Başlıklar
Toggle(Ticaret hukuku, iş hukuku, borç-alacak ve tazminat davaları gibi özel hukuk kararları için)
Tanıma, yabancı bir mahkeme kararının sadece kesin hüküm (hukuki bağlayıcılık) etkisinin Türkiye’de geçerli sayılmasıdır. Tanıma ile yabancı kararın içerdiği hukuki durum veya ilişkinin Türkiye’de de kabul edilmesi sağlanır ancak bu karar doğrudan icra edilemez. Örneğin bir yabancı mahkemenin boşanma veya tespit kararının tanınması, o kararın Türk hukuk düzeninde de kesin hüküm gibi sonuç doğurmasına imkân tanır.
Tenfiz ise yabancı mahkeme kararının icra edilebilirlik (cebren icra) etkisinin Türkiye’de geçerlilik kazanmasıdır. Yani yabancı mahkemenin verdiği bir eda (ifaya ilişkin) kararı Türkiye’de cebri icra yoluyla uygulatmak (örneğin para alacağını tahsil etmek veya bir şeyi yaptırmak) için tenfiz kararı gerekir. Tenfiz edilen bir yabancı ilâm, Türk icra dairelerince tıpkı bir Türk mahkemesi kararı gibi zorla yerine getirilebilir. İnşai (kurucu) ve tespit niteliğindeki kararlar genellikle icra kabiliyeti olmadığından sadece tanıma yeterlidir; eda (ifaya yönelik) kararlarında ise alacaklının tatmini için tenfiz kararı alınmalıdır
Özetle: Tanıma, yabancı ilâma sadece kesin hüküm etkisi, tenfiz ise hem kesin hüküm hem icra kabiliyeti kazandırır. Uygulamada çoğunlukla davacı her iki talebi (tanıma ve tenfiz) bir arada ileri sürer; tenfiz kararı verildiğinde tanıma etkisini de içerir, ayrıca tanıma için ayrı bir karar gerekmez.
Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) m.50-59 hükümlerine dayanır. Bu hükümler, özel hukuk (hukuk davaları) alanına giren yabancı ilâmların Türkiye’de hukuki sonuç doğurabilmesinin usul ve şartlarını düzenlemektedir. MÖHUK m.50 uyarınca, hukuk davalarına ilişkin yabancı bir mahkeme ilâmının o ülke kanunlarına göre kesinleşmiş (nihai) olması şarttır ve Türkiye’de icra edilebilmesi, yetkili Türk mahkemesinden tenfiz kararı alınmasına bağlıdır. Ayrıca, yabancı ceza mahkemesi kararlarının içerdiği kişisel haklara ilişkin hükümler (örneğin tazminat veya manevi zararlar) da tenfiz edilebilir sayılmıştır.
Tanıma-tenfiz kapsamı: Yalnızca yabancı adilî makamlar (mahkemeler veya bazı durumlarda yabancı idari makamlar) tarafından verilmiş özel hukuk kararları tanıma/tenfize konu olabilir. Yabancı idari makam kararları kural olarak kapsam dışıdır, ancak bazı istisnalar mevcuttur (örneğin yabancı idari makamın kesinleşmiş evlat edinme kararları veya taraf olunan bir sözleşme uyarınca verilen nafaka kararları da tanınabilir). Ceza mahkemelerinin kamu hukuku yaptırımları (hapis cezası gibi) tanınmaz/tenfiz edilmez; fakat ceza ilâmındaki özel hukuk kısımları (örneğin adli para cezası veya mağdur lehine hükmedilen tazminat) tenfize konu olabilir.
Kesinleşme şartı: Yabancı karar, verildiği ülkede tüm olağan kanun yolları tüketilmiş olmalı veya taraflarca kabul edilebilir şekilde nihai nitelik kazanmış olmalıdır. Türk mahkemesi, tanıma/tenfiz başvurusu sırasında kararın kesinleştiğini gösteren bir belgeyi arar. Kesinleşmemiş (geçici veya temyizi devam eden) kararlar için tenfiz kararı verilemez.
Milletlerarası sözleşmelerin önceliği: Türkiye’nin taraf olduğu ikili veya çok taraflı anlaşmalar, tanıma ve tenfiz konusunda özel hükümler içerebilir. Bu durumda öncelikle ilgili sözleşme hükümleri uygulanır. Nitekim bazı sözleşmeler tanıma/tenfiz için MÖHUK’tan daha basit şartlar öngörebilir. (Örneğin, Türkiye ile bir ülke arasında adli yardımlaşma sözleşmesi varsa, tanıma-tenfiz karşılıklı olarak kolaylaştırılmış olabilir.) Ancak, taraf olunan sözleşme MÖHUK’a göre daha ağır şartlar getiriyorsa, Türk mahkemesi genelde MÖHUK hükümlerini esas alacak ve sözleşmedeki lehe hükümleri uygulayacaktır.
Revizyon yasağı: Türk mahkemesi, yabancı ilâmın esası hakkında yeniden yargılama yapamaz. İnceleme sadece tanıma ve tenfiz şartlarına yöneliktir. Yabancı kararın içeriği veya hukukî değerlendirmesi doğru mu, maddi olaylar isabetli tespit edilmiş mi gibi konular değerlendirilmez. Bu ilkeye “revizyon yasağı” denir ve MÖHUK m. 54 çerçevesinde Türk mahkemesi yalnızca aşağıda belirtilen şartların mevcut olup olmadığını denetler.
5718 sayılı Kanun m.54, yabancı bir mahkeme kararının tenfizi (ve tanınması) için aranan esas şartları düzenler. Tanıma davalarında, mütekabiliyet şartı aranmaksızın bu koşullar aynen uygulanır. Başka bir deyişle, tenfiz için beş şart, tanıma için ise dört şart söz konusudur. Şartlar özetle şöyledir:
Mütekabiliyet tespiti mahkemece re’sen (kendiliğinden) incelenir ve ön sorun olarak ele alınır. Karşı ülke ile ne tür bir karşılıklılık ilişkisi olduğunun belirlenmesi bazen uygulamada zorluk yaratabilir. Örneğin, ilgili yabancı devlet mahkemelerinin geçmişte Türk kararlarını hangi kapsam ve koşullarda tenfiz ettiği araştırılabilir. Bu amaçla Yargıtay’ın önceki içtihatları, Adalet Bakanlığı’nın listeleri veya uzman mütalaaları kullanılabilir. Mütekabiliyet yoksa tenfiz talebi reddedilir.
Not: Avrupa ülkeleri bakımından, Türkiye’nin AB düzenlemelerine taraf olmaması nedeniyle tenfizler ikili ilişkilere dayanır. Birçok Avrupa ülkesinin (örn. Almanya, İtalya, İngiltere) ulusal hukuku yabancı ilâmların tenfizine izin verdiği için Türkiye ile bu ülkeler arasında fiilen mütekabiliyet mevcuttur. Nitekim Yargıtay, Almanya mahkemesi kararlarının tenfizine 1990’dan beri mütekabiliyet engeli görmemekte, Almanya’da da Türk kararlarının tenfiz edilebildiğini kabul etmektedir. Benzer şekilde, İngiltere’de (Brexit öncesi ve sonrası ulusal hukuk çerçevesinde) Türk mahkeme kararlarının icrası mümkün olduğundan mütekabiliyet şartı sağlanmıştır. Özellikle Almanya’nın Alman Medenî Usul Kanunu (ZPO) md.328’de yabancı kararları (karşı ülkenin de Alman kararlarını tanıması kaydıyla) tanıdığı; Yargıtay’ın da bunu yeterli gördüğü bilinmektedir. Dolayısıyla AB ülkelerinin çoğuyla mütekabiliyet fiilen mevcuttur. Ancak bazı ülkelerle (örneğin geçmişte Rusya) Türk kararlarının icrasında sorun çıktığı takdirde, Türk mahkemesi de mütekabiliyetin olmadığını değerlendirip talebi reddedebilecektir.
Kamu düzenine aykırılık, yalnızca ciddi ve açık durumlarda söz konusudur. Her hukuki farklılık kamu düzenine aykırılık sayılmaz. Örneğin, yabancı hukukta faiz oranı farklı diye veya usul kuralları değişik diye doğrudan kamu düzeni ihlali iddia edilemez. Örnekler: Türk Anayasası’ndaki temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran veya aşırı kısıtlayan; genel ahlaka açıkça aykırı sonuç doğuran; Türkiye’nin vergi veya gümrük mevzuatını dolanarak hileli bir işlem tesis eden yabancı kararlar kamu düzenine aykırı görülür ve tenfiz edilmez. Ayrıca Türk hukukunda bulunmayan cezai/punitif tazminatlar da kamu düzeni engeline takılabilir. Örneğin, bir ABD mahkemesinin aşırı miktarda cezalandırıcı tazminata hükmetmesi, Türk mahkemesince orantısız ve cezalandırıcı bulunduğu için kamu düzenine aykırı sayılabilecektir (Türk borçlar hukuku sadece gerçek zararın tazminini öngörür). Yargı uygulamasında, yabancı kararın kamu düzenine aykırılığı re’sen incelenir ve açık aykırılık halinde hakim tanıma/tenfizi reddeder.
Eğer davalı yabancı mahkemede hiç savunma yapamamış, örneğin haber dahi alamadan aleyhine karar çıkmışsa, Türk mahkemesinde tanıma/tenfize karşı bu durumu itiraz olarak ileri sürebilir. Davalı bu savunmayı yaparsa, mahkeme savunma hakkı ihlali nedeniyle tenfiz talebini reddedecektir. (Savunma hakkı ihlali kamu düzeni kapsamında da değerlendirilebilir.) Ancak dikkat etmek gerekir ki, MÖHUK m.54’e göre davalı bu itirazı Türk mahkemesi önünde ileri sürmemişse, mahkeme kendiliğinden araştırıp reddetmez. Bu, savunma hakkı eksikliğinin davalı tarafından feragat edilebilir bir itiraz olduğunu gösterir. Örneğin: Davalı, yabancı davadan habersiz kalmışsa Türkiye’deki tenfiz davasında ortaya çıkıp “bana tebligat yapılmadı” diyerek itiraz etmeli; eğer hiç katılmaz veya bu noktayı dile getirmezse, mahkeme şartlar tamam zannedip tenfiz kararı verebilir. Uygulamada genellikle davalılar bu hususu güçlü bir itiraz olarak kullanmaktadır.
Yukarıdaki koşulları taşıyan her yabancı ilâm, Türk mahkemesinde tanıma veya tenfiz kararı almaya hak kazanır; hakim bu şartlar mevcutsa takdir yetkisi olmaksızın tanıma/tenfiz kararı vermek zorundadır.
Görevli Mahkeme: Tanıma ve tenfiz taleplerinde kural olarak görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Ticaret hukuku, iş hukuku, alacak davaları gibi konular da genel olarak asliye hukuk kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak bazı özel hukuk alanlarında özel görevli mahkemeler bulunduğundan, uygulamada ihtisas mahkemesine başvurulması yoluna gidilir:
Yetkili (Yer Bakımından Yetkili) Mahkeme: MÖHUK m.51’e göre tanıma/tenfiz davalarında yetki şu şekilde belirlenir:
Yargılama Usulü: Tenfiz davaları Türk hukukunda basit yargılama usulü’ne tabidir. Bu, davanın daha hızlı ve genellikle tek celsede sonuçlandırılabileceği anlamına gelir. Tanıma talepleri de müstakil bir dava olarak ileri sürüldüğünde basit usule tabidir. Dava dilekçesinde, talebin tanıma mı tenfiz mi yoksa her ikisi mi olduğu, yabancı kararın hangi mahkemeden ne tarihte çıktığı ve özetinin ne olduğu belirtilmelidir. Kararın sadece bir kısmı için tenfiz isteniyorsa, bu da açıkça gösterilmelidir.
Mahkeme, dosya üzerindeki belgeleri ve tarafların itirazlarını inceleyerek şartların sağlanıp sağlanmadığını değerlendirir. Esasa ilişkin inceleme yapılmaz, dolayısıyla çoğu kez duruşma kısa sürede sona erer. Taraflar bizzat duruşmaya katılmak zorunda değildir; vekilleri (avukatları) onları temsil edebilir. Taraflar avukat ile temsil ediliyorlarsa, tebligatlar doğrudan avukata yapılabileceği için süreç çok daha hızlı ilerler.
Tebligat ve süre: Dava açıldıktan sonra mahkeme, davalı tarafa dava dilekçesini ve duruşma gününü tebliğ eder. Davalı Türkiye’de ise normal tebligat usulü işler. Davalı yurt dışındaysa, tebligat ilgili ülkeye adli yardımlaşma yoluyla gönderilir (Lahey Tebligat Sözleşmesi’ne taraf ülkeler arasında doğrudan adli makamlara veya konsolosluklara gönderim yapılabilir). Yurt dışı tebligatlar birkaç ay sürebilir. Örneğin Almanya’ya adli tebligat ortalama 4-6 ayda sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle, davalının yurt dışında olması davayı uzatan en önemli usulî sorunlardan biridir. Buna karşın, eğer davalı önceden bir vekil tayin etmişse veya davaya vekille katılırsa, tebligatlar vekile yapılacağından süreç çok daha kısa (hatta itiraz yoksa birkaç hafta içinde) tamamlanabilir.
İspat ve inceleme: Mahkeme, tanıma/tenfiz şartlarını re’sen dikkate alır. Belgelerden mütekabiliyet durumu anlaşılamıyorsa, gerekli gördüğünde taraflardan ek bilgi isteyebilir veya ülke hukukunu uzman görüşüyle öğrenebilir. Ancak çoğunlukla, Yargıtay’ın içtihatlarında belli ülkeler için mütekabiliyetin varlığı zaten kabul edilmiş olduğundan (örn. AB ülkeleri, ABD, Kanada, vs.), mahkeme doğrudan bu içtihatlara atıf yaparak karar verebilir. Davalı cevap dilekçesinde veya duruşmada uygun itirazlarını (örneğin kamu düzeni, savunma hakkı) sunar; mahkeme bunları değerlendirir. Taraflar yabancı kararın esası hakkında yeniden tartışma açamaz; örneğin “bu borç aslında yoktur” gibi bir savunma dinlenmez. Türk mahkemesi, yabancı hükmün içerdiği maddi ya da hukuki meseleyi yeniden yargılayamaz. Davalı sadece yukarıda sayılan sınırlı itiraz gerekçelerini öne sürebilir (mütekabiliyet yokluğu, kamu düzeni aykırılık, yetki itirazı, savunma hakkı ihlali, vs.).
Karar ve Kanun Yolları: Mahkeme yaptığı inceleme sonucunda koşullar mevcutsa tanıma/tenfiz kararı verir. Aksi halde talebi reddeder. Verilen kararda, yabancı ilâmın tanınmasına ve/veya Türkiye’de icra edilmesine izin verildiği belirtilir. Mahkeme masrafları ve vekalet ücreti, genel hükümlere göre haksız çıkan tarafa yükletilir. Karar sonucu, taraflar bölge adliye mahkemesine (istinaf) başvurabilir. İstinaf mahkemesinin kararına karşı da koşulları varsa Yargıtay temyizi mümkündür. Özellikle reddedilen tenfiz taleplerinde istinaf ve temyiz yoluna gidilerek Yargıtay içtihadına bakılması yoluna sıkça başvurulur. Yargıtay, tanıma/tenfiz konusunda ilk derece mahkemeleri için yönlendirici kararlar vermektedir. (Örneğin, mütekabiliyet konusunda yıllar içinde çeşitli ülkelere ilişkin emsal kararlar oluşturmuştur.)
Zamanaşımı: Tanıma ve tenfiz taleplerinin, yabancı kararın kesinleşmesinden itibaren makul sürede ileri sürülmesi gerekir. MÖHUK’ta açıkça düzenlenmemekle birlikte, Yargıtay içtihatları tanıma/tenfiz davaları için 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağını kabul etmiştir. Bu süre, Türk Borçlar Kanunu’ndaki genel ilke gereği, ilâm niteliğindeki alacakların 10 yıl içinde icraya konulması gerektiği kuralından kaynaklanır. Dolayısıyla yabancı ilâm kesinleştikten sonra 10 yıl geçirmişse, artık Türkiye’de tenfiz talebi “zamanaşımı nedeniyle icra kabiliyeti kalmadığı” gerekçesiyle reddedilebilir.
Yabancı mahkeme kararının tanınması/tenfizi için öncelikle bir dava dilekçesi hazırlanmalı ve yukarıda belirtilen görevli/yetkili mahkemede dava açılmalıdır. Dilekçeye MÖHUK m.53 uyarınca bazı belgelerin aslı veya onaylı örnekleri eklenmelidir. Bu belgeler, dava şartı niteliğindedir; eksikliği halinde mahkeme davayı usulden reddedebilir (genelde eksiklik varsa hakim kesin süre verip tamamlattırır). Aşağıda gerekli belgeler ve işlem adımları özetlenmiştir:
Gerekli Belgeler
Belge | Açıklama ve Gereklilik |
Yabancı Mahkeme Kararı | Kararın onaylı aslı veya onaylı örneği (aslı gibidir şerhli). Kararı veren mahkeme veya ilgili makam tarafından apostil ile veya Türk konsolosluğunca tasdik edilmiş olmalıdır. |
Kesinleşme Belgesi | Kararın verildiği ülke kanunlarına göre kesinleştiğini gösteren belge veya yazı. Genellikle yabancı mahkemenin “kesinleşme şerhi” yahut üst mahkemenin ilâmı onayladığına dair yazı sunulur. Bu da ilgili makamca apostilli veya konsoloslukça onaylı olmalıdır. Eğer yabancı karar metninde açıkça “kesinleşmiştir” ibaresi varsa ayrıca belge gerekmeyebilir, ancak uygulamada yine de ayrı bir teyit istenebiliyor. |
Tercümeler | Yabancı karar ve kesinleşme belgesi ile diğer belgelerin yeminli Türkçe tercümeleri. Tercümeler Türkiye’de noter onayından geçirilmeli veya belgeyle birlikte apostillenmelidir. Mahkemeye sunulan tüm evrakın Türkçe anlaşılır olması şarttır. |
Taraf Bilgileri Belgeleri | Başvuranın kimlik ve adres bilgileri (Türk vatandaşı ise T.C. kimlik numarası, yabancı ise pasaport fotokopisi ve tercümesi gerekebilir). Davalıya ulaşım için bilinen son adres de dilekçede belirtilmelidir. |
Vekaletname (varsa) | Başvuran taraf avukatla temsil ediliyorsa, avukata verilmiş özel yetkili vekaletname aslı veya onanmış örneği gerekir. Yurt dışından alınan vekaletnameler de apostilli ve tercümeli olmalıdır. |
Not: Boşanma tanıma davalarında taraflar birlikte başvuruyorsa (2017’den sonra getirilen idari tanıma kolaylığı), nüfus müdürlüğü başvurusu için de benzer evrak gerekir. Ticari veya alacak davaları gibi konularda ise idari yol yoktur, doğrudan mahkemeye başvurulmalıdır.
Tanıma ve tenfiz davaları uygulamada genellikle usul bakımından kısa ve teknik davalar olmakla birlikte, pratikte bazı sorunlar ortaya çıkabilmektedir:
Sonuç ve Özet
5718 sayılı MÖHUK uyarınca, yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi belirli şartlara bağlanmıştır. Özellikle ticari alacaklar, işçilik alacakları, tazminat davaları gibi özel hukuk konularında alınmış yabancı kararlar, bu şartlar sağlandığında Türk hukuk düzeninde etkin hale gelebilmektedir. Uygulamada en çok dikkat edilmesi gereken hususlar, belge temini ve usuli şartların doğru yerine getirilmesidir. Doğru mahkemede, eksiksiz belgeyle yapılan başvurular çoğunlukla sorunsuz biçimde 6-12 ay içinde sonuçlanmaktadır. Karşı tarafın itirazı halinde dahi Türk mahkemesi, esasa girmeden sadece belirtilen sınırlı gerekçeleri inceleyerek adil bir karar vermeye çalışır.
Bir yabancı ilâm Türk mahkemesince tenfiz edildiğinde, artık Türk ilâmı gibi icra edilebilir hale gelir. Tanındığında ise, o kararın kesin hüküm ve kesin delil etkisi Türkiye’de geçerlik kazanır. Bu süreç, uluslararası ticari işlemlerde ve kişilerin yurtdışında elde ettiği hakların Türkiye’de korunmasında büyük önem taşır. Türk hukukçuların, tanıma ve tenfiz prosedüründeki güncel gelişmeleri ve Yargıtay içtihatlarını takip etmesi, müvekkillerinin çıkarlarını korumak açısından gereklidir. Yukarıdaki rehber niteliğindeki bilgiler ışığında, bir yabancı mahkeme kararının Türkiye’de nasıl “hayata geçirilebileceği” konusunda temel bir yol haritası sunulmuştur.
Kaynaklar: Tanıma ve tenfiz şartları ve süreci ile ilgili yasal düzenleme ve içtihatlar için 5718 sayılı Kanun m.50-59 ve ilgili Yargıtay kararları ile öğretideki görüşler göz önünde bulundurulmuştur. Bu rehberde verilen tablolar ve listeler, uygulamayı kolaylaştırmak amacıyla özet halinde sunulmuştur. Zor veya tereddütlü durumlarda, somut olaya özgü danışmanlık almak faydalı olacaktır.