyi ikna edebilir.
  • Yeni Gelişmeler: Uluslararası alanda 2019 tarihli Lahey Yabancı Kararların Tanınması ve Tenfizi Sözleşmesi gibi çok taraflı girişimler bulunmaktadır. Türkiye henüz bu sözleşmeye taraf olmamışsa da, gelecekte taraf olması halinde Avrupa ülkeleriyle tanıma/tenfiz karşılıklılığı anlaşma zemininde daha da pekişecektir. Ayrıca 2022 itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, tenfizde mütekabiliyet aranmasının adil yargılanma hakkını ihlal edip etmediğine dair tartışmalar da gündeme gelmiştir​. Türk hukuk doktrininde bazı yazarlar, mütekabiliyet şartının davacıya fazladan bir yük getirip getirmediğini eleştirmektedir. Şimdilik, MÖHUK m.54 yürürlüktedir ve mahkemelerce uygulanmaya devam edilmektedir.

Sonuç ve Özet

5718 sayılı MÖHUK uyarınca, yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi belirli şartlara bağlanmıştır. Özellikle ticari alacaklar, işçilik alacakları, tazminat davaları gibi özel hukuk konularında alınmış yabancı kararlar, bu şartlar sağlandığında Türk hukuk düzeninde etkin hale gelebilmektedir. Uygulamada en çok dikkat edilmesi gereken hususlar, belge temini ve usuli şartların doğru yerine getirilmesidir. Doğru mahkemede, eksiksiz belgeyle yapılan başvurular çoğunlukla sorunsuz biçimde 6-12 ay içinde sonuçlanmaktadır. Karşı tarafın itirazı halinde dahi Türk mahkemesi, esasa girmeden sadece belirtilen sınırlı gerekçeleri inceleyerek adil bir karar vermeye çalışır.

Bir yabancı ilâm Türk mahkemesince tenfiz edildiğinde, artık Türk ilâmı gibi icra edilebilir hale gelir. Tanındığında ise, o kararın kesin hüküm ve kesin delil etkisi Türkiye’de geçerlik kazanır​. Bu süreç, uluslararası ticari işlemlerde ve kişilerin yurtdışında elde ettiği hakların Türkiye’de korunmasında büyük önem taşır. Türk hukukçuların, tanıma ve tenfiz prosedüründeki güncel gelişmeleri ve Yargıtay içtihatlarını takip etmesi, müvekkillerinin çıkarlarını korumak açısından gereklidir. Yukarıdaki rehber niteliğindeki bilgiler ışığında, bir yabancı mahkeme kararının Türkiye’de nasıl “hayata geçirilebileceği” konusunda temel bir yol haritası sunulmuştur.

Kaynaklar: Tanıma ve tenfiz şartları ve süreci ile ilgili yasal düzenleme ve içtihatlar için 5718 sayılı Kanun m.50-59 ve ilgili Yargıtay kararları ile öğretideki görüşler göz önünde bulundurulmuştur​. Bu rehberde verilen tablolar ve listeler, uygulamayı kolaylaştırmak amacıyla özet halinde sunulmuştur. Zor veya tereddütlü durumlarda, somut olaya özgü danışmanlık almak faydalı olacaktır.

 

İlgili Yazılar:

  1. Boşanma Kararlarının Tanınması ve Tenfizi
  2. Boşanma Tenfiz
Share
2
demirbas
demirbas

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İLETİŞİM


Demirtaşpaşa Mahallesi Ankara yolu Cad. No:36, Tüze İş Merkezi, Kat:10, 16220

+90 542 120 86 16

+90 224 272 19 09

info@demirbas.av.tr


DANIŞMA KURALLARI VE UYARILAR

Bu web sitesinde yer alan yazı ve açıklamalarda değinilen konular soyut ve genel olarak ele alınmıştır. Bu nedenle bu yazı ve açıklamalar somut bir olay hakkında yapılmış hukuki tavsiye olarak kabul edilemeyecekleri gibi Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Meslek Kuralları kapsamında yazılı veya sözlü hukuki danışma olarak da değerlendirilemezler.
© 2023 Demirbaş Hukuk Bürosu Tüm Hakları Saklıdır. Web Tasarım web tasarım