Başlıklar
Toggleİflas masasına kayıt kabul davası, borçlunun iflası halinde, alacaklıların alacaklarını iflas masasına yazdırmak amacıyla açtıkları özel bir hukuk davasıdır. Bu dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 235 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, hem borçluya karşı hem de diğer alacaklılara karşı hak iddia etmenin temel yollarından biridir.
İflas masası, bir borçlunun iflas etmesi durumunda, haczedilebilen tüm mal ve haklarının oluşturduğu topluluktur. İflas kararı verildikten sonra, iflas idaresi tarafından borçlunun malvarlığı bir “iflas masası” olarak değerlendirilir. Bu masa, tüm alacaklıların haklarını belirli bir sıraya göre paylaştığı ortak bir havuz niteliğindedir.
İflas açıldığı anda müflisin sahip olduğu tüm haczi kabil mal ve haklar, nerede bulunursa bulunsun iflas masasına dahil edilir ve alacaklıların ödenmesine tahsis edilir.
İflas sürecinde masaya dahil olan varlıklar şunlardır:
Müflisin haczi kabil tüm mal ve hakları
Rehinli mallar
İflas kararından önce haczedilmiş ancak henüz satılmamış mallar
Tasarrufun iptali davası açma hakkı
İflas masası, iflas sürecinin yönetilmesi ve alacaklıların haklarının korunması açısından kritik bir rol oynar. İflas açıldıktan sonra müflisin kişisel çalışmasına dayanmayan kazanımları da masaya dahil olur
Alacaklılar, alacaklarını bu masaya kayıt ettirerek takip ederler. Ancak bazı alacaklar iflas idaresi tarafından kabul edilmeyebilir. Bu durumda alacaklı, kayıt kabul davası açmak zorundadır.
İİK m. 235’e göre, alacağı iflas idaresi tarafından reddedilen bir alacaklı, bu karara karşı iflas dairesinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde kayıt kabul davası açabilir.
İflas idaresi tarafından alacak reddedildikten sonra:
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 2016/1654 E. – 2018/4362 K.
“Alacaklının süresi içinde kayıt kabul davası açtığı, davaya konu senedin geçerliliği konusunda yeterli delil sunulduğu anlaşıldığından, davanın kabulüyle alacağın iflas masasına yazılması gerekirken mahkemece davanın reddi isabetli değildir.”
İflas masasına kayıt kabul davası, alacaklının hakkını iflas sürecinde koruması ve pay alabilmesi için en önemli hukuki yollardan biridir. Sürelerin kısa olması ve ispat yükünün davacıda bulunması sebebiyle uzman bir iflas avukatı ile çalışmak hak kaybı yaşanmasını önleyecektir.
Bu iki dava çoğunlukla birbiri yerine kullanılmakta ise de İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) farklı düzenlemelerine dayanır ve uygulamada da ayrı değerlendirilir:
Bazı alacaklılar, alacakları hiç kaydedilmeyince ve ayrıca sıra cetvelinde yer bulamayınca, her iki işleme birden dava açmak isteyebilirler. Bu durumda:
Yargıtay 23. HD, 2014/7277 E., 2015/4367 K.
“Alacağın iflas masasına yazılmadığı durumlarda açılacak dava kayıt kabul davasıdır. Ancak alacak yazılmış ancak sıra cetvelinde yer verilmemişse bu durumda sıra cetveline itiraz davası açılması gerekir.”
Kriter | İflas Masasına Kayıt Kabul Davası | Sıra Cetveline İtiraz Davası |
Aşama | İflas idaresi alacağı masaya kabul etmediğinde açılır | Alacak kabul edilmiş, ancak sıra cetvelinde yerine itiraz edildiğinde açılır |
Amaç | Alacağın iflas masasına kabulünü sağlamak | Masaya yazılmış bir alacağın sıralamasına veya miktarına itiraz |
Dayanak Kanun Maddesi | İİK m. 235 vd. | İİK m. 235/2 – 237 |
Sonuç | Alacak masaya dahil edilir veya edilmez | Sıra cetveli değiştirilebilir veya olduğu gibi bırakılır |
Süre | 15 gün (hak düşürücü süre) | 15 gün (hak düşürücü süre) |
✅ Özetle:
Bu nedenle “kayıt kabul davası”na sıra cetveline itiraz davası denmesi doğru değildir. Ancak ikisinin de görüldüğü mahkeme aynıdır: iflasın açıldığı yer asliye ticaret mahkemesi.
Karar Tarihi: 08.05.1997
⚖️ Daire: Yargıtay 19. Hukuk Dairesi
Esas-Karar No: 1997/2756 E. – 1997/4683 K.
Kaynak: Yargıtay Kararları Dergisi, Ocak 1998, s. 88
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, bu kararında iflas masasına kayıt kabul davasında yabancı para alacaklarının aynı şekilde değil, iflasın açıldığı tarihteki kur üzerinden Türk Lirası’na çevrilerek kaydedilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Bu yaklaşım, İcra ve İflas Hukuku’nda alacaklılar arasında eşitlik ilkesini korumayı amaçlamakta ve İİK m. 206 ve 207’nin öngördüğü sıra prensibini ön plana çıkarmaktadır.
Hayır. Yargıtay bu kararında açıkça belirtmiştir ki, yabancı para alacakları iflas tarihinde geçerli olan kur üzerinden Türk Lirasına çevrilerek masaya yazılmalıdır.
Yabancı para alacağının aynı para birimiyle masaya kaydı, diğer alacaklılara nazaran fiili bir ayrıcalık yaratır. Bu durum Yargıtay’a göre:
“Yabancı para alacaklısı lehine kanunda öngörülmeyen bir imtiyaz doğurur. Aynı sırada bulunan Türk parası alacaklısı ile eşitsizlik oluşur.”
Bu nedenle, İİK m. 207 gereğince bu eşitsizlik önlenmeli, tüm alacaklar aynı para biriminde (Türk Lirası) değerlendirilmelidir.
Yerel mahkeme, alacaklının 4.469.135 DM tutarındaki alacağının iflas tarihindeki kur üzerinden Türk Lirası’na çevrilerek kaydedilmesini doğru bulmuş ve alacağın döviz olarak kaydına dair talebi reddetmiştir.
Yargıtay da bu kararı:
✅ Usul ve yasaya uygun bularak onamıştır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi
Esas: 1997/2756
Karar: 1997/4683
Tarih: 08.05.1997
ÖZET: İflasta alacaklılar arasında eşitlik ilkesi gereğince, İİK.nun 206. maddesinde sayılan imtiyazlı alacaklar arasında sayılmayan yabancı para alacağının, iflasın açıldığı tarih itibariyle Türk Parası´na çevrilerek masaya kaydında bir isabetsizlik yoktur. (2004 sayılı İİK. m. 195, 206, 207) (818 sayılı BK. m. 83) KARAR METNİ: Taraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacı vekili, müvekkili şirketin müflis şirket iflas masasına bildirdiği alacağın 169.845.006.540. TL.lık kısmının iflas idaresince reddedildiğini, alacağın yabancı para alacağı olduğunu, B.K.nun 83. maddesi uyarınca yabancı para olarak kaydı gerektiğini ileri sürerek 4.469.135 DM. masaya kayıt ve kabulüne, fiili tahsil tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı iflas idaresi vekili cevabında, davacı tarafça bildirilen döviz alacağının iflas tarihi itibariyle Türk parasına çevrilerek masaya kaydedildiğini, yabancı paranın aynen kaydının alacaklılar arasında eşitsizlik yaratacağını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davacı tarafça iflas masasına bildirilen alacağın iflas tarihi itibariyle Türk parasına çevrilerek masaya kaydedildiği, yabancı paranın aynen kaydının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 195. maddesinde iflasın açılması ile müflisin borçlarının muaccel olacağı ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ve takip masraflarının ana paraya ilave edilerek masaya kaydedileceği hükme bağlanmıştır. Bu hükmün amacı, iflas gününde masanın aktif ve pasifinin eşit biçimde ve aynı zamanda belirlenerek müflisin bütün alacaklılarına eşit ödeme yapılmasıdır. Bunu sağlamak için de yabancı para alacaklılarının aynı paraya (Türk Lirasına) çevrilmesi gerekir. Çeviri zamanı ise, yabancı para alacakları ve konusu para olmayan alacaklar için iflas kararının verildiği gün olmalıdır. Sair taraftan yabancı para alacağının aynen kaydı, alacaklılar arasında eşitliği ön planda tutan iflas hukukunun bu prensibini de zedeler. Zira, iflasta imtiyazlı alacaklılar İİK.nun 206. maddesinde ilk beş sırada sayılmış olup, yabancı paranın masaya aynen kaydedilmesi halinde yabancı para alacakları lehine kanunda öngörülmeyen bir imtiyaz yaratılmış olur. Bu halde ise, aynı sırada bulunan Türk parası alacaklısı ile yabancı para alacaklısı arasında eşitsizlik meydana gelir. Bu sonuç ise, her sıradaki alacaklıların eşit hakka sahip olduğunu belirten İİK.nun 207. maddesine aykırılık teşkil eder. Mahkemece bu ilkeler gözetilerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan sebeplerle hükmün ONANMASINA, 8.5.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kaynak: YKD. Ocak-1998 s:88