Başlıklar
ToggleAnlaşmalı boşanma davalarında taraflar, boşanmanın tüm mali ve kişisel sonuçları konusunda mutabakata varmak zorundadır. Bu kapsamda düzenlenen anlaşmalı boşanma protokolü, özellikle nafaka yükümlülüğü bakımından bağlayıcı bir nitelik taşır. Ancak boşanma sonrasında ekonomik veya sosyal koşullarda yaşanan değişiklikler, tarafların protokolde yer alan hükümlere yeniden itiraz etmelerine neden olabilmektedir. Peki, protokolde kararlaştırılmış bir nafaka yükümlülüğü sonradan kaldırılabilir veya azaltılabilir mi?
Yargıtay içtihatlarına göre, tarafların anlaşmalı boşanma protokolünde kendi serbest iradeleriyle kararlaştırdıkları iştirak veya yoksulluk nafakası yükümlülüğünün ortadan kaldırılması ya da azaltılması kolay değildir. Çünkü mahkemeye sunulan ve kabul edilen bu protokol, bir sözleşme niteliği taşır.
Bu nedenle, nafakanın azaltılması veya tamamen kaldırılması için protokolün imzalandığı tarihten sonra ortaya çıkan, öngörülemeyen ve esaslı nitelikte değişikliklerin meydana gelmiş olması gerekir. Yani tarafın ekonomik gücünde ciddi azalma, hastalık, işsizlik gibi objektif ve kalıcı nitelikteki değişiklikler ispatlanmalıdır.
Esas No: 2019/2282
Karar No: 2019/8150
Karar Tarihi: 04.07.2019
Taraflar, anlaşmalı boşanma ile evliliklerini sona erdirmiş; protokolde davacı erkek tarafından davalı kadına yoksulluk nafakası ödenmesi ve kadının yakıt giderleri ile müşterek çocuğun eğitim giderlerinin karşılanması kararlaştırılmıştır. Davacı bu yükümlülüklerin kaldırılmasını talep etmiş; mahkeme yükümlülüklerin tamamen kaldırılmasına karar vermiştir. Ancak Yargıtay, serbest iradeyle kararlaştırılan nafaka ve protokol hükümlerinin kaldırılması için protokol tarihinden sonra gerçekleşmiş esaslı ve objektif değişiklikler gerektiğini vurgulayarak kararı bozmuştur.
Yargıtay, Türk Medeni Kanunu’nun 176/3, 176/4 ve 331. maddelerine atıfla şu esasları ortaya koymuştur:
Nafaka iradı tarafların sözleşmesine dayansa bile; edimler arasındaki dengenin bozulması, taraflardan birinin ödeme gücünün öngörülemeyen şekilde aşırı derecede değişmesi gibi durumlarda sözleşme koşullarının uyarlanması mümkündür.
Ancak bu uyarlama; özveri sınırını aşan, objektif, kalıcı ve olağan dışı gelişmelerin varlığını gerektirir.
Salt “boşanmayı sağlayabilmek için mali gücünün üstünde yükümlülüğü kabul eden tarafın”, sonradan bu yükümlülüğü kaldırmak istemesi; iyi niyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleriyle bağdaşmaz.
Somut olayda, davacının ekonomik durumunda olağanüstü bir değişiklik bulunmadığı gibi, davalı kadının sosyal durumunda da belirgin bir iyileşme olmadığı tespit edilmiştir.
Bu durumda mahkeme, yükümlülükleri tümden kaldırmak yerine yalnızca hakkaniyet çerçevesinde bir indirim yapılmasını değerlendirmelidir.
Sonuç olarak; nafaka ve protokol hükümlerinin kaldırılması için sadece genel ekonomik zorluklar veya yeniden evlilik gibi nedenler yeterli değildir. Yargıtay, yükümlülüğün tamamen ortadan kaldırılmasını hukuka aykırı bulmuş; kararı bozmuştur.
Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesi, yoksulluk nafakasının kaldırılması veya azaltılmasını ancak “durumun değişmesi” şartına bağlarken; 182. madde, çocuklar için ödenecek iştirak nafakası konusunda da benzer bir ölçü sunar. Her iki durumda da, değişikliğin önemli ve sürekli olması ve hakimin yeniden değerlendirmesi gerekmektedir.
Anlaşmalı boşanma protokolünde kabul edilen nafaka miktarının sonradan değiştirilmesi oldukça zordur. Bu nedenle protokol hazırlanırken:
Tarafların mali ve sosyal durumları gerçekçi bir şekilde değerlendirilmelidir.
Gelecekte ortaya çıkabilecek ekonomik riskler göz önünde bulundurulmalıdır.
Özellikle süresiz nafaka yükümlülükleri konusunda dikkatli olunmalıdır.
Nafakanın azaltılması ya da kaldırılması için mahkemeye başvurulsa dahi, protokolün yapıldığı andaki koşulların esasen değiştiği kanıtlanmadan olumlu sonuç almak zordur.
TMK Md. 168/3 ‘ de düzenlenen anlaşmalı boşanma kurumu, Türk yargısının en büyük problemlerinden biri olan uzun yargılama süresi sorununa, boşanma davaları yönünden, bir çözüm getiriyor olsa da çok kısa sürede son derece hayati konularda kesin hükmün ortaya çıkmasını sağlayarak geri dönüşü zor hak ihlallerine sebebiyet verebilmektedir.
Uygulamada, eşler, çocuklarının etkilenmemesi gibi özel nedenlerle bir an önce boşanmak istediklerinden, makul bir sürede ve dikkatli bir şekilde düşünecek olsalar kabul etmeyecekleri anlaşmalı boşanma şartlarını içeren protokollere imza atmaktadırlar.
Anlaşmalı boşanma sürecinde kabul ettiği koşullardan memnuniyet duymayan çok sayıda kişi bulunmaktadır. Zira yukarıda belirttiğimiz üzere eşler bazı durumlarda çok acele karar vermekte ve onların bu acelesi yargı makamlarınca da denetlenememektedir.
Bu konuda düzenleme yapılıp anlaşmalı boşanma kurumunun iyileştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bununla beraber Yargıtay içtihatlarıyla, sınırlı da olsa bazı düzeltmeler sağlanmaktadır.
Yargıtay içtihatlarında iştirak nafakası dışında okul, servis, yemek giderleriyle ilgili olarak diğer eş aleyhine hüküm kurulması, iştirak nafakası eğitim giderlerini de içerecek şekilde belirlenmişse veya eğitim giderleri de dahil edildiğinde çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya yeterliyse , bozma nedeni sayılmaktadır. Esasen iştirak nafakasının çocuğun eğitim, öğretim giderleri de dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. Türk Medeni Kanununun 182. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre velayetin kullanılması, kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine (iştirak/katılma nafakası) gücü oranında katılmak zorundadır. İştirak nafakası kapsamına yiyecek, giyecek, barınma, sağlık, dinlenme, eğitim, öğretim, harçlık vs. giderleri girmektedir. Bu nedenle iştirak nafakasının, çocuğun eğitim giderlerini de kapsadığı kabul edilir. Bununla birlikte uygulamada kararlaştırılan iştirak nafakasına ilave olarak , özellikle müşterek çocuk özel okulda okuyorsa eğitim giderlerinin de nafaka yükümlüsüne tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığı gözlenmektedir. Bu durumda kural olarak tarafların anlaşması, sözleşme özgürlüğü prensibi, nedeniyle geçerli ise de kanaatimizce, kararlaştırılmış veya hüküm altına alınmış olan iştirak nafakası eğitim giderleri için de yeterli ise, nafaka yükümlüsünün bu duruma itiraz ederek, protokolün ilgili hükmünü geçersiz saydırma imkanı bulunmaktadır. Buna ilişkin Yargıtay 2. Hukuk dairesinin kararları için tıklayınız.
Avukat Meral Demirbaş – Av. Kadir Kağan Demirbaş – Demirbaş Avukatlık Bürosu – Bursa – 26 Ağustos 2021
3 Comments
Ben ayrıldığımda çocuk devlet okuluna gidiyordu şimdi ise özel okula yazdırılmış ve okulun taksidi artı olarak ödediğim iştirak nafakası benden isteniyor. İsteniken özel okul taksidini ödeyecek gücüm olmadığımı söyledim ama karşı taraf nafaka artırım davası acacagını söyledi bu durumda istenen özel okul taksidini benden alabilir mi gelirim asgari ücretin çok az üstündedir
İştirak nafakası kapsamına yiyecek, giyecek, barınma, sağlık, dinlenme, eğitim, öğretim, harçlık vs. giderleri kapsadığı kabul edilir. Üzerinden bir yıldan daha uzun bir süre geçti ise nafakanın artırılması talep edilebilir. Ancak artışın kazancınıza göre ölçülü olması gerekmektedir.
Anlaşmalı protolde cocukların egitim hayatına bitene ladar ödemem gerekli olan nafaka bugun itibari ile mezun olan kızım nafakadan düşüyor mu