Başlıklar
ToggleBoşanma davalarının ardından en çok gündeme gelen hukuki meselelerden biri, mal rejiminin tasfiyesi konusudur. Evlilik süresince edinilen malların paylaşımı, taraflar arasında ciddi uyuşmazlıklara neden olabilmektedir. Türk Medeni Kanunu (TMK) çerçevesinde düzenlenen mal rejimi hükümleri, eşlerin boşanma ve ölüm halinde edinilmiş mallar üzerindeki haklarını belirler. Ancak bu hakların kullanılabilmesi için belirli zamanaşımı sürelerine dikkat edilmesi gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu’na göre eşler arasında, aksi kararlaştırılmadıkça edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Bu rejime göre:
Boşanma halinde, eşlerin edinilmiş mallar üzerindeki katılma alacakları hesaplanır ve bu mallar tasfiye edilir. Bu sürece mal rejiminin tasfiyesi davası denir.
Tasfiye davası, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra açılabilir. Çünkü TMK m.225’e göre, yasal mal rejimi boşanma kararının kesinleşmesiyle sona erer. Ancak, tasfiyeye ilişkin taleplerin süresinde ileri sürülmemesi, zamanaşımı nedeniyle hakkın kaybedilmesine yol açabilir.
Mal rejiminin tasfiyesi talepleri için Türk Medeni Kanunu’nda açık bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak Yargıtay içtihatları ve doktrin doğrultusunda bu davalarda 10 yıllık zamanaşımı süresi kabul edilmiştir.
Zamanaşımı süresi, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Örneğin boşanma kararı 15 Mart 2015 tarihinde kesinleşmişse, taraflar mal rejiminin tasfiyesi için 15 Mart 2025 tarihine kadar dava açmalıdır. Bu sürenin geçirilmesi halinde, katılma alacağı talebi zamanaşımına uğrar.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalarda zamanaşımı süresini açıkça belirtmiştir:
“Mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağı talepleri, 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.”
(E.2017/5711, K.2019/2468)
10 yıllık süre, yalnızca katılma alacağı (artık değere katılma) talepleri için geçerlidir. Şayet eşler arasında paylı mülkiyet, ortaklık gibi başka bir hukuki ilişki varsa bu durum farklı sürelerin uygulanmasını gerektirebilir. Ayrıca eşler arasında yapılan özel sözleşmeler (mal ayrılığı, mal ortaklığı gibi) varsa, buna göre değişen zamanaşımı rejimleri uygulanabilir.
Mal rejiminin tasfiyesi davalarında zamanaşımı konusuna ışık tutan önemli bir karar, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 05.02.2007 tarihli ve 2006/9383 E., 2007/1228 K. sayılı kararıdır. Bu kararda, mal rejimi tasfiyesine ilişkin davaların 1 yıllık zamanaşımı süresiyle değil, 10 yıllık genel zamanaşımı süresiyle değerlendirilmesi gerektiği açıkça ortaya konulmuştur.
Davada, taraflar 2004 yılında boşanmış, davacı taraf ise 2005 yılında mal rejiminin tasfiyesine yönelik katılma alacağı davası açmıştır. Davalı, Türk Medeni Kanunu’nun 178. maddesine dayanarak 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini öne sürmüş ve mahkeme bu gerekçeyle davayı reddetmiştir. Ancak Yargıtay, bu yaklaşımı hukuka aykırı bulmuştur.
Yargıtay kararında, katılma alacağına ilişkin talepler bakımından TMK’da özel bir zamanaşımı düzenlemesi bulunmadığı vurgulanarak, bu tür alacak davalarında Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Yani:
Bu içtihat, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda 1 yıllık sürenin uygulanamayacağı ve uygulandığı takdirde hak kaybı doğuracağı yönünde açık bir rehber niteliği taşır. Yargıtay, TMK m.5 hükmü uyarınca, özel bir düzenleme bulunmayan durumlarda Borçlar Kanunu’nun zamanaşımı hükümlerinin uygulanabileceğini belirtmiştir. Böylece, edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan alacakların 10 yıllık süre ile zamanaşımına uğrayacağı netleşmiştir.
Mahkemelerin, TMK m.178’in kapsamını aşan bir şekilde yorumlayarak mal rejimi tasfiyesi taleplerini 1 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutmaları, Yargıtay’ın bu kararıyla hukuka aykırı sayılmıştır. Dolayısıyla boşanma sonrası mal rejiminin tasfiyesi için dava açmak isteyen kişiler, 10 yıllık süre içerisinde bu haklarını kullanabilir.
Mal rejiminin tasfiyesi davaları, boşanma sonrası mal paylaşımına ilişkin hak ve alacakların korunmasında büyük önem taşır. Ancak bu haklar zamanaşımı nedeniyle yitirilebilir. Boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl içinde mal rejimi tasfiyesi davası açılmalıdır. Hak kayıplarının önüne geçmek ve süreci sağlıklı yönetebilmek için zamanaşımı sürelerine dikkat edilmeli, gerekirse uzman desteği alınmalıdır.
• MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI ( Dava Tarihi İle Boşanma Hükmünün Kesinleştiği Tarih Arasında Bir Yıldan Fazla Zaman Geçtiği Gerekçesiyle Davanın Zamanaşımı Nedeniyle Reddedilemeyeceği )
• MAL REJİMLERİNE YÖNELİK ALACAKLAR ( Zamanaşımı Başlangıcının Mal Rejiminin Sona Erdiği Tarih Olduğu – Borçlar Kanununun Zamanaşımına İlişkin Hükümlerinin Uygulanacağı/10 Yıllık Süre )
• EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA ALACAĞINDA ZAMANAŞIMI ( 4721 S. Türk Medeni Kanunu`nda Hüküm Bulunmadığı – Borçlar Kanunu Md. 125 Uyarınca Kural Olarak Alacak Davalarının On Senelik Zamanaşımına Tabi Olduğu )
• ZAMANAŞIMI ( Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Tasfiyesi Davası – Borçlar Kanununun Zamanaşımına İlişkin Hükümlerinin Uygulanacağı/10 Yıllık Süre ) 4721/m. 178, 225, 231
818/m. 125
ÖZET : Katılma alacağının zamanaşımı konusunda 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda bir hüküm mevcut değildir. Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca; kural olarak alacak davaları on senelik zamanaşımına tabidir. Borçlar Kanununun 125. maddesindeki ‘bu konuda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir’ hükmündeki (her dava ) sözcüklerini ‘bütün alacaklar’ tarzında anlamak gerekir. Zamanaşımının başlangıcı da mal rejiminin sona erdiği tarihtir. ( MK.m.225 ) Türk Medeni Kanununun genel nitelikli hükümler kenar başlığını taşıyan 5. maddesi uyarınca Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine yönelik olup 25.8.2005 tarihinde açılmıştır.
Boşanma davası 16.9.2002 tarihinde açılmış, tarafların boşanmalara ilişkin karar 2.6.2004 günü kesinleşmiştir.
Davalı vekili 24.10.2005 havale tarihli dilekçesinde Türk Medeni Kanununun 178. maddesinde yazılı bir yıllık süre geçtiğinden bahisle zamanaşımı definde bulunmuş, mahkemece dava tarihi ile boşanma hükmünün kesinleştiği tarih arasında bir yıldan fazla zaman geçtiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Katılma alacağının zamanaşımı konusunda 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda bir hüküm mevcut değildir. Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca; kural olarak alacak davaları on senelik zamanaşımına tabidir. Borçlar Kanununun 125. maddesindeki ‘bu konuda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir’ hükmündeki ( her dava ) sözcüklerini ‘bütün alacaklar’ tarzında anlamak gerekir. Zamanaşımının başlangıcı da mal rejiminin sona erdiği tarihtir. ( MK.m.225 ) Türk Medeni Kanununun genel nitelikli hükümler kenar başlığını taşıyan 5. maddesi uyarınca Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır. Olayda, 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Bu nedenle davalının zamanaşımı itirazının reddi ile işin esası hakkında gösterilecek deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.02.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY : Tarafların dava dosyasında mevcut nüfus kayıt örneğine göre 2.6.2004 tarihinde boşandıkları, davacı kadın tarafından 25.8.2005 tarihinde katılma alacağı ( TMK m. 231 ) davası açıldığı ve davalı koca tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’i üzerine yerel mahkeme tarafından ‘TMK m. 178 hükmüne göre evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı gerekçesiyle zamanaşımı sebebiyle davanın reddine verildiği, davacı tarafından davanın süresi içinde açıldığı gerekçesiyle hükmün temyiz edildiği konusunda değerli çoğunluk ile aramızda ‘görüş birliği’ vardır.