Kişilik hakları, bir bütün olarak kişinin maddi – manevi varlığıyla ilişkili, bu varlığın korunmasını ve geliştirilmesini hedefleyen haklar ve özgürlükler olarak tanımlanabilir. Buna göre kişilik hakkı; kişiyi var eden, onu diğer kişilerden farklılaştıran, bütün değerler üzerindeki haktır. Bu nitelikleriyle kişilik hakları; kişiliğe sıkı surette bağlı, mutlak nitelikte, dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilemez haklardır. Kişilik haklarının mutlak niteliği, hak sahibine, bu hakka ve hakkın içerdiği değerlere saygı gösterilmesini ve kişisel değerlerinin korunmasını devlet dahil herkesten isteme, bunları yasaların, kamu düzeninin ve genel ahlak ile adabın çizdiği sınırlar içerisinde dilediği gibi kullanma hakkı verir.
Yaşam, vücut bütünlüğü, özgürlükler, onur ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim, ses gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik hakkının kapsamını oluşturur. Bu varlıklara yönelen saldırılar ise kişilik hakkının ihlali anlamına gelir.
Kişilik haklarının korunmasına ilişkin temel düzenlemeler Türk Medeni Kanunu’nun 23-25. maddelerinde yer almaktadır. TBK m. 58’ de bu düzenlemeleri tamamlayarak ihlalini yaptırıma bağlamaktadır.
Bu genel korumanın dışında, çeşitli kanunlarda, bazı kişisel değerleri koruyan özel hükümler de bulunmaktadır. İnceleme konumuz olan TMK m. 174’ de bunlardan biridir.
Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere boşanma nedeniyle manevi tazminat isteyen tarafın, boşanmaya sebebiyet veren olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğramış olmalıdır. 743 sayılı Medeni Kanun döneminde kişilik hakkının ağır surette ihlal edilmiş olması şartı aranmakta iken yürürlükteki kanunda kişilik haklarının ihlal edilmesi yeterli görülmüştür. Buna göre eşlerden birinin manevi tazminat talep edebilmesi için kişilik haklarının ihlal edilmiş ve bu nedenle bir manevi zarar ortaya çıkmış olmalıdır.
Boşanmada manevi tazminatın dayanağını oluşturan manevi zarar, yukarıda da değinildiği üzere taraflardan birinin boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle hissettiği elem, keder, yaşama sevincindeki azalma gibi olumsuz duygusal ve/veya fiziksel acılardır. Boşanma nedeniyle manevi tazminat talep edilebilmesi için manevi zarara sebebiyet veren ve boşanmaya neden olan eylemin eş tarafından bizzat icra edilmesi veya eşin, manevi zarar doğuran eylemi durdurma/sonlandırma/etkileriniz azaltma imkânı varken müdahalede bulunmamış olması gerekir.
Boşanmada manevi tazminat taleplerinde boşanmaya neden olan olayın aynı zamanda eşin kişilik hakkını ihlal edip etmediği ayrıca değerlendirilmelidir. Boşanma nedeni olarak kabul edilen her olay kişilik hakkının ihlali sonucunu doğurmayabilir. Bazı durumlarda boşanma kararı verilebilmesi için yeterli sebep teşkil eden bir olgunun mevcudiyetine rağmen kişilik hakkı ihlalinin varlığından söz edilemeyebilir. Yargıtay uygulamasında fiziksel şiddet, cinsel ilişki kurmaktan kaçınma, eşin hastalığı ile ilgilenmeme, sadakatsizlik, hakaret, aşağılama, küçük düşürme gibi eylemlerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ve manevi tazminatı gerektirdiği kabul edilmekte iken birlikte yaşamadan kaçınma veya evlilik birliğinin yüklediği görevleri yerine getirmemek manevi tazminat nedeni olarak kabul edilmemektedir. Elbette boşanmaya yol açan kusurlu davranışın kişilik haklarının ihlal edip etmediği her somut olayın özelliklerine göre mahkemece değerlendirilecektir.