Başlıklar
ToggleAnlaşmalı boşanma, eşlerin boşanma, velayet ve boşanmanın mali sonuçları konusunda anlaşarak boşandıkları hızlı, barışçıl ve ekonomik bir boşanma yoludur.
Ortak velayet daha çok anlaşmalı boşanmalarda gündeme gelmeye elverişlidir. Zira çekişmeli boşanma davasında taraflar birçok konuda uyuşmazlık içinde bulunduklarından ortak velayet konusunda müşterek bir karara ulaşmaları zordur. Bununla birlikte velayet kamu düzenindendir ve yargıç anlaşmalı boşanma davasında da tarafların velayet konusundaki kararlaştırması ile bağlı değildir. Bunu çocuğun yararına görmez ise tarafların anlaşmasının aksi yönde karar verebileceği gibi ortak velayetin daha sağlıklı yürümesini sağlayacak müdahalelerde de bulunabilir.
Çekişmeli boşanma, tarafların boşanma ve fer’ ilerinden tümü veya bir kısmı üzerinde uzlaşamadıkları durumlarda yürütülen boşanma davasıdır. Tazminat ve nafaka gibi konularda anlaşamayan eşlerin velayet konusunda uzlaşmaları mümkün olabilir. Bu durumda ortak velayeti birlikte talep ederlerse yargıç, aldıracağı pedagog/sosyal hizmet raporunun sonucunu da gözeterek bu konuda bir karar verecektir. Taraflardan en az birinin bu yönde bir talebi yoksa hâkimin ortak velayete karar vermesi mümkün değildir. Taraflardan sadece birinin ortak velayeti talep ettiği durumda da böyle bir kararın verilmesi pek olası değildir. Zira ortak velayet boşanmış eşler arasında etkili bir iş birliğini zorunlu kılmaktadır. Eşlerden birinin henüz dava sürecinde kendini belli eden isteksizliği ortak velayetin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesini zorlaştıracaktır.
Sonuç olarak tarafların her ikisinin de ortak velayet talebinde bulunması, ortak velayetin çocuğun üstün yararına hizmet etmesi, sosyal hizmet uzmanı veya bir pedagog tarafından düzenlenecek raporda olumlu görüş bildirilmesi halinde çekişmeli boşanma davasında da ortak velayete karar verilmesi mümkündür.
Yoksulluk nafakası ortak velayetten bağımsızdır. Koşulları varsa veya taraflar ödenmesi konusunda anlaşmışlarsa çekişmeli veya anlaşmalı boşanma davasında yoksulluk nafakasına hükmedilebilir.
Bu soru ile asıl kastedilen çocuk için ödenen katılım nafakası olmalıdır. Katılım nafakası müşterek çocuğun eğitim, sağlık barınma ve diğer yaşam ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı olarak bu ihtiyacı karşılayan ebeveyne mahkeme kararıyla ödenen bir miktar paradır. Bir kez daha belirtelim ki nafaka ve velayet konuları kamu düzenindir. Bu nedenle hakim tarafların anlaşmaları ile bağlı değildir ancak talep yoksa nafakaya da hükmetmeyecektir. Katılım nafakasının doğası gereği tek velayette söz konusu olabileceği akla gelebilirse de durum öyle değildir. Ortak velayet düzenlemesi nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Her şeyden önce ortak velayette katılım nafakası tarafların anlaşmasıyla mümkündür. Bunun dışında mahkemece düzenlenen ortak velayet rejimi çocukla ilgili kararların ortak alınmasını öngörmekle birlikte çocuğun sadece bir ebeveyn yanında kalmasına hükmediyorsa yine katılım nafakası gündeme gelecektir. Kısacası taraflar veya mahkemece tasarlanan ortak velayet rejiminin özellikleri ve tarafların anlaşma ve talepleri ortak velayette katılım nafakasında belirleyicidir.
Tek velayet rejiminde, kural olarak, velayet hakkı kendisine tevdi edilmiş olan ebeveyn çocuğun yerleşim yerini tek başına belirlemeye yetkilidir. Bu konuda diğer ebeveynden izin alması gerekmez. Aynı şekilde, velayete ilişkin kararda bir sınırlama öngörülmemişse çocukla birlikte geçici veya kalıcı olarak yurtdışına çıkmasına da bir engel yoktur. Ancak diğer ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurmasını engelleyecek davranışlardan da kaçınması gerekir. Aksine davranış velayet düzenlemesinin mahkemece gözden geçirilmesine, velayetin kaldırılmasına ve değiştirilmesine yol açabilir. Velayete ilişkin kararların kesin hüküm teşkil etmediği TMK m. 183 hükmü bağlamında, ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde, hâkimin, re’ sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceği kabul edilmektedir.
Ortak velayette yine tarafların anlaşmalarına, mahkemece yapılan velayet düzenlemelerine, çocuğun hangi ebeveynde ne sıklıkta kaldığına, kişisel ilişki rejimine bakılacaktır. Ortak velayetin temeli boşanmış ebeveynin çocukla ilgili kararları birlikte alması ve çocuğun bakım ve gözetiminden eşit düzeyde sorumlu olması anlayışı üzerine kurulduğundan bir eşin çocukla birlikte şehir ve ülke değiştirmesi gibi önemli bir konuda tek başına karar vermesi söz konusu olmamalıdır. Böyle bir ihtiyaç varsa veya bir eşin tek başına bu yetkiye sahip olması arzu ediliyorsa yahut çocuğun eğitim, sağlık, tedavi gibi sebepler nedeniyle yurt dışında yaşamasının menfaatlerine uygun olacağı değerlendiriliyorsa ortak velayet yerine tek velayet tercih edilmeli, velayet hakkı tümden ilgili eşe bırakılmalıdır. Aksi halde sürekli izin ve ortak mutabakat gerekecek bu da başka sorun ve anlaşmazlıklara yol açabilecektir.
Velayet hukukunda, velayet hakkının tevdi edilmediği tarafın, düzenli olarak müşterek çocukla görüşmesini sağlayan uygulamaya kişisel ilişki denilmektedir.
Bu konuda da taraflar veya mahkemece tasarlanan ortak velayet rejiminin özellikleri ile tarafların anlaşma ve taleplerine bakılacaktır.
Ortak velayet, çocukla ilgili kararların birlikte alınmasını ancak çocuğun sürekli olarak bir ebeveyn yanında kalmasını öngörüyorsa diğer eşe kişisel ilişki hakkı tanınmalı ve uygun bir kişisel ilişki rejimi düzenlenmelidir.