Başlıklar
ToggleToplumlar yüzyıllar boyunca evliliği, iki insanın hayatlarını birleştirdiği kutsal bir birliktelik olarak tanımladı. Evlilik, güvenin, sevginin ve dayanışmanın en güçlü ifadelerinden biridir. Evliliğin mutluluğu; bireylerin birbirine duyduğu saygı, sevgi ve bağlılıkla büyür. Ne var ki hayatın doğası gereği, her birliktelik sonsuz huzur ve mutlulukla sürmeyebilir.
Tıpkı evlenmenin bireylerin doğal bir hakkı olması gibi, evliliğin sürdürülemediği durumlarda boşanmak da temel bir insan hakkıdır.
Bugün medeni toplumlar, yalnızca evliliğin kutsallığını değil, boşanmanın özgürlüğünü de savunmak zorundadır. Çünkü bireylerin sadece mutluluğa değil, mutsuzluktan kurtulmaya da hakları vardır.
Evet, tıpkı Evliliğin, insan hayatının doğal bir ihtiyacı ve hakkı olduğu kadar; evlilik birliğinin sürdürülemez hale geldiği durumlarda boşanma da en az evlilik kadar meşru ve gerekli bir haktır.
Evliliğin değeri, iki insanın özgür iradeleriyle bir araya gelmelerinden doğar. Özgür iradeyle kurulan bir birliktelik, yine özgür iradeyle sonlandırılabilmelidir.
Bir evlilik, sevgi, güven ve karşılıklı anlayış üzerine inşa edilmemişse veya zamanla bu unsurlar kaybolmuşsa, onu yapay yollarla ayakta tutmaya çalışmak yalnızca taraflara daha büyük zarar verir.
Mutlu evlilikleri desteklemek kadar, mutsuz evliliklerden onurlu bir şekilde çıkabilme hakkını da desteklemek medeni bir toplum olmanın vazgeçilmez şartıdır.
Bir an için, birlikte yaşamaları artık eziyet halini almış çiftlerin boşanma imkânının bulunmadığını, ülke mevzuatlarında boşanma hakkının hiç tanınmadığını düşünelim. Bu durumda, bireylerin ne tür psikolojik, ekonomik ve sosyal baskılar altında kalacaklarını, hatta insan haklarının temel ilkelerinden biri olan kişisel özgürlüklerinin nasıl ihlal edileceğini daha iyi kavrayabiliriz. Zorla sürdürülen evlilikler, insan haklarının, kişilik haklarının ve bireysel özgürlüklerin ihlali anlamına gelir.
Boşanma, bazen bir kurtuluş, bazen bir yeniden başlangıç, bazen de insan onurunun korunması için zorunlu bir çıkış yoludur. Boşanmaya “berbat bir şey” gibi bakmak, sadece bireysel trajedileri görmezden gelmek değil, aynı zamanda toplumsal gerçeklikleri de inkâr etmek anlamına gelir.
Boşanmanın bir hak olarak tanınması bile her ülke için uzun ve sancılı bir süreç olmuştur.
Örneğin:
Bazı ülkelerde boşanma hakkı tanınsa da uygulamada büyük güçlüklerle karşılaşılmaktadır:
Bu tablo gösteriyor ki; boşanma hakkı hem bireysel özgürlük hem de sosyal denge açısından vazgeçilmez bir hukuk kurumudur.
Toplumsal verilere baktığımızda, boşanma hakkının bulunmasının bireylerin psikolojik sağlığı üzerinde doğrudan etkileri olduğu anlaşılmaktadır.
Bir araştırmaya göre:
Özellikle kadınların bireysel özgürlük alanlarının daraldığı, evlilikten çıkmanın imkânsız hale geldiği toplumlarda, çaresizlik intihar oranlarının yükselmesine neden olmaktadır.
Toplum Tipi | 1000 Evlilikte Yıllık Boşanma Oranı | Milyon Nüfusta Yıllık İntihar Oranı |
Boşanmanın az olduğu toplumlar | 2.07 | 46.5 |
Orta derecede boşanmanın olduğu toplumlar | 6.4 | 109.6 |
Boşanmanın yaygın olduğu toplumlar | 37.3 | 257 |
Bu veriler bize açıkça şunu göstermektedir:
Toplumda boşanmanın serbest ve ulaşılabilir olması, her ne kadar boşanma oranlarını artırsa da, bireylerin ruhsal sağlığı açısından daha sağlıklı bir sosyal ortam yaratır. Özellikle kadınlar için boşanma hakkı, hayati bir özgürlük alanıdır.
Boşanma hakkı, bireysel özgürlüğün, insan onurunun ve temel insan haklarının bir parçasıdır. Evlenmek nasıl doğal bir hak ise, mutsuz ve sürdürülemez bir evlilikten çıkabilmek de aynı derecede meşrudur. Hiç kimse boşanmak için evlenmez. Ancak evlilikte temel unsurlar (sevgi, saygı, güven) ortadan kalktıysa ve birlikte yaşamak eziyet haline geldiyse, boşanma hayat kurtarıcı bir hak haline gelir.
Ütopyamız, elbette hiçbir evliliğin sona ermemesi, hiçbir boşanma ihtiyacının doğmamasıdır. Ancak gerçek hayat, insan ilişkilerinin karmaşıklığını ve değişkenliğini barındırır. Dolayısıyla, boşanmayı bir yenilgi değil; bazen onurlu bir yeniden doğuş olarak görmek gerekir.
Avukat Hüseyin Demirbaş – Bursa