Başlıklar
ToggleDeprem, Türkiye gibi aktif fay hatlarının bulunduğu ülkelerde hem doğal bir gerçeklik hem de ciddi bir hukuki sorumluluk alanıdır. Özellikle binaların depremde yıkılması sonucu meydana gelen can ve mal kayıpları, sadece doğal afet değil, çoğu zaman ihmal, kusur ve mevzuata aykırılık kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, binanın depremde yıkılması durumunda doğan sorumluluk, sadece teknik değil, aynı zamanda hukuki bir sorundur.
Hukuki Dayanaklar Nelerdir?
Binanın yıkılması sonucu ortaya çıkan zararlardan doğan hukuki sorumluluk, başlıca şu yasal düzenlemelere dayanmaktadır:
Depremde yıkılan binadan dolayı hukuki ve cezai sorumluluk, olayın niteliğine göre şu kişi veya kurumları kapsayabilir:
✅ Yapı sahibi (arsa sahibi veya kat malikleri)
✅ Müteahhit (yüklenici)
✅ İnşaat mühendisi, mimar, teknik uygulama sorumlusu
✅ Yapı denetim firması
✅ Ruhsatı onaylayan belediye veya ilgili idare
Her birinin sorumluluğu farklı kanun ve yönetmeliklerle belirlenmiş olup, bunlar ortaklaşa (müteselsilen) de sorumlu tutulabilir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 69. maddesi (eski BK m. 58), bir taşınmazın veya yapının yıkılması ya da kusurlu şekilde inşa edilmesi sonucu bir zarar meydana gelmişse, bu zarardan yapının malikinin sorumlu olacağını öngörür.
🔎 TBK m. 69/1: “Bir binanın veya başka bir yapı eserinin yıkılması veya yapıdaki bir eksiklikten dolayı bir kimsenin ölmesi veya yaralanması ya da bir şeyin zarara uğraması hâlinde, yapı malikinin tazminat yükümlülüğü doğar.”
Bu sorumluluk:
🔍 Burada kusur aranmaz, “kusursuz sorumluluk” söz konusudur. Yapı malikinin sorumluluğu olarak adlandırılan ve TBK m. 59’ da düzenlenen sorumluluk; tehlike sorumluluğunun özel bir türü veya öğretideki bir görüşe göre “özen borcuna dayalı objektif sorumluluktur”.
📌 Örnek: Depremde yıkılan bir binada kolonların taşıma kapasitesinin yetersiz olduğu tespit edilirse, bu durum yapı malikinin ve müteahhidin sorumluluğunu doğurur.
Deprem sonrası yapılan adli soruşturmalarda, binanın yıkılmasına neden olan teknik ve idari kusurlar tespit edilirse, sorumlular hakkında şu suçlamalar yöneltilebilir:
Cezai sorumluluk, genellikle savcılığın teknik bilirkişi raporlarına dayalı soruşturması sonucu belirlenir.
Yıkılan binada hayatını kaybeden kişilerin yakınları ve yaralanan mağdurlar, tam yargı davası veya tazminat davası yoluyla maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Bu taleplerin hukuki dayanakları şunlardır:
Eğer yıkılan bina, ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılmışsa ve bu durum belediye tarafından denetlenmemişse, belediye hukuka aykırı işlem veya ihmaliyle zararın oluşumuna katkı sunduğu için tazminatla sorumlu tutulabilir.
Bu tür durumlarda idareye karşı İdare Mahkemesi’nde tam yargı davası açılabilir.
Deprem, doğal bir afet olmasına rağmen, binaların yıkılması genellikle ihmal ve kusurun sonucudur. Bu nedenle, yapı sahibi, müteahhit, mühendis, belediye ve diğer ilgililer hem hukuki hem de cezai sorumlulukla karşı karşıya kalabilir. Depremde yıkılan binalardan doğan zararlar, ayrıntılı teknik inceleme ve hukuki değerlendirme gerektirir.
Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan ülkelerde, yapı güvenliği yalnızca teknik değil aynı zamanda ciddi bir hukuki sorumluluk alanıdır. Özellikle ruhsatsız veya kaçak yapıların varlığı, hem can hem mal kayıplarını artırmakta hem de kamu idaresinin denetim görevlerini gündeme getirmektedir.
T.C. Danıştay 6. Dairesi’nin 15.01.2008 tarihli, E. 2007/5045, K. 2008/20 sayılı kararı; bir belediyenin, ruhsatsız inşa edilen bir binanın denetimini yapmaması nedeniyle %100 oranında kusurlu olduğuna hükmetmiştir. Sakarya’da meydana gelen 1999 depreminde kaçak olarak yapılan bu bina yıkılmış, davacının eşi ve çocukları hayatını kaybetmiştir. Davacının açtığı tam yargı davasında belediyenin hizmet kusuru sabit görülmüş, davacı lehine manevi ve maddi tazminata hükmedilmiştir.
İdare (burada belediye), kamu düzenini sağlamak ve can güvenliğini korumak adına yapıları denetleme ve ruhsatlandırma yükümlülüğü altındadır. Kararda vurgulandığı üzere:
gibi durumlar, ağır hizmet kusuru olarak değerlendirilmiş ve idarenin %100 kusurlu sayılmasına neden olmuştur.
Davalı idare, davacının kiracı olarak ruhsatsız bir binayı tercih etmesinin kendi kusurunu oluşturduğunu iddia etmişse de Danıştay bu görüşe katılmamış, kamu otoritesinin proaktif denetim sorumluluğunu ön planda tutmuştur. Karşı oy gerekçesinde ise “davacının basiretli hareket etmemesi” vurgulansa da çoğunluk bu görüşü reddetmiştir.
Bu karar, özellikle şu yönleriyle dikkat çekicidir:
Bu karar, yapı güvenliğinde sadece özel kişilerin değil, kamu otoritelerinin de sorumluluğunun bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Deprem sonrası tazminat taleplerinde idarenin denetim görevini ihmal edip etmediği, davalarda kritik bir unsur olarak öne çıkmaktadır.
T.C. DANIŞTAY 6. DAİRE E. 2007/5045 K. 2008/20 T. 15.1.2008 •
( Gerek Yapının İnşa Aşamasında Gerek Daha Sonraki Aşamalarda Yapıya İlişkin Bir Tespit ve Denetim Yapılmadığı – Yasaların Vermiş Olduğu Denetim ve Gözetim Görevlerini Yerine Getirmeyen Davalı Belediyenin %100 Kusurlu Olduğu ) • RUHSATSIZ BİNA YAPILMASI ( Kaçak Yapılan ve Deprem Nedeniyle Yıkılan Binada Kiracının Oturması – Yasaların Vermiş Olduğu Denetim ve Gözetim Görevlerini Yerine Getirmeyen Davalı Belediyenin %100 Kusurlu Olduğu ) •
( Kaçak Binada Meydana Gelen Deprem – Yasaların Vermiş Olduğu Denetim ve Gözetim Görevlerini Yerine Getirmeyen Davalı Belediyenin %100 Kusurlu Olduğu )
• HİZMET KUSURU ( Gerek Yapının İnşa Aşamasında Gerek Daha Sonraki Aşamalarda Yapıya İlişkin Bir Tespit ve Denetim Yapılmadığı – Yasaların Vermiş Olduğu Denetim ve Gözetim Görevlerini Yerine Getirmeyen Davalı Belediyenin %100 Kusurlu Olduğu )
• BELEDİYENİN DENETİM VE GÖZETİM GÖREVİ ( Kaçak Binada Meydana Gelen Deprem/Yapıya İlişkin Bir Tespit ve Denetim Yapılmadığı – Yasaların Vermiş Olduğu Denetim ve Gözetim Görevlerini Yerine Getirmeyen Davalı Belediyenin %100 Kusurlu Olduğu ) 2577/m.2
ÖZET : Davacının kiracı olarak oturmakta olduğu binanın ruhsat alınmaksızın kaçak olarak yapıldığı, gerek yapının inşa aşamasında, gerek daha sonraki aşamalarda, yapıya ilişkin bir tespit ve denetim yapılmadığı, yasaların vermiş olduğu denetim ve gözetim görevlerini yerine getirmeyen davalı belediyenin %100 kusurlu olduğu hakkında. İstemin Özeti : Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 26.04.2007 günlü, E:2005/3441, K:2007/444 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Savunmaların Özeti : Savunma verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hakimi İsmet Can`ın Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı Ahmet Arslan`ın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemlerin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı ve Onbirinci Daireleri müşterek heyetince, 2575 sayılı Danıştay Kanunu`nun Ek 1. maddesi uyarınca birlikte yapılan toplantıda Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davalı Adapazarı Belediye Başkanlığı`nın husumet yönünden yapmış olduğu itiraz, 593 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesi` ile geçici 2. maddesi birlikte ele alındığında, Adapazarı Belediyesi`nin Başkanı ile karar organlarının ilk yerel seçime kadar Adapazarı Büyükşehir Belediyesi`nin Başkanı ve karar organları olarak görev yapması ve bu sürede alt kademe belediyesine ait görev ve yetkilerin de Adapazarı Büyükşehir Belediyesince yerine getirilmesi nedeniyle görülmekte olan tazminat davasının, Adapazarı Büyükşehir Belediye Başkanlığı`nın husumetiyle görülmeye devam edilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
KARAR : Duruşma yapılmasına gerek görülmedi. Dava, davacının kiracı olarak oturmakta olduğu, .. , İli, Adapazarı, … Mahallesi, … Blok A girişinde bulunan dairenin 17.09.1999 günü meydana gelen deprem sonucu yıkılmasında davalı idarelerin Hizmet Kusuru bulunduğu öne sürülerek enkaz altında kalarak vefat eden eşinden dolayı 100.000,00 YTL, çocukları .,. ve … için 150.000.00 `er YTL olmak üzere 400.000,00 YTL manevi, enkaz altında kalan eşyaların bedeli olarak 10.000,00 YTL maddi tazminata olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte hükmedilmesi istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, Danıştay Altıncı ve Onbirinci Daireleri müşterek heyetince verilen 22.02.2005 günlü, E:2004/3218, K:2005/1061 sayılı bozma kararına uyularak dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu yapının deprem nedeniyle ağır hasar öngörerek yıkıldığı ve en kaz altında eş ve iki çocuğu kalarak vefat ettiği, davalı belediyece ara kararına verilen yanıtta davacının kiracı olarak oturmakta olduğu konutun bulunduğu binaya ilişkin işlem dosyasına rastlanılmadığının belirtildiğinin görüldüğü, binanın ruhsat almaksızın kaçak olarak yapıldığı, anılan idarece gerek yapının inşaası aşamasında, gerek daha sonraki aşamalarda yapıya ilişkin olarak herhangi bir tespit ve denetim yapılmadığı, yıkılan binanın kaçak olarak inşaa edilirken, hatalı malzeme ve işçilik kullanılması sonucu deprem sonrasında yıkıldığı kanaatine varıldığı, yasaların vermiş olduğu denetim ve gözetim görevlerini yerine getirmeyen davalı belediyenin zararın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğu, davalı Bakanlığın, ülkenin deprem bölgesi haritalarının hazırlanması, afet bölgesinde yapılacak yapılar hakkındaki yönetmeliklerin çıkartılması konusunda üzerine düşen görevleri yerine getirdiğinden yapının deprem sırasında yıkılmasında kusurunun bulunmadığı, Mahkemesinin E:2005/2934 sayılı dosyasında yapılan ara kararına Adapazarı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı tarafından verilen cevapta, 2000 yılında ortalama bir evde olması gereken eşyaların toplam değerinin 7.090,00 YTL olduğunun bildirildiği, davacının eş ve iki çocuğunun kaybetmesi sonucu psikolojik olarak etkilendiği, elem ve üzüntü duyduğu, bu elem ve üzüntünün karşılığı olarak eşi için 5.000,00 YTL çocukların her biri için ayrı ayrı 10.000,00 YTL olmak üzere toplam 25.000,00 YTL manevi tazminatın davacıya ödenmesi gerektiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin 7.090,00 YTL`lik, manevi tazminat isteminin ise 25.000,00 YTL`lik kısmının kabulüne, fazlaya ilişkin tazminat istemlerinin reddine, kabul edilen maddi ve manevi tazminatın davalı belediyeye başvuru tarihi olan 19.07.2000 gününden itibaren hesaplanarak yasal faiziyle birlikte anılan idarece davacıya ödenmesine, davanın davalı Bakanlık yönünden reddine karar verilmiş; bu karar davacı ile davalı belediye tarafından temyiz edilmiş, temyiz aşamasında da yapıya ilişkin herhangi bir bilgi ve belge dosyaya sunulmamıştır.
SONUÇ : Tazminat isteminin kısmen kabulü, davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen reddi yolundaki temyize konu Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 26.04.2007 günlü, E:2005/3441, K:2007/444 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, bozma istemleri yerinde görülmeyerek anılan mahkeme kararının onanmasına, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 15.01.2008 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY : Davalı idare olan belediyenin, deprem sonucu yıkılan yapı hakkında yasal denetim ve gözetim görevlerini yerine getirmemesi nedeniyle Hizmet Kusuru bulunmakla birlikte, bu kusurun tamamının idarede olmadığı, kiracı olan davacının da ailenin oturacağı evin seçimi konusunda basiretli bir aile reisi gibi hareket ederek kendisine düşen araştırma görevini araştırma görevini yerine getirmediği anlaşıldığından, temyiz isteminin davacının kusurunun da tespitine yönelik olarak kabulü ile mahkeme kararının bozulması oyuyla çoğunluk kararına karşıyım.