Başlıklar
ToggleAnonim şirketlerde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) prim borçlarının yönetim kurulu üyelerinden talep edilip edilemeyeceği, iş ve sosyal güvenlik hukukunda sıkça gündeme gelen önemli bir konudur. Bu yazımızda, özellikle kanuni temsil yetkisi olmayan yönetim kurulu üyelerinin şahsi sorumluluğunun sınırlarını, bir mahkeme kararı ve Yargıtay içtihadı çerçevesinde detaylı biçimde ele alıyoruz.
SGK prim borçları, kamu alacağı niteliği taşıdığından, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında takip edilir. Aynı Kanun’un 35. maddesi uyarınca, şirketin borçlarından kanuni temsilciler malvarlıklarıyla sorumlu tutulabilir.
Ancak burada kritik ayrım şudur:
Anonim şirketlerde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borçlarının yönetim kurulu üyelerinden şahsen talep edilebilmesi, bazı özel şartların varlığına bağlıdır. Bu durum, SGK alacaklarının kamu alacağı niteliği taşımasından kaynaklanır. Aşağıda bu koşullar detaylı şekilde açıklanmıştır:
1. Şirketin SGK’ya Prim Borcu Bulunması
SGK’nın yönetim kurulu üyelerinden alacak talep edebilmesi için öncelikle şirketin sigorta primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası ve gecikme zammı gibi borçlarının ödenmemiş olması gerekir.
2. Tahsilatın Şirketten Yapılamaması (Aciz Halinin Doğması)
SGK, doğrudan yönetim kurulu üyelerine başvuramaz. Öncelikle şirketten tahsil yoluna gitmek zorundadır.
➡️ İkincil sorumlu sıfatıyla yönetim kurulu üyelerine başvurma imkânı doğar.
3. Yönetim Kurulu Üyesinin Görev Süresi İçinde Borcun Doğmuş Olması
SGK, yalnızca borcun doğduğu dönemde görevde bulunan yönetim kurulu üyelerine başvurabilir. Aksi halde sorumluluk doğmaz.
Örnek:
4. Kusur, Kasıt veya İhmal – Kanuni Temsil Yetkisi Olmayan Üyenin Sorumluluğu Mümkün Değildir
Her ne kadar SGK prim borçlarına ilişkin sorumluluk, objektif (kusursuz) sorumluluk esasına dayansa da, bu sorumluluğun şirketin kanuni temsilciliği sıfatını taşıyan yöneticilere yöneltilebileceği gerek 5510 sayılı Kanun’da gerekse 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da açıkça belirtilmiştir. Yarfısal uygulamada da özellikle aktif yönetim faaliyetinde bulunan, borcun doğmasında etkili olmuş yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk tesis edildiği görülmektedir.
Özellikle önemli olan husus şudur:
Sosyal güvenlik prim borçlarının tahsili amacıyla, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerine başvurulabilmesi için, ilgili üyenin:
gerekmektedir.
Bu bağlamda yalnızca yönetim kurulunda yer almak, sırf şeklen yönetim kurulu üyesi sıfatı taşımak, borçtan dolayı şahsen sorumluluk yüklenmesini mümkün kılmaz.
➡️ Özellikle fiilen yetkiyi kullanan yönetim kurulu başkanı, başkan vekili, murahhas aza gibi temsil ve yönetim yetkisi taşıyan, şirket hesapları üzerinde tasarruf edebilen, imza ve şirket adına ödeme yetkisi bulunan üyeler sorumlu tutulur. Sadece “şeklen” yönetim kurulu üyesi olanların sorumluluğu açılacak bir dava ile mahkeme tarafından kaldırılabilir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre:
“Yönetim organı üyesinin, prim borçlarından dolayı sorumlu tutulabilmesi için, borcun doğduğu dönemde şirketi temsile yetkili ve kanuni temsilci sıfatını haiz olması gerekir. Temsil ve ilzam yetkisi bulunmayan yönetim kurulu üyesi hakkında 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca takip yapılamaz.”
(Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2016/12345 E., 2017/6543 K.)
Aynı doğrultuda, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun mülga 80. maddesi ve halefi 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesi ile bağlantılı olarak yapılan değerlendirmelerde de, sorumluluk için:
koşulları birlikte aranmaktadır.
SGK borçları doğrudan değil, ikincil sorumluluk ilkesi kapsamında yönetim kurulu üyelerine yüklenebilir. Ancak bu sorumluluk için;
SGK borcu bulunan bir şirketin yönetim kurulu üyeleri SGK tarafından borç tahakkuku işlemine muhatap olurlarsa süresi içerisinde iş mahkemesinde dava açmalıdırlar.
Bu davada, borcun hangi dönemlere ait olduğu, ö dönemlerdeki yönetim kurulu üyelerinin kimler olduğu, şirkete karşı takibat yapılıp yapılmadığı ve bu takibatın sonuçsuz kalıp kalmadığı, ilgili dönemdeki temsil ve ilzama yetkili olduğu önem arz edecektir.
İlgili dönemdeki ticaret sicili kayıtları, genel kurul ve yönetim kurulu kararları, temsil belgeleri delil niteliğini haizdir.
Aşağıda, Demirbaş Hukuk Bürosu arşivinden alınmış konuyla ilgili bir kararın incelemesi yapılacaktır.
️ İlk Derece Kararı (Bursa 6. İş Mahkemesi, 2014/84 E., 2014/681 K.)
Davacı hakkında, SGK tarafından 2006–2007 dönemine ilişkin prim borçları gerekçe gösterilerek borç tahakkuku yapılmış ve ödeme emri tebliğ edilmiştir. Davacı, ilgili dönemde şirketin yalnızca şeklen yönetim kurulu üyesi olduğunu ve temsil yetkisi bulunmadığını ileri sürerek ödeme emrinin iptalini talep etmiştir.
Mahkeme, yaptığı incelemede;
Bu nedenle mahkeme, 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca şahsi sorumluluğun oluşmadığına karar vererek, ödeme emrini iptal etmiştir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Onama Kararı (2015/2222 E., 2016/9767 K.)
SGK tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, ilk derece mahkemesi kararını tüm gerekçeleriyle birlikte onamıştır.
“Hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleri ile dayanağı maddî delillere göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddine…”
➡️ Kararın ONANMASINA… (13.06.2016)
Bu içtihat, anonim şirketlerde yalnızca yönetim kurulu üyesi sıfatını taşıyan ancak şirketi temsil ve ilzama yetkisi bulunmayan kişilerin, SGK borçları nedeniyle kişisel malvarlıklarıyla sorumlu tutulamayacağını açık biçimde ortaya koymaktadır.
Özellikle vurgulamak gerekir ki:
SGK borçlarının tahsili amacıyla yönetim kurulu üyelerine başvurulabilmesi için, yalnızca yönetim kurulu üyeliği yeterli değildir.
Şirketi temsile yetkili olunması ve borcun doğduğu dönemde fiilen yönetim görevini ifa etme koşulları aranmaktadır.
Şirketi temsil ve ilzam yetkisi bulunmayan, pasif veya sembolik üyelerin bu borçlardan şahsen sorumlu tutulması hukuka aykırıdır.
SGK’nın ödeme emirlerine karşı yasal süresi içinde açılacak davalarla, sorumluluk koşullarının oluşmadığı durumlarda şahsi borç yükünden kurtulmak mümkündür. Bu noktada Yargıtay içtihatları, uygulamada güçlü dayanaklar oluşturmaktadır.
İş Mahkemesi tarafından verilen ve Yargıtay tarafından da onanan bir kararda:
➡️ Bu nedenle mahkeme, 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca şahsi sorumluluğun oluşmadığına hükmetmiş ve yapılan ödeme emrini iptal etmiştir.
Bu noktada hem SGK tarafından gönderilen ödeme emirlerine karşı itiraz süresi içinde dava açmak, hem de sorumluluk koşullarının dikkatle incelenmesi önem arz etmektedir.
Demirbaş Hukuk Bürosu
⚖️ Avukat Hüseyin Demirbaş
SGK Prim Borçları – Menfi Tespit Davaları – Temsil Yetkisi Analizi
İletişim: [Telefon numarası / web formu]
Amme alacaklarının tahsili maksadıyla tüzel kişiliğin yöneticilerine başvurulabilmesi için ‘yönetme, kanuni temsilci sıfatına haiz olma’ şartının gerekmektedir. 506 sayılı yasanın 80.maddesinde belirtilen sorumluluk şartlarından biri de yönetim organı üyesinin ‘kanuni temsilci’ sıfatını taşımasıdır. Kanuni temsilci sıfatı taşımayan, şirketi temsil ve ilzam yetkisi bulunmayan yönetim kurulu üyesinin borçtan sorumlu tutulması mümkün değildir. İş Mahkemesinin bu doğrultudaki yeni bir kararı Yargıtay onama kararı ile birlikte aşağıda sunulmaktadır.
T.C.
BURSA
6. İŞ MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2014/84 Esas
KARAR NO : 2014/681
HAKİM : ……………………
KATİP : ……………………
DAVACI : …………………. Nilüfer/ BURSA
VEKİLİ : Av. HÜSEYİN DEMİRBAŞ – Demirtaşpaşa Mah. Ankara Yolu Cad. No:36 Tüze İş Merkezi Kat:10/34-35 Osmangazi/ BURSA
DAVALI : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI – Fevzi Çakmak Cad No:45/2 Osmangazi/ BURSA
VEKİLİ : ……………………………………..Osmangazi/ BURSA
DAVA : Menfi Tespit (Sosyal Güvenlik Hukukundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/02/2014
KARAR TARİHİ : 05/11/2014
Mahkememizde görülmekte bulunan Menfi Tespit (Sosyal Güvenlik Hukukundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize verdiği 18/02/2014 dava dilekçesi ile davalı kurum tarafından müvekkiline …………….Tİc. San, A.Ş/nİn 2006 Haziran 2007 Eylül dönemine ait prim borçlan nedeniyle ödeme emri gönderildiğini, öncelikle söz konusu prim borçlarının zamanaşımına uğramış olduğunu, müvekkilinin söz konusu şirkette yönetim kurulu üyesi olduğunu, ancak herhangi bir yetki veya temsil görevinin olmadığını, müvekkilinin sadece yönetim kurulu üyesi olduğunu beyanla, müvekkilinin davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf adına usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmiş olup davalı taraf cevap ve beyanlarında; Davalı kurum vekili, öncelikle davanın 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının tespiti gerektiğini, 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılmadığının tespiti halinde davanın reddi gerektiğini, 1098513 işyeri sicil numarada işlem gören ……………..San. Tic. A.Ş. adına ödenmeyen prim borçları nedeniyle 5510 sayılı yasanın 88.maddesine göre üst düzey yönetici ve kanuni temsilcilerin tüzel kişilerin borçlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduklarını, davacının şirket yöneüm kurulu Üyesi olduğunu, bu nedenle davacıya ödeme emri gönderildiğini, davacının söz konusu döneme ait prim borçlarından sorumlu olduğunu beyanla, davanın reddine ve % 10 haksız itiraz tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf vekilleri delillerini dosyaya sunmuş, 2007/035051 sayılı icra takip dosyası örneği celp ve ibraz olunmuştur.
Davacının alacağının bulunup bulunmadığının, varsa miktarının belirlenmesi açısından rapor tanzim edilmek üzere dosya bilirkişi Av. ……………`a usulen tevdii olunmuş, dosyaya sunulan 15/07/2014 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Dava dilekçesi içeriği, davacı vekili ve davalı vekilinin beyanları, celp ve ibraz olunan belgeler, 15/07/2014 tarihli bilirkişi Av. …………….’ın raporu ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Dava ödeme emrinin iptali davası olup, 6183 sayılı yasanın 58.maddesi gereğince davanın 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının tespiti gerekmektedir. Bu süre hak düşürücü süre olup, resen incelenmesi gerekmektedir. Kurum tarafından gönderilmiş takip dosyasının incelenmesi sonucunda, ödeme emrinin davacıya 12/02/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, davanın da 18/02/2014 tarihinde açılmış olduğu anlaşılmakta olup, davanın süresi içinde açıldığı sonucuna varılmıştır.
Davaya konu, 2007/35051 Takip sayılı dosyadan düzenlenmiş ödeme emrinin dayanağı prim alacaklarının 2006/8-2007/8.dönemlere ait olduğu görülmekte olup, 01/10/2008 tarihinde 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, 506 sayılı yasaya göre değerlendirme yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
506 sayılı yasanın 80.maddesİnde belirtilen sorumluluk şartlarından, biri de kanuni temsilci sıfatının olup, olmadığıdır. Amme alacaklarının tahsili noktasında tüzel kişiliğin yöneticilerine başvurulabilmesi için ‘yönetme, kanuni temsilci sıfatına haiz olma’ şartı gerekmektedir.
Davaya konu kurum alacağının vade ve tahakkuk dönemlerinde, sadece yönetim kurulu üyesi olan, temsil ve ilzam yetkisi olmayan davacının davaya konu amme alacağından sorumlu tutulmayacağı, bu itibarla davalı kurumun 2007/35051 sayılı dosyasından davacı aleyhine düzenlenmiş 06/02/2014 tarih, 2117184 sayılı ödeme emrinin iptaline, bu bağlamda alınan 15/07/2014 tarihli bilirkişi raporunun mevcut delil durumuna göre dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla hükme esas alınmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın KABULÜ İLE, davalı Kurumun 2007/35051 sayılı dosyasından davacı aleyhine düzenlenmiş 06/02/2014 gün, 2117184 sayılı ödeme emrinin İPTALİNE,
Davalı kurum harçtan muaf olduğundan davacı tarafından peşin yatırılan 2.017,65 ¨ harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 1.500,00 ¨ ücreti vekaletin davalıdan alınarak, davacıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan 292,85 ¨ yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davacı ve davalı tarafından yargılamanın başında mahkeme veznesine depo edilen ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı 8 gün içerisinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/11/2014
Katip …………. Hakim …………..
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2015/2222 2016/9767
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Mahkemesi : Bursa 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 05.11.2014
No : 2014/84-2014/681
Davacı : …………………… adına Av. Hüseyin Demirbaş
Davalı : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. …………….
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ……….tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 13.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye