• +90 224 272 19 09
  • +90 542 120 86 16
  • info@demirbas.av.tr
bursa avukat logo 2bursa avukat logo 2bursa avukat logo 2bursa avukat logo 2
  • Ana Sayfa
  • Kurumsal
    • Hukuk Büromuz
    • Vekalet Bilgileri
  • Hizmetler
    • Şirketler Hukuku ve Ticari Davalar
    • Sınai Mülkiyet Hukuku ve Marka Patent Tasarım Davaları
    • Bireysel ve Toplu İş Hukuku Davaları
    • Gayrimenkul, İnşaat ve Kira Davaları
    • Boşanma Avukatı
    • Tazminat Hukuku ve Tazminat Davaları
    • Bursa Miras Avukatı
    • Bursa Ceza Avukatı
    • İdare Hukuku ve İdari Davalar
    • Vergi ve Sosyal Güvenlik Hukuku
    • İcra Hukuku, İcra Takipleri ve İcra Davaları
    • Bilişim Hukuku Davaları
    • Tüketici Hukuku ve Tüketici Davaları
  • Blog
  • İletişim
Konkordato Rehberi
4 Temmuz 2025
Sözleşmeye Aykırılık Nedeniyle Tahliye Davası
22 Temmuz 2025

c708c83a ce60 4eab a28e 8a0875c2b94b

Başlıklar

Toggle
  • Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu (TCK 188) Kapsamlı Rehber 2025
    • Uyuşturucu Ticareti Suçunun Tanımı (TCK m.188)
    • Suçun Unsurları (Fail, Mağdur, Suç Konusu, Hareket Unsurları, Suçun Oluşma Şartları)
      • Fail (Suçu İşleyebilen Kişi)
      • Mağdur (Suçtan Zarar Gören)
      • Suçun Konusu (Maddi Konu)
      • Hareket Unsuru (Fiil)
      • Diğer Hususlar
    • Cezai Yaptırım ve Suçun Nitelikli Halleri 
      • Temel Ceza
      • Maddenin Türüne Göre Ağırlaştırma
      • Yer Yönünden Ağırlaştırma
      • Suçun Birden Fazla Kişi ile veya Örgüt Kapsamında İşlenmesi
      • Kamu Görevlileri ve Meslek Mensupları Bakımından
      • Kontrole Tabi İlaçların Kötüye Kullanımı
      • Uyarıcı Etkili Öncü Kimyasallar
      • Cezai Sonuçlar
    • İçici-Satıcı Ayrımı ve Yargıtay İçtihatları
      • 1. Failin Davranışları (Satış İradesi)
      • 2. Uyuşturucunun Bulunduruluş Yeri ve Biçimi
      • 3. Uyuşturucu Maddenin Çeşidi ve Miktarı
      • 4. Örnek Yargıtay Kararları
    • Suçta Teşebbüs, İştirak ve Etkin Pişmanlık Halleri
      • Teşebbüs
      • İştirak (Birden Çok Kişinin Suça Katılması)
      • Etkin Pişmanlık
    • Delil Değerlendirmesi, Arama ve Yakalama İşlemlerinde Hukuka Uygunluk
      • Adli Arama ve Elkoyma İşlemleri
      • Yakalama ve Gözaltı
      • Delillerin Muhafazası ve İncelenmesi
      • Bilirkişi (Uzman) İncelemesi
      • Teknik ve Dijital Deliller
    • Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve Örnek Yargıtay Kararları
      • Kullanıcı-Satıcı Ayrımındaki Zorluklar
      • İkram, Ortak Kullanım ve Temin Suçları
      • Polisin Arama Yetkisinin Sınırları
      • Delillerin Yeterliliği ve Değerlendirme Hataları
      • Bilirkişi Raporlarındaki Sorunlar
      • Cezaların Yüksekliği ve İndirimler
      • Örnek Kararlar
    • Uyuşturucu Madde Miktarının Önemi ve Bilirkişi Raporlarının Rolü
      • Miktarın Suçun Vasfına Etkisi
      • Bilirkişi Raporlarının Rolü
      • Miktarın Cezaya Etkisi
      • Bilirkişi Raporlarındaki Teknik Hususlar
      • Kullanıcılık Tespiti İçin Raporlar
    • Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu
      • İlgili Yazılar:

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu (TCK 188) Kapsamlı Rehber 2025

Uyuşturucu Ticareti Suçunun Tanımı (TCK m.188)

Uyuşturucu madde ticareti suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde düzenlenmiştir. Kanun, ruhsatsız veya ruhsata aykırı şekilde uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imal edilmesi, ithali, ihracı veya ülke içinde satılması, satışa arzı, başkalarına verilmesi, sevk ve nakledilmesi, depolanması, satın alınması, kabulü ya da bulundurulması fiillerini bu suç kapsamında saymıştır. Bu fiillerden herhangi birinin kasten işlenmesiyle uyuşturucu ticareti suçu oluşur. Suç, kamunun sağlığına karşı suçlar başlığı altında yer alır ve esasen toplumun sağlığını korumayı hedefleyen bir soyut tehlike suçu niteliğindedir.

Kanunda uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tanımı tek tek yapılmamıştır. Hangi maddelerin bu kapsama girdiği konusunda 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun ile 3298 sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun hükümlerine ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere bakılır. Genel olarak, kişide bağımlılık yapabilen ve kötüye kullanımı toplum için tehdit oluşturan tüm doğal veya sentetik maddeler, uyuşturucu/uyarıcı madde sayılır. Bu suçun oluşması için söz konusu maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak işlem görmesi gerekmektedir; yani yasal üretim veya tıbbi kullanım izni dışında hareket edilmelidir.

Kısaca, TCK 188 uyarınca uyuşturucu madde ticareti suçu; kazanç elde etmek amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi yasa dışı yollarla üretme ya da ticaretini yapma fiillerini cezalandırır. Suçun tanımında yer alan her bir seçimlik hareket (örneğin satmak, nakletmek, depolamak vb.), bağımsız olarak suçun oluşması için yeterlidir.

Not: Uyuşturucu ticareti suçunu, kişisel kullanım amacıyla uyuşturucu bulundurma suçundan (TCK m.191) ayıran en temel unsur, failin maddeleri ticarî amaçla bulundurup bulundurmadığıdır. Eğer fiil, yalnızca kullanmak için uyuşturucu madde satın alma veya bulundurma kapsamında kalıyorsa, bu ayrı bir suç olup daha hafif bir rejime tabidir (aşağıda “İçici – Satıcı Ayrımı” bölümüne bakınız).

Suçun Unsurları (Fail, Mağdur, Suç Konusu, Hareket Unsurları, Suçun Oluşma Şartları)

Bu bölümde uyuşturucu madde ticareti suçunun temel unsurları, hukukî terimleriyle ele alınmaktadır:

Fail (Suçu İşleyebilen Kişi)

TCK 188 suçu herkes tarafından işlenebilir; fail bakımından genel bir suçtur, özel bir fail niteliği aranmaz. Suçu işleyen kişinin herhangi bir özel sıfatı gerekmez. Örneğin, satıcı, aracı, kurye veya imalatçı pozisyonundaki herhangi bir kişi bu suçun faili olabilir. Ancak, sağlık personeli, eczacı gibi belirli meslek mensuplarının suçu işlemesi nitelikli hal sayılmıştır (ağır ceza nedeni olarak aşağıda açıklanacaktır).

Mağdur (Suçtan Zarar Gören)

Uyuşturucu ticareti suçunda bireysel bir mağdur yoktur; suçun mağduru toplumun kendisi ve kamunun sağlığıdır. Bu suç, kamusal sağlık ve düzeni korumayı amaçladığından, mağdur kavramı soyut olup toplumda uyuşturucu kullanımından etkilenen herkes bu kapsamda düşünülebilir. Dolayısıyla mağdur bakımından da özel bir nitelik aranmaz.

Suçun Konusu (Maddi Konu)

Suçun konusu, uyuşturucu veya uyarıcı madde niteliğindeki her türlü maddedir. Kanun, hangi maddelerin uyuşturucu/uyarıcı sayıldığını TCK m.188’de açıkça saymamıştır. Bunun yerine, uyuşturucu maddelerin kapsamı ilgili özel yasal düzenlemelere ve bilimsel tanımlara bırakılmıştır. Kısaca, kişide bağımlılık yapıcı etki gösteren ve yasal ticareti izne tâbi olan maddeler (eroin, kokain, esrar, amfetamin türevleri, sentetik kannabinoidler, ecstasy vb.) bu suçun konusunu oluşturur. Suç konusu maddenin miktarı suçun oluşmasına engel değildir; çok az bir miktar bile satış amacıyla bulunduruluyorsa uyuşturucu ticareti suçu oluşur. Ancak miktar, fiilin kişisel kullanım sınırlarını aşıp aşmadığını belirlemede önem taşır (aşağıda “Uyuşturucu Madde Miktarının Önemi” bölümüne bakınız).

Hareket Unsuru (Fiil)

TCK 188, seçimlik hareketli bir suçtur. Birden çok alternatif hareket sayılmış olup bunlardan herhangi biri gerçekleştirilirse suç oluşur. Bu hareketler şunlardır: İmal etmek (uyuşturucu madde üretmek), ithal etmek (ülke dışından sokmak), ihraç etmek (ülke dışına çıkarmak), satmak (bedel karşılığı devretmek), satışa arz etmek (satış için teklif etmek veya hazır bulundurmak), başkalarına vermek (bedel almaksızın devretmek), sevk etmek (bir yerden diğerine ulaştırmak, örneğin kargoyla yollamak), nakletmek (maddeleri taşıyarak bir yere götürmek veya teslim etmek), depolamak (muhafaza etmek, stok yapmak), satın almak (kazanç amacıyla temin etmek), kabul etmek (teslim almak, gönderilen maddeyi almak) ve bulundurmak (uyuşturucuyu ticaret amacıyla elde tutmak). Bu fiillerin her biri kasten yapıldığında suç tamamlanır; örneğin tek bir satış yapma eylemi dahi suçu oluşturur. Failin, fiiline konu maddenin uyuşturucu olduğunu bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekir (yani kast aranır). Taksirle (dikkatsizlikle) bu suç işlenemez.

Diğer Hususlar

Suçun oluşabilmesi için yukarıdaki fiillerin hukuka aykırı biçimde gerçekleşmesi şarttır. Özellikle, uyuşturucu maddeyle ilgili işlemin ruhsatsız veya yetki dışında olması gerekir. Örneğin, yasal izinle ilaç üretme yetkisi olan bir firmanın, izne uygun faaliyetleri suç kapsamına girmez; ancak izinsiz üretim yaparsa TCK 188 devreye girer. Keza doktor reçetesiyle verilmesi gereken etkili bir ilacı reçetesiz satan bir eczacı da ruhsata aykırı hareket etmiş olur. Suçun oluşması için ayrıca fiilin kazanç amacına yönelik olması aranır. Kanun metninde doğrudan “kazanç amacı” ibaresi geçmese de, kişisel kullanım amacıyla uyuşturucu bulundurma ayrı suç olarak tanımlandığından, TCK 188 kapsamına giren fiillerin çoğu örtülü olarak ticari niyeti içerir. Dolayısıyla failin uyuşturucuyu başkalarına ulaştırma kastı olmaksızın sadece kendi ihtiyacı için elinde tutması, 188 kapsamında değil 191 kapsamında değerlendirilmelidir. Son olarak, suç neticesi harekete bitişik bir suçtur; yani kanunda sayılan hareketin yapılmasıyla birlikte ayrıca bir zararın gerçekleşmesi aranmaz. Uyuşturucunun ele geçirilmesi, satılması veya bulundurulmasıyla suç tamamlanır. Bununla birlikte, fail hazırlık hareketlerine başlamadan yakalanırsa “teşebbüs” hükümleri uygulanabilir (aşağıda “Suçta Teşebbüs” kısmına bakınız).

Özetle, uyuşturucu ticareti suçunun temel unsurları bakımından fail ve mağdur yönünden özel bir şart yokken, fiilin konusunu oluşturan maddenin niteliği ve fiilin gerçekleştirilme biçimi belirleyicidir. Failin kastı, kişisel kullanım sınırını aşarak uyuşturucuyu piyasaya sürmeye yöneldiği anda TCK 188 devreye girmektedir.

8cc80d51 f692 4a87 b04e 723d5d906b2b

Cezai Yaptırım ve Suçun Nitelikli Halleri 

TCK 188, suçun nitelikli halleri (ağırlaştırıcı ve hafifletici durumlar) için özel düzenlemeler içermektedir. Bu haller gerçekleştiğinde verilecek ceza temel cezanın dışında artırılmakta veya azaltılmaktadır. Ayrıca suçun temel şekli için öngörülen yaptırımlar da oldukça ağırdır. Aşağıda, hem suçun ceza miktarları hem de nitelikli haller tek tek açıklanmaktadır:

Temel Ceza

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal, ithal veya ihraç etme fiilleri için ceza 20 yıldan 30 yıla kadar hapis ve 2.000 günden 20.000 güne kadar adlî para cezasıdır. Uyuşturucu maddeyi ülke içinde satma, başkasına verme, sevk, nakil, depolama, satın alma, kabul etme veya bulundurma fiilleri için ise ceza en az 10 yıl hapis ve 1.000 günden 20.000 güne kadar adlî para cezasıdır. Görüldüğü üzere kanun, iç piyasadaki uyuşturucu ticaretine dahi çok yüksek asgari hapis cezası öngörmüştür. Ayrıca satılan veya verilen kişinin çocuk olması, cezayı ayrı bir nitelikli hal olarak ağırlaştırır; bu durumda fail en az 15 yıl hapis cezasına mahkûm edilir.

Maddenin Türüne Göre Ağırlaştırma

Suç konusu uyuşturucunun eroin, kokain, morfin, bazmorfin, sentetik kannabinoid veya türevleri, sentetik katinon veya türevleri, sentetik opioid veya türevleri, amfetamin veya türevleri gibi etkisi güçlü maddelerden olması durumunda ceza yarı oranında artırılır. Kanun bu maddeleri sayarak, özellikle yüksek bağımlılık ve zarar riski taşıyan uyuşturucular için daha ağır ceza öngörmüştür. Örneğin, esrar ticaretine göre eroin ticareti daha yüksek cezayla cezalandırılacaktır. (Not: Bu bent 2023’te yapılan yasa değişikliğiyle sentetik kannabinoid/katinon gibi yeni türevleri kapsayacak şekilde genişletilmiştir.)

Yer Yönünden Ağırlaştırma

Uyuşturucu ticareti fiillerinin okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi insanların toplu bulunduğu eğitim, sağlık, askerî ve sosyal tesislere 200 metreden daha yakın mesafede işlenmesi hâlinde ceza yarı oranında artırılır. Bu hüküm, gençleri, öğrencileri, hastaları veya kamunun yoğun bulunduğu yerleri uyuşturucu etkilerinden korumak amacıyla getirilmiştir. Örneğin bir okulun yakınında satış yapan kişi, uzak bir yerde yapan kişiye kıyasla %50 daha fazla ceza alacaktır.

Suçun Birden Fazla Kişi ile veya Örgüt Kapsamında İşlenmesi

Uyuşturucu ticareti suçunun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi durumunda ceza yarı oranında artırılır. Eğer suç, suç işlemek için kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmişse ceza bir kat artırılır (yani %100 artırma). Örneğin, üç kişinin ortaklaşa uyuşturucu satması hâlinde 10 yıl yerine en az 15 yıl; organize bir suç şebekesi içinde yapılmışsa temel cezanın iki katına kadar ceza söz konusu olacaktır. Bu durumlar, suçun planlı ve geniş ölçekli işlenmesini cezalandırmada önem taşır. (Not: Örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi ayrıca TCK 220 uyarınca ayrı bir suç olarak da değerlendirilebilir; fail hem örgüt üyeliğinden hem uyuşturucu ticaretinden ceza alabilir.)

Kamu Görevlileri ve Meslek Mensupları Bakımından

TCK 188/8’e göre, eğer bu suç tabip, diş hekimi, eczacı, kimyager, veteriner, hemşire, ebe, sağlık memuru, laborant, diş teknisyeni, hastabakıcı gibi sağlık hizmeti veren veya kimyasal madde/ilaç ticaretiyle uğraşan kişiler tarafından işlenirse ceza yarı oranında artırılır. Bu kişiler, meslekleri gereği uyuşturucu maddelere erişimi olan ve topluma örnek olması beklenen kimseler olduğundan, suçu işlemeleri hâlinde daha ağır cezayla karşılaşırlar. Örneğin bir eczacı reçetesiz uyuşturucu içerikli hap satarsa, alacağı ceza sıradan bir kişi tarafından yapılan satıma göre %50 fazla olacaktır.

Kontrole Tabi İlaçların Kötüye Kullanımı

Kanunun 6. fıkrasında, üretimi resmi izne veya doktor reçetesine bağlı olan ve uyuşturucu etkisi doğuran maddeler (örneğin bazı güçlü ağrı kesiciler, sakinleştiriciler) açısından da TCK 188 hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak bu durumda hâkim, verilecek cezayı yarısına kadar indirme imkânına sahiptir. Yani normalde uyuşturucu kapsamına giren bir ilacın yasa dışı satışı yakalandığında, durumun özelliklerine göre cezada indirim yapılabilir. Bu hüküm, tıbbi kullanım alanı olan maddelerin ticaretine biraz daha esnek yaklaşılabileceğini göstermektedir.

Uyarıcı Etkili Öncü Kimyasallar

TCK 188/7’de, doğrudan uyuşturucu etki yapmamakla birlikte uyuşturucu madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imalî izne bağlı maddelerin de yasa dışı ticaretinin suç sayıldığı düzenlenmiştir. Bu tür maddeleri izinsiz şekilde ithal eden, imal eden, satan, satın alan, sevk eden, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, en az 8 yıl hapis ve 1.000 günden 20.000 güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu bent, uyuşturucu üretiminde hammadde olarak kullanılan kimyasalların kontrol dışı dolaşımını engellemeyi amaçlar (örneğin asetik anhidrit gibi eroin yapımında kullanılan kimyasalların yasa dışı ticareti).

Cezai Sonuçlar

Yukarıda belirtilen nitelikli haller gerçekleştiğinde, temel cezalara öngörülen oranlarda ilaveler yapılır. Hapis cezalarının uzun süreli oluşu, uyuşturucu ticaretinin Türkiye’de en ağır yaptırımlarla cezalandırılan suçlardan biri olduğunu gösterir. Örneğin, bir kişinin okul yakınında uyuşturucu sattığı ve bunu iki arkadaşıyla birlikte yaptığı tespit edilirse, hem 200 metre kuralı (%50 artırım) hem de 3 kişiyle işleme kuralı (%50 artırım) uygulanacak; bu durumda asgari ceza 10 yıl yerine 10 + %50 + %50 = en az 22,5 yıl hapis olacaktır. Ayrıca her durumda hapis cezasına ek olarak adlî para cezası da verilir (genelde uyuşturucudan elde edilen kazancın müsaderesi zor olabildiği için para cezası öngörülmüştür).

Özetle, TCK 188 kapsamında cezalar çok yüksek düzeydedir ve kanun koyucu, uyuşturucu ticaretini önlemek için hem genel hem de nitelikli halleriyle caydırıcı bir ceza sistemi kurmuştur. Suçun nitelikli hallerinin bilinmesi, failin eyleminin hangi kategoriye girdiğini ve alabileceği cezanın alt/üst sınırlarını anlamak açısından önemlidir.

71adb063 392e 4b64 8279 e075065a7ac9

İçici-Satıcı Ayrımı ve Yargıtay İçtihatları

İçici-Satıcı ayrımı, yani bir kişinin uyuşturucu kullanıcısı mı yoksa satıcısı mı olduğunun belirlenmesi, uygulamada en sık karşılaşılan ve en kritik konulardan biridir. Zira uyuşturucu maddeyi yalnızca kullanmak için bulunduran kişi, TCK 188 yerine çok daha hafif yaptırım öngören TCK 191 kapsamında değerlendirilir; buna karşın satmak veya dağıtmak için bulunduran kişi uyuşturucu ticareti suçundan ağır cezalara mahkûm olur. Bu ayrım pratikte her zaman net değildir, çünkü yakalanan kişiler genellikle kendilerini “içiciyim, satıcı değilim” diyerek savunur ve ağır cezadan kurtulmaya çalışır. Yargıtay içtihatları, bir sanığın içici mi satıcı mı olduğunu tespit etmek için bazı kriterler geliştirmiştir:

1. Failin Davranışları (Satış İradesi)

İlk olarak bakılan kriter, failin ele geçirilen uyuşturucu maddeyle ilgili başkalarına satma, devretme veya tedarik etme yönünde bir davranışta bulunup bulunmadığıdır. Örneğin, fail uyuşturucu maddeyi birine satmaya çalışırken yakalanmışsa veya müşteri ararken yakalandıysa, bu onun satıcı olduğunu gösterir. Tanık beyanları, iletişim kayıtları (telefonda pazarlık vb.) gibi deliller, failin ticaret amacıyla hareket ettiğini kanıtlayabilir. Eğer böyle bir davranış tespit edilemezse, içicilik ihtimali artar.

2. Uyuşturucunun Bulunduruluş Yeri ve Biçimi

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin nerede ve nasıl bulundurulduğudur. İçici olan kimse genellikle maddeyi kendi evinde veya kişisel eşyaları arasında, kolayca ulaşabileceği bir yerde saklar. Buna karşılık uyuşturucuyu evinden uzakta, gizli bir depoda, mağarada, toprağa gömülü şekilde veya ele geçirilmesi zor bir yerde saklamak, kullanım amacı dışında, ticari amaçla stoklamaya işaret edebilir. Ayrıca maddenin çok sayıda özenle paketlenmiş küçük paketçikler halinde olması ve her bir paket içinde hassas terazide tartılarak eşit miktarda madde konulmuş olması, yanında da hassas terazi veya paketleme malzemeleri bulunması, kesin olarak satışa hazırlık belirtisidir. Yargıtay, ele geçen maddelerin satışa hazır dozlar halinde oluşunu güçlü bir ticaret emaresi saymaktadır. Örneğin, sanığın yakalandığında yanında 13 ayrı küçük paket içinde sentetik kannabinoid bulunması ve her paketin gramajının hemen hemen aynı olması durumunda, kişisel kullanım savunmasına itibar edilmemiş ve sanığın ticaret amacıyla bulundurduğuna karar verilmiştir. Benzer şekilde, failin evinde satışa hazır 17 paket esrar ele geçirilip her paketin eşit gramajda olduğu durumda da Yargıtay, bunun ticaret amacıyla bulundurmanın göstergesi olduğunu belirtmiştir.

3. Uyuşturucu Maddenin Çeşidi ve Miktarı

Üçüncü önemli kriter, ele geçirilen uyuşturucu maddenin türü ve miktarıdır. Çeşitlilik: İçici kişiler genellikle yalnızca bir çeşit uyuşturucu maddeyi (ya da benzer etki yapan en fazla iki çeşidi) bulundururlar. Eğer bir kişinin üzerinde birden çok farklı nitelikte uyuşturucu bulunursa –örneğin hem eroin, hem kokain, hem esrar bir arada– bu durum, kişinin kullanıcı olmaktan öte ticaret maksadıyla çeşitli maddeleri elinde tuttuğunu gösterebilir. Miktar: Kişisel kullanım için kabul edilebilecek makul miktarın üzerinde madde bulundurmak da güçlü bir satış belirtisidir. Yargıtay, Adlî Tıp Kurumu raporlarına dayanarak kullanıcıların ortalama tüketim miktarlarını dikkate almaktadır. Örneğin esrar kullanan bir kişinin günde 3 kez, her seferinde ~1-1,5 gram esrar tüketebildiği; kullanıcıların birkaç aylık ihtiyacını karşılayacak miktarı yanlarında bulundurabileceği belirtilmiştir. Bu bilimsel veriler ışığında, birkaç aylık kişisel kullanım dozunu aşan miktarda esrar veya başka uyuşturucu bulunduran kişinin, bunu sadece kullanmak için elinde tutmadığı kabul edilir. Yargıtay bir kararında açıkça, “faillerin olağan sayılan süre içinde kişisel olarak tüketebilecekleri miktarın üzerinde uyuşturucu madde bulundurmaları hâlinde, bunun kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir” diyerek bu prensibi vurgulamıştır. Örneğin günlük kullanımı birkaç gram olabilecek bir uyuşturucudan onlarca gram veya kilo düzeyinde yakalanması, tek başına satış amacı karinesidir.

Yukarıdaki üç kriter birlikte değerlendirilerek her somut olayın şartlarına göre karar verilir. Ceza yargılamasının temel ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” (in dubio pro reo) ilkesi de bu ayrımda göz önünde bulundurulur. Yani, eldeki deliller tam olarak kişinin ticaret yaptığını ispatlamaya yetmiyorsa, sanık lehine yorum yapılarak kullanmak için bulundurma (TCK 191) kapsamında değerlendirme yapılmalıdır. Yargıtay, ceza mahkûmiyetinin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte ispat ile mümkün olduğunu, aksi halde sanığın uyuşturucu ticareti suçundan mahkûm edilemeyeceğini birçok kararında ifade etmiştir.

4. Örnek Yargıtay Kararları

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2019/114 sayılı kararında, sanığın 13 paket halinde sentetik kannabinoid ile yakalanması ve her paketin eşit gramajda olması karşısında, “sanığın uyuşturucu maddeyi kullanmak için aldığı savunmasına itibar edilemeyeceği, ticaret amacıyla bulundurduğunun kabulü gerektiği” vurgulanmıştır. Başka bir olayda, sanık üzerinde 2 gram esrar ile yakalanmış ancak bu esrarı arkadaşlarına ikram edip birlikte içtiği anlaşılmıştır. Yargıtay 20. Ceza Dairesi, bu durumda sanığın kastının maddenin mülkiyetini devretmeye yönelik olmadığını, sadece birlikte kullanma amaçlı olduğunu belirterek uyuşturucu ticareti suçunun oluşmadığına karar vermiştir. Bu kararda, başkalarına ikram ederek birlikte kullanma eyleminin “temin etme” veya “ticaret” kapsamında değerlendirilemeyeceği, sanığın eyleminin sadece kullanmak için uyuşturucu bulundurma suçunu oluşturduğu açıkça ifade edilmiştir. Bu içtihat, küçük miktarda uyuşturucuyu arkadaş çevresinde paylaşmanın ağır ticaret suçu kapsamında görülmemesi gerektiğini ortaya koymuştur.

Sonuç olarak, içici-tüccar ayrımı yapılırken nicel ve nitel tüm göstergeler bir arada değerlendirilir: Uyuşturucunun miktarı, paketleniş şekli, ele geçiriliş yeri, failin davranışları ve iletişimleri, failin kendi uyuşturucu kullanıp kullanmadığına dair bulgular (örneğin kan/idrarda uyuşturucu tespiti) hep birlikte incelenir. Nitekim pek çok vakada sanık “içiciyim” dese de yapılan testlerde vücudunda uyuşturucu izine rastlanmadığı görülmektedir; bu gibi durumlar sanığın beyanını çürüten ve satıcılığa işaret eden olgulardır. Yargıtay, maddi gerçeğe ulaşmak adına teknik delillerin (parmak izi, telefon yazışmaları, kamera kayıtları, laboratuvar analizleri vb.) kullanılmasını ve iddianın bu delillerle desteklenmesini aramaktadır. Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde makul şüpheyi aşan bir kesinlik varsa sanık uyuşturucu ticareti suçundan cezalandırılır; aksi halde “kullanmak için bulundurma” kapsamında kalır veya beraat eder.

3eb9b81c e588 40ba be3e 07e965f3538a

Suçta Teşebbüs, İştirak ve Etkin Pişmanlık Halleri

Uyuşturucu ticareti suçunda da ceza hukukunun genel kurumları olan teşebbüs (suça kalkışma), iştirak (suça katılma) ve etkin pişmanlık hükümleri uygulama alanı bulmaktadır. Bu kavramların bu suç özelinde nasıl değerlendirildiği aşağıda ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

Teşebbüs

Teşebbüs, failin suçu tamamlamaya elverişli hareketlere başlamasına karşın elinde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamaması halidir. Uyuşturucu ticareti suçu, katalog olarak çok sayıda seçimlik hareket içerdiği için, teşebbüs kavramı genellikle suçun hazırlık aşamasında yakalanma durumlarında gündeme gelir. Örneğin, fail uyuşturucu maddeyi satmak üzere alıcıyla anlaşmış ancak maddeyi teslim edemeden yakalanmışsa, eylem “satışa arz etmek” fiilini gerçekleştirme aşamasında kalmış olabilir. Yine, uyuşturucu imal etmeye teşebbüs örneğinde, fail gerekli malzemeleri hazırlayıp üretim sürecine başlamış ancak ürün elde edemeden operasyonla yakalanmış olabilir. Bu gibi durumlarda TCK m.35 uyarınca teşebbüs hükümleri uygulanır; failin cezasında, suçun tamamlanmamış olması nedeniyle indirim yapılır. Kanun, ağır cezalı suçlarda teşebbüsü özellikle cezalandırır. Uyuşturucu ticareti suçu da tipik olarak üst sınırı 30 yıla varan ciddi bir suç olduğundan, teşebbüse elverişlidir. Failin suça dair kastı ve icra hareketlerinin ağırlığı değerlendirildikten sonra cezada uygun oranda indirim yapılır. Örneğin, 20 yıl gerektiren bir imal suçu teşebbüs aşamasında kalmışsa, ceza üçte bire kadar indirilebilir. Ancak uygulamada, TCK 188’de sayılan fiillerin birçoğu hazırlık hareketlerini de kapsadığından (özellikle “satışa arz etme”, “depolama” gibi fiiller), teşebbüs hükümlerinin uygulanma alanı nispeten dardır. Yine de bir fiil hiç gerçekleşmeden engellenmişse (örneğin henüz uyuşturucu temin edilemeden yakalanma), teşebbüs hükümleri tartışılır.

İştirak (Birden Çok Kişinin Suça Katılması)

Uyuşturucu ticareti suçunda birden fazla kişi farklı şekillerde suça iştirak edebilir: müşterek faillik (ortaklaşa suç işleme), azmettirme veya yardım etme şeklinde. Birden fazla kişinin bilinçli ve birlikte gerçekleştirdiği eylemlerde hepsi fail olarak sorumlu tutulur. Kanun, yukarıda belirtildiği gibi üç veya daha fazla kişi birlikte işlerse cezayı artırmaktadır. Ancak Yargıtay, üç kişi kuralının otomatik uygulanabilmesi için sanıkların aynı yönde, müşterek bir iştirak iradesiyle hareket ettiğinin kesin olarak belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Örneğin, aynı evde yakalanan üç kişi arasında fiil birliği yoksa, her birinin durumu ayrı değerlendirilebilir; sadece birlikte bulunmak, birlikte işledikleri anlamına gelmeyebilir. Yardım edenler (örneğin sadece araç sağlayan, gözcülük yapan, kurye ayarlayan vb.), TCK m.39 uyarınca daha az cezayla sorumlu olurlar. Yardım etme halinde cezada belli oranda (genellikle yarı oranında) indirim yapılması söz konusudur. Örneğin bir kişi, ticaret yapacağını bildiği arkadaşına sadece taşıma için arabasını vermişse, işlenen suçun cezasının yarısına kadar indirim alarak “suça yardım eden” sıfatıyla cezalandırılır. Azmettiren (suç işleme kararını başkasına verdiren kişi) de fail gibi sorumlu tutulur ve cezalandırılır. İştirak hâlinde dikkat edilmesi gereken, her failin kastının uyuşturucu ticareti suçuna yönelik olmasıdır. Bazı durumlarda bir kişi diğerinin amacını bilmiyorsa (örneğin pakette uyuşturucu olduğunu bilmeden taşıyan sürücü) onun kastı oluşmayacağından cezai sorumluluğu olmayabilir. Özetle, ortak suç işleme durumunda herkes kendi fiilinin ağırlığı ve kast derecesi ölçüsünde sorumluluk taşır ancak ceza hesabında kanunun öngördüğü artırımlar ve indirimler uygulanır.

Etkin Pişmanlık

Uyuşturucu suçlarında etkin pişmanlık, TCK m.192’de özel olarak düzenlenmiştir. Bu madde, suç ortaya çıkmadan veya ortaya çıktıktan sonra failin pişmanlık gösterip yetkililere yardım etmesi halinde cezadan kurtulma veya indirim imkânı tanır. TCK 192/1’e göre, uyuşturucu imal veya ticareti suçuna iştirak etmiş olan bir kişi, resmi makamlar suçu haber almadan önce diğer suç ortaklarını ve uyuşturucunun saklandığı veya üretildiği yerleri yetkililere bildirirse ve bu sayede suç ortakları yakalanır veya uyuşturucu maddeler ele geçirilirse hakkında cezaya hükmolunmaz. Yani, henüz soruşturma başlamadan güvenlik birimlerine bilgi vererek olayı ortaya çıkaran fail, tamamen cezasızlık avantajı elde eder. Bu, suçun ortaya çıkmasına yardımcı olmayı teşvik eden bir düzenlemedir. TCK 192/3’e göre ise, suç ortaya çıktıktan sonra (yani soruşturma başladıktan sonra fakat hüküm verilmeden önce) gönüllü olarak aynı şekilde bilgi verip suçun aydınlatılmasına ve diğer faillerin yakalanmasına yardım eden kişi hakkında, verilecek cezada dörtte birden yarıya kadar indirim yapılır. Örneğin yakalanan bir uyuşturucu satıcısı, kendisine mal sağlayan üst düzey taciri ifşa eder ve bu kişi yakalanırsa, pişman olan satıcının cezası önemli ölçüde indirilebilir. Etkin pişmanlığın geçerli olabilmesi için bilgi vermenin gönüllü olması, samimi bir pişmanlıkla yetkililerle iş birliği yapılması şarttır. Kısaca özetlemek gerekirse: Eğer fail, suç yakalanmadan önce herkesi ele verirse hiç ceza almaz; yakalandıktan sonra iş birliği yaparsa cezası azaltılır. Ayrıca TCK 192/4, uyuşturucu kullanan kişinin soruşturma açılmadan önce sağlık kuruluşuna başvurup tedavi istemesi halinde hiç ceza verilmeyeceğini belirtir ki bu da kullanıcılara özgü bir etkin pişmanlık halidir.

Etkin pişmanlık, uyuşturucu suçlarında kamu otoritesine yardım eden failin ödüllendirilmesi olarak görülebilir. Ancak bu durumda bile failin eylemi tamamen suç olmaktan çıkmaz, sadece cezadan feragat edilmesi veya cezanın azaltılması şeklinde sonuç doğurur. Yani etkin pişmanlık, şahsa bağlı cezadan kurtulma nedenidir; suçu işlendiği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Uygulamada, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen failin verdiği bilgiler ve bu bilgilerin işe yararlılığı titizlikle değerlendirilir. Örneğin, fail gerçeğe aykırı bilgi verirse veya verdiği bilgi yakalamaya katkı sağlamazsa indirimden faydalanamaz. Yargıtay, etkin pişmanlığın koşulları oluştuğunda cezasızlık veya indirim uygulanmasının zorunlu olduğunu; ancak şartların tam oluşup oluşmadığı hususunda somut olayı dikkatlice incelemektedir.

8cc80d51 f692 4a87 b04e 723d5d906b2b

Delil Değerlendirmesi, Arama ve Yakalama İşlemlerinde Hukuka Uygunluk

Uyuşturucu suçlarında delil elde etme ve değerlendirme süreci büyük önem taşır. Hem soruşturma hem kovuşturma aşamasında, işlemlerin hukuka uygun yürütülmesi gerekir; aksi halde elde edilen deliller mahkumiyet için kullanılamaz. Bu nedenle, özellikle arama ve yakalama işlemlerinin yasal şartlara uygun yapılması, eldeki delillerin doğru yöntemlerle incelenmesi kritik konulardır. Aşağıda bu hususlar detaylandırılmıştır.

Adli Arama ve Elkoyma İşlemleri

Uyuşturucu suçlarında çoğu delil, kolluk kuvvetlerinin yaptığı aramalar sonucunda elde edilir (üzerinde uyuşturucu bulunması, evde yapılan aramada çıkan maddeler, araçta yakalanan paketler gibi). Türk hukukunda arama işlemi, CMK m.116-119 ve PVSK (Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu) hükümlerine tabidir. Kural olarak, hakim kararı olmaksızın veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde savcının yazılı emri olmaksızın adli arama yapılamaz. Yani polis, makul bir suç şüphesi olmadıkça keyfi üst araması veya ev araması yapamaz; yaptığında da genelde önceden bir arama kararı alınmalıdır. Hukuka aykırı arama sonucunda bulunan uyuşturucu maddeler, mahkemede kullanılamaz. Nitekim Yargıtay, pek çok kararında arama kararı olmadan yapılan aramada ele geçirilen uyuşturucunun hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu ve hükme esas alınamayacağını vurgulamıştır. Örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2021/401 kararında, durumundan şüphelenilen sanığın üzerinde adli arama kararı bulunmaksızın iç çamaşırında yapılan aramada ele geçirilen uyuşturucu nedeniyle verilen mahkumiyet kararını bozmuştur. Mahkeme, sanığın kaçmaya başlaması ve yakalanması sonrasında yapılan detaylı üst aramasının, usulüne uygun bir arama izni olmaksızın gerçekleştirildiğini, bu şekilde elde edilen delilin yasa dışı yöntemle elde edildiği için geçersiz olduğunu belirtmiştir. Bu örnek, kaba üst araması ile ayrıntılı arama arasındaki ayrıma da ışık tutar: Polis, makul şüphe halinde üst dış yüzeyini elle yoklamak gibi basit kontrol yapabilir; ancak kişinin özel bölgelerine, eşyalarının içine vs. bakmak için adli arama kararı gerekir. Aksi takdirde, ele geçen delil önemli olsa bile yargılamada kullanılamaz.

Yakalama ve Gözaltı

Şüphelinin suçüstü hali gibi açık durumlar dışında yakalanması da hukuka uygun prosedürlere tâbidir. Örneğin rutin trafik kontrolünde durdurulan bir araçta, somut bir şüphe olmadan bagajın aranması, Anayasa’nın koruduğu özel hayat ve güvenlik haklarını ihlal edebilir. Yakalama anında polisin durdurma yetkisi (PVSK m.4/A) ve üst kontrolü yetkisi sınırları içinde hareket edilmelidir. Eğer kişi üzerinde baskı kurularak, aslında gönüllü olmadığı halde “üstünü çıkar, göster” denilerek uyuşturucu teslim ettirildiyse, bu da zorlama ile elde edilmiş sayılabilir. Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2023 tarihli bir kararında, adli arama kararı gerektiren bir olayda karar olmaksızın, sanığın üzerinde suç baskısı altında uyuşturucuyu polise teslim ettiği durumda, bu şekilde elde edilen delilin de hukuka aykırı sayılabileceğine değinilmiştir. Kısacası, yakalama ve arama süreçlerinde usul kurallarına riayet etmek, delillerin sağlıklı değerlendirilebilmesi için şarttır.

Delillerin Muhafazası ve İncelenmesi

Uyuşturucu madde yakalandıktan sonra hemen el koyma tutanağı düzenlenmeli, madde tartılıp numune alınmalı ve adli emanet prosedürlerine uygun şekilde saklanmalıdır. Ele geçen maddelerin akıbeti (laboratuvara gönderilen numune, mahkeme boyunca emanette kalan miktar vs.) düzgün yönetilmezse, zincirde kopukluklar olabilir. Örneğin maddelerin nerede, nasıl saklandığı belirsiz kalırsa, savunma tarafından “maddeler karıştırıldı veya değiştirildi” iddiaları gündeme gelebilir. Bu nedenle zincirleme delil güvenliği sağlanmalıdır.

Bilirkişi (Uzman) İncelemesi

Uyuşturucu suçlarında bilirkişi raporları hayati önemdedir. Özellikle Adli Tıp Kurumu veya kriminal laboratuvarlar tarafından hazırlanan ekspertiz raporları, ele geçirilen maddenin gerçekten uyuşturucu/uyarıcı madde olup olmadığını ve miktarını belirler. Bu rapor olmadan mahkemenin hüküm kurmaması gerekir. Yargıtay, bir kararında dosyada Adli Tıp veya kriminal laboratuvar raporu bulunmamasına rağmen mahkumiyet kararı verilmesini bozma nedeni yapmıştır: “Dosyada, ele geçen maddenin ‘uyuşturucu madde niteliği taşıyıp taşımadığına’ ilişkin uzmanlık raporu yoksa, adli emanetten numune alınıp uzmanlık raporu aldırılarak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, bu yapılmadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır.” diyerek eksik incelemeyle karar verilemeyeceğini belirtmiştir. Bu, şunu gösteriyor: Eğer sanığın üzerinden alınan madde analiz edilmemişse, o maddenin uyuşturucu olup olmadığı kesin değildir ve şüphe sanık lehine çalışır. Dolayısıyla her uyuşturucu davasında bir uyuşturucu analiz raporu bulunmalıdır. Raporda maddenin türü (örneğin eroin mi, metamfetamin mi) ve saf madde miktarı belirtilir. Bu tespitler, hem doğru suç vasfını belirlemek (örneğin 188/4’te sayılan bir madde olup olmadığını anlamak) hem de cezanın miktarını tayin etmek açısından önemlidir. Örneğin ele geçen maddenin Adli Tıp raporunda “afyon sakızı (ham afyon)” olduğu ve morfin içerdiği belirtilmişse, bu TCK 188/4 gereği cezanın artırılması sonucunu doğuracaktır. Yine bazı davalarda, madde önce “sentetik kannabinoid” sanılıp cezayı arttırıcı madde olarak değerlendirilirken, rapor sonucunda aslında esrar katkılı başka bir ot olduğu anlaşılıp artırma uygulanmaması gibi durumlar yaşanmıştır.

Teknik ve Dijital Deliller

Uyuşturucu ticareti suçlarının ispatında telefon dinlemeleri, mesajlaşmalar, kamera görüntüleri, banka hareketleri gibi deliller de kullanılır. Bunların da usule uygun elde edilmesi (örneğin iletişim dinleme kararıyla, KVKK’ya uygun şekilde) gerekir. Teknik takip sonucu elde edilen veriler, ticaret yapıldığını gösterebilir. Ancak bu verilerin de duruşmada tartışılması ve savunma tarafından incelenebilmesi şarttır.

Sonuç olarak, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen hiçbir delil hükme esas alınamaz (Anayasa m.38/6, CMK m.206/2-a). Uyuşturucu suçlarında bazen delile ulaşma arzusu, usul kurallarının zorlanmasına yol açabilmektedir. Ancak yargılama aşamasında bu tür hatalar sanık lehine sonuç doğurur. Yargıtay, hukuka aykırı arama veya baskıyla elde edilen deliller varsa bunlara dayanılarak mahkumiyet verilemeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, soruşturmayı yürüten birimler hukukun çizdiği sınırlar içinde delil toplamalı; mahkemeler de önüne gelen delillerin yasallığını titizlikle denetlemelidir. Delillerin doğru değerlendirilmesi, masum bir kişinin ağır bir suçtan mahkum olmasını engelleyeceği gibi, gerçekten suçlu olan bir kişinin de cezasız kalmamasını sağlar.

28ddaa10 b76f 4257 89f1 d9aeb5a095e3

Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve Örnek Yargıtay Kararları

Yukarıdaki bölümlerde teori ve kanun hükümleri açıklanmıştır. Uygulamada, bu suç tipine ilişkin öne çıkan bazı sorunlar ve bunlara dair Yargıtay’ın yaklaşımı şu şekilde özetlenebilir:

Kullanıcı-Satıcı Ayrımındaki Zorluklar

En önemli sorun, yukarıda detaylı bahsedildiği gibi, yakalanan kişinin içici mi satıcı mı olduğunun ispatıdır. Birçok dava, başta uyuşturucu ticareti iddiasıyla açılır ancak deliller yeterli değilse kullanmak için bulundurma suçuna dönüşür. Özellikle maddi miktar sınırı ile ilgili net bir yasal ölçüt olmaması, her olayı kendi şartlarında değerlendirmeyi gerektirir. Yargıtay, örneğin esrar için Adli Tıp’ın günlük kullanım miktarı raporlarını esas alarak “olağan kullanım miktarını aşan” durumlarda ticaret yönünde görüş belirtmektedir. Ancak bazı sınır vakalarda ilk derece mahkemeleri tereddüt yaşayabilmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2018/562 sayılı kararında sanığın üzerinde bir kısmı plaka, bir kısmı toz halde toplam 17 parça esrar ele geçmesi olgusunda, her paket benzer ağırlıkta olduğundan ticaret kastıyla bulundurma sonucuna varılmasını emsal olarak göstermiştir. Bu gibi içtihatlar uygulamaya yön vermektedir.

İkram, Ortak Kullanım ve Temin Suçları

Uyuşturucunun bedelsiz olarak başkalarına verilmesi de kanunen “başkalarına verme” fiili ile ticaret suçu kapsamındadır. Ancak yukarıda anılan ikram suretiyle birlikte içme gibi özel durumlarda Yargıtay daha farklı bir yaklaşım benimsemiştir. Mesela küçük bir kullanıcı grubunun ortak para toplayıp uyuşturucu alarak birlikte tüketmesi olaylarında, bu fiilin ticaret suçu mu yoksa herkesin kendi kullanımı mı sayılacağı tartışma yaratmıştır. Yargıtay genellikle böyle durumlarda, ticari amaç olmadığı sürece, fiili “kullanmak için bulundurma” olarak nitelendirmeye meyillidir. Nitekim 2017 tarihli yukarıda bahsedilen Yargıtay kararında, sanığın üzerindeki bir miktar esrarı arkadaşlarına ikram ettiği için ticaret suçundan değil kullanma suçundan sorumlu tutulması gerektiği belirtilmiştir.

Polisin Arama Yetkisinin Sınırları

Uygulamada güvenlik güçleri sokakta şüpheli gördükleri kişilere yönelik aramalar yapabilmektedir. Ancak her şüpheli durum, adli arama için yeterli değildir. Yargıtay, polis uygulamalarını denetlerken “makul şüphe” kavramına vurgu yapmaktadır. Örneğin gece yarısı ıssız bir yerde görülen bir araçta bulunan kişilerin panikleyip bir şeyi sakladığını fark eden polis için makul şüphe oluşabilir ve araç aranabilir. Fakat sadece “tipini beğenmedi, durdurup aradık” gibi keyfi haller hukuka aykırı sayılır. Bu dengenin sağlanması uygulamada zorluk yaratır; zira polis suçla mücadele etmek isterken usul hatası yaparsa, yakaladığı uyuşturucu delil olmaktan çıkabilir. Özellikle üst aramasının sınırı sıkça gündeme gelir: Yargıtay CGK, cebinden uyuşturucu çıkan sanıkla ilgili aramayı meşru sayıp, ancak iç çamaşırından çıkan için izin gerektiğine karar vermiştir. Bu tür kararlar kolluğa yol göstermektedir.

Delillerin Yeterliliği ve Değerlendirme Hataları

Bazı davalarda ilk derece mahkemeleri, yalnızca polis tutanağı veya ihbar gibi sınırlı delillere dayanarak mahkumiyet verebilmektedir. Yargıtay ise kuşku sınırını aşmayan durumlarda mahkumiyeti bozma eğilimindedir. Örneğin, sanığın evinde belli bir miktar uyuşturucu ele geçmiş ama satış yaptığına dair başka hiçbir kanıt yoksa, sırf miktar çok diye ticaret suçundan ceza vermek yerine kullanma sınırında kalıp kalmadığı araştırılmalıdır. Şüphe sanık lehine yorumlanmalıdır. Yargıtay, bazı kararlarında mahkemenin eksik araştırma yaptığını, örneğin sanığın gerçekten kullanıcı olup olmadığını tespit için toksikoloji testleri yapılmadan karar verildiğini tespit ederek bozma kararı vermiştir. Bu nedenle, uygulamada mahkemeler bilirkişi raporları, tanık ifadeleri, teknik takip sonuçları gibi tüm delilleri eksiksiz toplamalıdır.

Bilirkişi Raporlarındaki Sorunlar

Bilirkişi raporları bazen gecikebilir veya çelişkili olabilir. Özellikle yeni tür sentetik maddelerin tespiti konusunda geçmişte bazı laboratuvarların yetersiz kaldığı, maddelerin yanlış sınıflandırıldığı durumlar yaşanmıştır. 2023’te sentetik opioid/katinon türevlerinin kanuna eklenmesi bu konuda bir güncelleme sağlamıştır. Uygulamada mahkemeler, raporlarda belirsizlik varsa ek rapor almalı veya uzmana duruşmada soru sormalıdır. Aksi halde eksik inceleme nedeniyle karar bozulabilir.

Cezaların Yüksekliği ve İndirimler

Uyuşturucu ticareti suçunun cezaları çok yüksek olduğundan, mahkemeler takdir indirimi (TCK 62) uygularken de dikkatli davranır. Genç ya da sabıkasız sanıklar için alt sınıra yakın cezalar verilmeye çalışılsa da asgari sınırın 10 yıl oluşu zaten cezayı ağır kılmaktadır. Bu durum, uygulamada zaman zaman etkin pişmanlığa yönlendirmekte veya savunmaların içici olduğu iddiasını sıkça dile getirmesine yol açmaktadır. Mahkemelerin, cezayı şahsileştirirken failin rolünü (örgütte emir-komuta altında küçük bir kurye mi yoksa işi organize eden mi olduğu gibi) dikkate alması beklenir. Örneğin aynı olayda yakalanan biri kuryelik yapan acemi bir genç, diğeri uyuşturucu ağının lideri ise ikisine de 10 yıl vermek adalet duygusunu zedeleyebilir. Bu nedenle, ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenlerin gerekçede iyi tartılması gerekir.

Örnek Kararlar

Yargıtay’ın pek çok emsal kararı uygulamaya yön vermektedir. Örneğin, Yargıtay CGK 2016/3945 sayılı kararda, arama emri olmadan sanığın iç çamaşırında yapılan aramanın hukuka aykırı olduğu ve buradan elde edilen delil olmaksızın sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bir başka kararda, Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanığın evinde yüklü miktarda farklı uyuşturucular bulunması ve hassas terazi ele geçmesi karşısında, “kullanıcı olduğunu” iddia eden sanığın bu savunmasını reddetmiş ve ticaret suçundan cezayı onamıştır (bu karar, yukarıda bahsedilen kriterlere uygun bir değerlendirme yapıldığını gösteriyor). Yine Yargıtay 20. Ceza Dairesi, ’torbacı’ tabir edilen sokak satıcılarının genelde içici olmadıkları, yakalandıklarında içici rolü yapmaya çalıştıkları yönünde tespitler içeren kararlar vermiş, bu kapsamda sanığın kanında uyuşturucu çıkmamasını aleyhe delil saymıştır.

Netice itibariyle, uygulamada ortaya çıkan sorunlar Yargıtay içtihatlarıyla giderilmeye çalışılmaktadır. Hukuka uygun delil toplama, içici-satıcı ayrımının doğru yapılması, cezada hakkaniyet gibi konularda yüksek mahkeme kararları yol göstericidir. Hukuk öğrencileri ve uygulayıcılar için önemli olan, bu emsal kararların mantığını ve getirilen ilkeleri kavrayarak somut olaylara uygulamaktır.

3cd3a85f c877 4305 a1db 19e21b6e0d8d

Uyuşturucu Madde Miktarının Önemi ve Bilirkişi Raporlarının Rolü

Uyuşturucu madde suçlarında ele geçen miktar, yukarıda da değinildiği gibi, suçun niteliğini belirlemede ve cezanın tayininde önemli bir faktördür. Ayrıca, bu miktarın doğru tespiti ve maddenin niteliğinin doğrulanması için bilirkişi raporları vazgeçilmezdir. Bu konuya ayrı bir başlık altında değinerek kritik noktaları özetleyecek olursak:

Miktarın Suçun Vasfına Etkisi

Kanun koyucu doğrudan “şu kadar gramdan fazlası ticaret sayılır” gibi bir sınır koymamıştır. Ancak yargısal içtihatlar, belirli bir miktarın üzerinde uyuşturucu bulundurmayı, eğer başka kullanım belirtisi yoksa, ticaret olarak yorumlama eğilimindedir. Özellikle çok büyük miktarlar söz konusuysa (örneğin kilo düzeyinde eroin, esrar vb.), fail bunları kendi kullanımı için bulundurduğunu iddia etse bile, mantıken bunun kişisel tüketim sınırını aştığı kabul edilir. Öte yandan çok küçük miktarlar genelde kullanıma mahsus görülür (ama satış için küçük paketlere ayrılmışsa durum farklılaşır). Miktar meselesi, kişisel kullanım suçu (TCK 191) ile ticaret suçu (TCK 188) ayrımında kilit rol oynar. Yargıtay’ın çeşitli kararlarında, failin bir seferde tüketebileceği dozların kat kat üzerinde madde bulundurmasının, tek başına olmasa da, diğer emarelerle birlikte satışa işaret eden bir belirti olduğu belirtilmiştir. Özellikle esrar konusunda Adli Tıp’tan alınan görüşler sıkça kullanılır: Örneğin bir kullanıcının kendi ifadesine göre “günde 3 gram civarı tükettiği” ve 3 aylık ihtiyacını biriktirdiği savunması varsa, bunun üzerindeki miktarlarda artık ticaret şüphesi doğar. Sentetik maddelerde veya hap formundaki uyuşturucularda (extacy, captagon gibi) da yine şahsi kullanım adetleri aşan rakamlar önemlidir; örneğin bir kullanıcı eğlence amaçlı bir gecede 1-2 hap kullanabilir ama sanıkta 50 adet hap bulunması halinde bunların bir kısmını satmak için bulundurduğu düşünülebilir.

Bilirkişi Raporlarının Rolü

Uyuşturucu maddelerin cinsi ve saflığı sadece laboratuvar analiziyle kesinleşir. Bilirkişi raporu, genelde Adli Tıp Kurumu ya da Emniyet Kriminal Laboratuvarı tarafından düzenlenir ve şunları ortaya koyar:

Maddenin kimyasal analizi (hangi uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi içerdiği),

Net ağırlığı (genellikle brüt ve saf madde miktarı ayrı belirtilir),

Varsa etki düzeyiyle ilgili tespitler (örneğin esrardaki THC oranı gibi).

Bu raporlar mahkeme için objektif delil niteliğindedir. Rapor olmadan hüküm kurulması, dediğimiz gibi Yargıtay denetiminden geçmez. Örneğin, bir davada sanıktan alınan toz maddeye polis “eroin” dese bile, laboratuvar bunu test edip onaylamazsa, mahkeme o tozun eroin olduğundan emin olamaz. Raporda maddenin uyuşturucu olduğu belirlenirse, artık suçun varlığı ispatlanmış olur. Ayrıca rapor, cezayı etkileyebilecek nitelikleri de ortaya koyar: Diyelim ki rapor, maddenin kokain olduğunu belirledi, bu durumda TCK 188/4 gereği ceza yarı oranında artırılacaktır (çünkü kokain nitelikli hal). Veya rapor, ele geçen hapların sadece kafein ve başka yasaklı olmayan bir madde içerdiğini gösterirse, sanık uyuşturucu değil sağlık açısından tehlikeli madde bulundurmaktan (TCK 194) veya hiçbir suçtan yargılanmayabilir. Dolayısıyla bilirkişi incelemesi, suçun maddi konusunu ve ağırlığını kesinleştirir.

Miktarın Cezaya Etkisi

Uyuşturucu ticareti suçunda ceza tayin edilirken hakim, suçun niteliğini belirledikten sonra miktarı da göz önünde bulundurur. Kanunda miktara göre değişen bir ceza skalası yoktur (alt sınırlar sabittir), ancak hakim ceza belirlerken takdiren miktarı değerlendirir. Örneğin, bir tacirin yakalandığı eroin miktarı 100 gram ise belki alt sınıra yakın ceza takdir edilirken, 50 kilo eroin yakalanan birinin cezası üst sınıra yakın belirlenebilir. Miktar, suçun işlenişindeki yoğunluğu gösterir ve sonuç cezanın şahsileştirilmesinde önem taşır. Ayrıca, miktar çok fazla ise çoğu kez örgütlü bir suç faaliyeti olduğu da ihtimal dahilindedir, bu da ayrı bir ağırlaştırıcı sebep olur.

Bilirkişi Raporlarındaki Teknik Hususlar

Raporların doğru ve eksiksiz olması gerekir. Bazen raporlarda maddelerin yanlış isimlendirilmesi sorun yaratabilir. Örneğin bir raporda çıkan “yavşan otu” ifadesi (esrarla karışık bir ot) eğer ilk bakışta “sentetik kannabinoid” sanılırsa mahkeme hatalı artırma yapabilir; bu nedenle rapor iyi okunmalı, gerekiyorsa bilirkişiden açıklama istenmelidir. Yine hapların sayısı, tozların gramajı titizlikle not edilmelidir. Rapor, her bir paketin ayrı ayrı mı incelendiğini, yoksa tümünün karıştırılarak mı analiz yapıldığını da belirtir. Özellikle farklı paketler varsa, hepsinin uyuşturucu içerdiğinin teyidi önemli. Uygulamada, numune alma da hassastır: Çok büyük miktarlarda (örneğin bir balya esrar) ele geçtiğinde, bunun küçük bir kısmı incelenir. Teorik olarak tümünün uyuşturucu olduğunu kabul etmek için numunenin temsili olması gerekir. Adli emanetlerde kalan uyuşturucular ise genelde mahkeme sonunda imha edilir; ama o aşamaya kadar delil olarak saklanır.

Kullanıcılık Tespiti İçin Raporlar

Bilirkişi raporları sadece ele geçirilen maddeye ilişkin olmaz, bazen şüphelinin kendisine ilişkin toksikolojik analizler de yapılır. Özellikle sanık “ben de kullanıyorum” diyorsa, kan veya idrar örnekleri incelenerek vücudunda uyuşturucu metabolitleri aranır. Bu test sonucu negatif çıkarsa, sanığın gerçekten içici olmadığı yönünde bir delil elde edilir. Pozitif çıkarsa, onun kullanıcı olduğunu gösterir ancak bu tek başına ticaret yapmadığı anlamına gelmez; çünkü bir satıcı aynı zamanda kullanıyor da olabilir. Yine de, Yargıtay kararlarında, vücudunda hiçbir uyuşturucu izi bulunmayan sanığın “içiciyim” iddiasının inandırıcı olmadığına hükmedildiği görülmektedir. Dolayısıyla toksikoloji raporları da içici-tüccar ayrımında yardımcı delillerdendir.

Sonuç olarak, uyuşturucu madde miktarı hem suçun niteliğini saptamada bir kriter olarak belirmekte hem de ceza takdirini etkilemektedir. Bu miktarın ve maddenin türünün bilimsel yöntemlerle tespiti, adil bir yargılama için şarttır. Hukuk öğrencileri ve uygulayıcılar için, bilirkişi raporlarını okumayı ve içerdiği bilgileri yorumlamayı bilmek önem arz eder. Yargıtay içtihatları da, rapor eksikliği halinde karar verilmemesi, miktar konusunun makul şüphe kapsamında değerlendirilmesi gibi konularda yön gösterir. Son tahlilde, maddi gerçeğe ulaşmak için bilimsel veriler ile hukuk kurallarının bir arada kullanılması zorunludur. Bu sayede, ne ufak tefek miktar bulunduran bir kullanıcı satıcı muamelesi görerek ağır cezaya çarptırılır, ne de elinde büyük miktarda uyuşturucuyla yakalanan biri “içiciyim” diyerek adaletten kaçabilir. Delillerin bilimsel analizi ve doğru hukuki değerlendirme, uyuşturucu madde suçlarında adaletin tesisi için vazgeçilmezdir.

Bu rehberde yer alan bilgiler, güncel Türk Ceza Kanunu hükümleri ile Yargıtay kararları ve öğretideki görüşlere dayanmaktadır. İlgili kanun maddeleri ile ilmi ve kazai içtihatlar metin içinde zikredilmiştir. Uyuşturucu ticareti suçu dinamik bir alan olduğundan, yasal düzenlemelerdeki değişikliklerin ve yeni içtihatların takip edilmesi önerilir. Bu kapsamlı açıklamalar, uygulamacıların çalışmalarında derinlemesine bir anlayış geliştirmelerine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu

e901c55a 5b38 401d 8ff6 00f2d0df71a2

İlgili Yazılar:

  1. Askerlik Kaç Ay?
  2. Sözleşmeye Aykırılık Nedeniyle Tahliye Davası
Share
0
Avukat
Avukat

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İLETİŞİM


Demirtaşpaşa Mahallesi Ankara yolu Cad. No:36, Tüze İş Merkezi, Kat:10, 16220

+90 542 120 86 16

+90 224 272 19 09

info@demirbas.av.tr


DANIŞMA KURALLARI VE UYARILAR

Bu web sitesinde yer alan yazı ve açıklamalarda değinilen konular soyut ve genel olarak ele alınmıştır. Bu nedenle bu yazı ve açıklamalar somut bir olay hakkında yapılmış hukuki tavsiye olarak kabul edilemeyecekleri gibi Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Meslek Kuralları kapsamında yazılı veya sözlü hukuki danışma olarak da değerlendirilemezler.
© 2023 Demirbaş Hukuk Bürosu Tüm Hakları Saklıdır. Web Tasarım web tasarım