Başlıklar
ToggleBu yazıda, Avukat Meral Demirbaş’ın kişisel arşivinden alınan bir Yargıtay kararı bağlamında ziynet davasında ispat konusu ele alınacaktır.
Genel olarak, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” (HMK m. 190/1)
📌 Ziynetlerin varlığını ve kadına ait olduğunu ispat yükü kadına aittir; ancak Yargıtay birçok durumda, “kadına ziynet takıldığı yaşam deneyimleriyle sabittir” şeklindeki görüşüyle “hayatın olağan akışı” fiili karinesinden hareketle ispatı kolaylaştırmaktadır.
📌 Evden ayrılan kadının ispat yükü; Yargıtay’a göre “ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.” Diyerek bu gibi durumlarda ispat yükünü kadına yüklemektedir.
📌 Ziynetlerin karşılıksız olarak kendisine verildiğini iddia eden kocanın ispat yükü; Yargıtay’a göre “ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu koca tarafından ispatlanmalıdır.” İspatlanırsa, koca bunları iadeden kurtulur.
📌Koca, ziynetlerin kadının onayı ile bozdurulup, müşterek ihtiyaçlar için kullanıldığını iddia ediyorsa, bunu açıkça ispatlamalıdır.
👉 Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ne göre, kadının düğünde takılan altınları kişisel malıdır ve evde kaldığı, bozdurulduğu, satıldığı ya da kocada kaldığı ispat edilirse aynı veya rayiç bedel üzerinden iadesine karar verilir.
Ziynet Davasında İspat: Bir Yargıtay Kararı İncelemesi
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2013/10568 E., 2013/12800 K.
Dava, kadının evlilik sırasında edinilen ziynet ve çeyiz eşyalarının zorla alınarak iade edilmemesi nedeniyle açtığı alacak davasına ilişkindir. Davacı kadın, düğünde takılan altınlar ile çeyiz senedinde yazılı ziynetlerin kendisinden zorla alındığını ve geri verilmediğini ileri sürerek, 25.000 TL değerinde tazminat talebinde bulunmuştur.
Orhangazi Asliye Hukuk Mahkemesi, ziynet eşyalarının iade edilmek üzere davalılara verildiği, ayrıca kadının zorla evden çıkarıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle ziynet ve çeyiz eşyalarına ilişkin talepleri reddetmiştir.
Yargıtay bu kararı usul ve ispat hukuku açısından hatalı bulmuş, özellikle şu ilkeleri vurgulamıştır:
Yargıtay, davacının ziynet eşyalarının zorla elinden alındığı iddiasının yeterince araştırılmadığı, özellikle yemin deliline başvurma imkânının kullanılmadığı gerekçesiyle yerel mahkeme kararını BOZMUŞTUR.
Bu karar, ziynet eşyası alacağı davalarında:
açıkça göstermektedir.
Kadın ziynet eşyalarının zorla alındığını veya kendisinin almasına izin verilmediğini iddia ediyorsa, bu durumu tanık beyanları, mesajlar, video, fotoğraf, güvenlik kamera kayıtları varsa soruşturma ve dava dosyaları gibi delillerle veya yemin delili ile ispatlayabilir.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
ESAS NO: 2013/10568
KARAR NO: 2013/12800
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ORHANGAZİ ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2013
NUMARASI: 2010/661-2013/101
DAVACI: ………………VEK. AV.MERAL DEMİRBAŞ
DAVALILAR: 1 -……………, 2 – …………………..VEK……………
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vek. Av.Erdal Yüksel geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı ve vekili gelmedi. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için 17.09.2013 gününe bırakılması uygun görüldüğünden, belli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y KA R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; davalının 2010/Ağustos ayında zor kullanarak davacıyı ve davacıyı almak için gelen babasını evden kapı dışarı attığını, taraflar arasında boşanma davasının sürdüğünü, düğünden önce çeyiz listesi yapıldığını, bunların teslim edildiğini ve ziynet eşyalarının (düğünde takılanlar ve çeyiz senedinde yazılı olanlar) düğünden 1 hafta sonra davalı eşi ve kayınpederi tarafından düğün borçları ödeneceği belirtilerek davacının elinden alındığını ve geri verilmediğini belirterek, 25.000 TL altın ve çeyiz eşyası bedelinin tahsilini talep edilmiştir. Davalı vekili cevabından; ziynet eşyalarının davalılarda kaldığı iddialarının asılsız
olduğunu, evden zorla atıldığı iddiasının da iftira olduğunu, çeyiz eşyalarının ise istendiği takdirde iade edileceğini belirterek, davanın ziynet eşyalarına yönelik reddini dilemiştir. Mahkemece; ziynet eşyalarının iade edilmek üzere davalılara verildiği ve davacının zorla evden gönderildiği kanıtlanamadığından, ziynet eşyalarına yönelik talep reddedilmiş, çeyiz eşyaları yönünden ise, davalı iadeyi kabul etmişse de, davacının bedel talep ettiği, birlikte kullanılan bu eşyaların bedelinin iadesinin ise hakkaniyete ve menfaatle dengesine uygun görülmediğinden reddedilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmektedir.
Türk Medeni Kanununun 6.maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla
yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın, dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir.
Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü ise davacı kadındadır.
Somut olayda davacı kadın, ziynet eşyalarının tümünün (çeyiz senedinde bulunanlar ve düğünde takılanlar) düğünden 1 hafta sonra davalılarca düğün borçları için alındığını ve geri verilmediğini ileri sürmüş olup, bu husustaki iddiasını ispat yükü davacıdadır. Olayda her iki taraf tanıkları birbiriyle çelişkili beyanlarda bulunmuştur. Bununla birlikte davacı, dava dilekçesinde “vs. tüm deliller” demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan; davacıya, ziynet eşyalarının tümünün düğün borçlarının ödemesi için elinden alındığı konusunda yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 990 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.