
Başlıklar
ToggleYazar: Av. Hüseyin Demirbaş – Demirbaş Hukuk Bürosu, Bursa
Göç ve mülteci politikaları uluslararası hukukun en hassas konularından biridir. İnsan hakları ile devletin egemenlik hakkı arasında hassas bir denge kurulması gerekir. Ancak bu dengenin gözetilmediği ve aşırı gevşek göçmenlik politikalarının uygulandığı durumlarda bir dizi sosyal, ekonomik ve hukuki sorun ortaya çıkabilir.
Bu yazımızda, aşırı esnek göç ve mülteci politikalarının olası dezavantajlarını, mevzuat ve uygulama örnekleri ışığında ele alacağız.
Aşırı gevşek göç politikaları, ulusal güvenlik açısından ciddi riskler doğurabilir. Özellikle yeterli denetim ve güvenlik soruşturması yapılmadan ülkeye kabul edilen yabancıların bir kısmı, organize suç örgütleriyle ya da radikal yapılarla bağlantılı olabilir. Bu durum, terör tehdidinin artmasına ve kamu düzeninin bozulmasına yol açabilir.
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesi, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından tehdit oluşturan kişilerin sınır dışı edilmesini öngörmektedir. Ancak uygulamada bu hükmün yeterince işletilmemesi, güvenlik açıklarını artırabilir.
2. Yasadışı Göçü Teşvik Etme Riski
Gevşek politikalar, sınır güvenliğini zayıflatabilir ve yasa dışı yollarla giriş yapan kişilerin sayısında artışa neden olabilir. Sınır güvenliğinin yeterince sağlanmaması ve geri gönderme uygulamalarındaki yetersizlik, uluslararası göçmen kaçakçılığı şebekeleri için uygun bir zemin yaratabilir.
Bu durum, hem Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine zarar verebilir hem de iç hukuk düzenlemeleriyle çelişebilir.
Düzenli veya düzensiz göçmen işçiler, çoğu zaman kayıt dışı ve düşük ücretlerle çalıştırılmakta, bu durum ise yerli işçiler açısından haksız rekabete ve ücret baskısına yol açmaktadır.
Gevşek politikaların sonucunda istihdam piyasası bozulabilir, sosyal güvenlik sistemi üzerindeki yük artabilir ve işverenlerin kayıt dışı çalıştırmaya yönelmesi teşvik edilmiş olur.
4. Toplumsal Adaletin Zedelenmesi
Göçmen kabulünde yasal yollarla başvuru yapanlar ile yasa dışı yollarla gelenlerin eşit muameleye tabi tutulması, toplumsal adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle çelişebilir.
Bu durum:
Esnek politikalar, göçmen kaçakçılığı ağlarının faaliyetlerini kolaylaştırabilir. Geri gönderme riskinin düşük olduğu ortamlar, bu suç örgütlerini cesaretlendirir.
Bu bağlamda, Türk Ceza Kanunu m. 79 kapsamında suç teşkil eden “göçmen kaçakçılığı”, doğrudan insan ticaretiyle iç içe geçebilir. Bu da devletin hem ceza adalet sistemine hem de insan hakları rejimine büyük bir yük bindirir.
Türk Ceza Kanunu m. 79 uyarınca, “bir yabancının yasal olmayan yollardan Türkiye’ye sokulması veya Türkiye’de kalmasının sağlanması” suçu göçmen kaçakçılığı kapsamındadır.
Gevşek politikalar sonucu:
bu suçun işlenmesini hem kolaylaştırmakta hem de teşvik etmektedir.
Türk Ceza Kanunu m. 80, insan ticareti suçunu düzenler.
Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, esaret altına almak, organını almak ya da fuhşa zorlamak amacıyla bir kimseyi alıkoymak, devretmek, barındırmak insan ticaretidir.
Bu suçun işlenebilmesi için genellikle:
Aşırı gevşek göç politikaları; sınır geçişlerinde, barınma alanlarında ve mülteci kayıt süreçlerinde yeterli güvenlik ve istihbarat denetimi yapılmaması anlamına gelir. Bu zayıf ortam, insan ticareti faillerinin:

6. Kamuoyu Baskısı ve Siyasi Gerilim
Aşırı esnek göç politikaları, halkın tepkisine ve kamuoyunda güvensizlik duygusuna neden olabilir. Bu da:
Sığınma sistemine yapılan başvuruların artması, ilgili kurumların idari kapasitesini aşmasına neden olabilir. Bu durum:
YUKK m. 68 ve devamı maddelerde yer alan usul güvenceleri, başvuruların nitelikli ve süreli biçimde değerlendirilmesini gerektirir.
Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle Orta Doğu ve Asya’dan Avrupa’ya yönelen düzensiz göç rotalarının merkezinde yer almaktadır. Eğer göç ve iltica politikaları çok gevşek olursa, Türkiye bir “geçiş ülkesi”nden “hedef ülke”ye dönüşebilir, bu da kaçakçılık ağlarını daha kalıcı hale getirir.
Göç ve mülteci meselesi, hem insani hem de hukuki boyutları olan karmaşık bir alandır. Bu nedenle:
✅ Ne tamamen katı ve dışlayıcı bir politika,
✅ Ne de tamamen gevşek ve denetimsiz bir yaklaşım uzun vadede sürdürülebilir değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, hem insan onurunu hem de kamu düzenini koruma yükümlülüğü getirmektedir. Dolayısıyla göç ve iltica politikaları, hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde, ölçülü, denetimli ve şeffaf bir anlayışla oluşturulmalıdır.
Sıkça Sorulan Sorular
Hayır, bu tür politikalar çoğu zaman mevcut mevzuatın etkisiz uygulanmasından kaynaklanır. Mevzuat yerindedir ancak denetim ve icra sorunları yaşanmaktadır.
2. Deport kararlarına karşı nasıl itiraz edilir?
6458 sayılı YUKK m. 53-57 hükümlerine göre deport kararına karşı 7 gün içinde idare mahkemesine başvuru yapılabilir.
3. Göçmen kaçakçılığı suçunun cezası nedir?
TCK m. 79’a göre göçmen kaçakçılığı suçu, 3 yıldan 8 yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Suç örgütü kapsamında işlenirse cezalar artırılır.
4. Aşırı gevşek göç politikası ne demektir?
Aşırı gevşek göç politikası; sınır güvenliğinin yeterince sağlanmadığı, geri gönderme (deport) kararlarının etkin biçimde uygulanmadığı, iltica ve oturum izinlerinin zayıf denetimle verildiği göç yönetimi tarzıdır. Bu tarz politikalar, güvenlik, ekonomi ve kamu düzeni açısından ciddi riskler doğurur.
Hayır, aynı değildir. Göçmen kaçakçılığı (TCK m. 79), kişilerin rızalarıyla yasa dışı yollarla ülkeye sokulmaları veya ülkede tutulmalarıdır. İnsan ticareti (TCK m. 80) ise kişinin zorla çalıştırılması, fuhşa zorlanması, esaret altına alınması gibi hallerde işlenir ve mağdurun rızası genellikle yoktur. İnsan ticareti daha ağır bir suçtur.
Evet. Kayıtsız ve denetimsiz göç, insan ticareti örgütlerinin kolay hedeflere ulaşmasını sağlar. Bu durum, özellikle kadın, çocuk ve refakatsiz göçmenlerin zorla çalıştırılması veya fuhşa zorlanması riskini artırır.
Deport kararı, idari bir işlemdir. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m. 53-57 uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde idare mahkemesine iptal davası açılabilir. Bu süreçte avukat desteği alınması önemlidir.
Kontrolsüz göç hareketleri, sosyal yardımların paylaşımı, suç oranları ve işsizlik gibi konularda yerel halkta güvensizlik ve hoşnutsuzluk yaratabilir. Bu durum siyasi kutuplaşmayı derinleştirir ve kamuoyunda baskıya neden olur.
Yasa dışı çalışan göçmenler, kayıt dışı ekonomi ve düşük ücret baskısı yaratır. Bu durum, yerli işçilerin istihdamını zorlaştırır ve sosyal güvenlik sistemine zarar verir.
