Başlıklar
ToggleTutuklamaya itiraz, CMK m. 267 ve devamında düzenlenen itiraz kanun yolu hükümlerine göre yapılır. Ceza yargılamasının her aşamasında tutukluğa ve tutukluluğun devamına dair kararlara itiraz edilebilir (CMK, m. 104)
Tutukluluk ve adli kontrol tedbirlerine itiraz, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında düzenlenmiş bir süreçtir. Bu itirazların nasıl yapılacağı, hangi mahkemelere başvurulacağı ve hangi süreler içinde gerçekleştirileceği kanunda açıkça belirtilmiştir. Aşağıda bu sürece dair genel nitelikte bilgi verilecektir.
Tutuklamaya dair hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren iki hafta içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır (CMK m. 268/1)
Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir. Bunun anlamı tutuklama kararının kaldırılarak şüpheli veya sanığın tahliye edilmesidir.
Tutuklama kararını veren hâkim veya mahkeme itirazı yerinde görmezse en çok üç gün içinde, dosyayı itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
İtirazı incelemeye yetkili merci şu şekilde belirlenir.
Sulh ceza hâkimliğince verilen tutuklama kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi görevi, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hâllerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen sulh ceza hâkimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh ceza hâkimliği işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza mahkemesi başkanına aittir.
Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen tutuklama kararlara yapılacak itirazların incelenmesi görevi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine aittir.
Ağır ceza mahkemesi ile başkanı tarafından verilen tutuklama kararları hakkındaki itirazların incelenmesi görevi o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye, o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
Bölge Adliye Mahkemesi ceza dairleri ile Yargıtay ceza Dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.
Tutuklamaya dair hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren iki hafta içinde kararı veren mercie yapılır (CMK m. 268/1) . Bu süre önceden 7 gün iken 7499 Sayılı Kanun ile iki haftaya çıkarılmıştır.
Sanık şüpheli veya diğer ilgililer kararı öğrendikleri tarihten itibaren iki hafta içinde tutuklama kararını veren merciye itiraz başvurusu yaparlar.
Tutuklama kararı veren sulh ceza hakimliği veya mahkeme itirazı dosya üzerinden inceler ve bu inceleme sonucunda itirazın kabulüne veya reddine karar verir. İtirazın kabulüne karar verilirse süreç sonlanır ve tutuklu tahliye edilir. İtiraz yerinde görülmez ve reddedilirse dosya ve talep en çok üç gün içerisinde itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderilir. Bu süreçte, itiraz edenin ve avukatının beyanları, dosyadaki delil durumu ve özellikle dosyaya yeni girmiş olan kanıtlar ile ölçülülük ilkesi gibi hususlar dikkate alınır.
İtirazı inceleyen mahkeme, itirazı yerinde görürse tutuklama kararını kaldırabilir, aksi halde itirazın reddine karar verir. Mahkemenin itirazın kabulüne veya reddine ilişkin kararı kesindir.
BURSA 6. SULH CEZA MAHKEMESİ’ NE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
BURSA 5. SULH CEZA MAHKEMESİ’ NE
DOSYA (SORGU) NO : Bursa 5. Sulh Ceza Hakimliği,
2025/57 Sorgu
SORUŞTURMA NO : Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı,
2024/75298 Soruşturma
TUTUKLAMAYA İTİRAZ
VE TAHLİYE TALEP
EDEN (ŞÜPHELİ) : … …
MÜDAFİİ : Avukat Hüseyin DEMİRBAŞ (adres başlıktadır)
KONUSU : Tutuklama kararına itiraz.
AÇIKLAMALAR :
CMK ‘ da belirlenmiş tutuklama koşulları şüpheli … yönünden gerçekleşmemiştir.
İddiaya konu olayla ilişkilendirilen çok sayıda şüpheli bulunmaktadır.
Şüpheli … ‘ nin iddia olunan “yağma” fiiliyle ne şekilde ilişkilendirildiği, hangi hazırlık eyleminde bulunduğu, suç teşkil eden fiil üzerindeki rolünün ne olduğu hususları belirsizdir. Bu hususlar sanık lehine belirli hale geldiğinde beraati yahut önemli ceza indirimleri söz konusu olacaktır. Bu nedenlerle şüphelinin tahliyesini talep ediyoruz.
Yağma suçu, hırsızlık suçunun unsuru olan “başkasına ait olan malın alınması” fiiline ek olarak, malın alınması esnasında “cebir” veya “tehdit” kullanılması ile vücut bulan bileşik bir suçtur.
Cebir ve tehdit “yağma” suçunun temel unsurudur.
Şüphelilerin dosyaya yansıyan ifadelerinden, şüpheli … ‘ nin müştekiye karşı cebir ve tehdit içeren eylemlerde bulunmadığını göstermektedir.
Şüphelilerin emniyetteki ifadeleri de aynı doğrultudadır.
Soruşturma evrakına göre müdafisi olduğum şüpheli müştekiye karşı cebir ve tehdit içeren fiillerde bulunmamıştır. Olayda rolü tali düzeydedir. Fiil üzerinde bir hakimiyeti yoktur. Bu husus yargılamada lehine değerlendirme yapılmasını gerektirecektir. Bu nedenle de tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz.
Şüpheli … diğer isim adres ve telefon numaralarını polislere vererek SORUŞTURMAYA VE SORUŞTURMA GÖREVLİLERİNE YARDIM ETMİŞTİR.
Şüpheli … diğer şüpheliler … ve … ‘ ı, yanında polislerin olduğunu söylemeden , onları bir buluşma noktasına çağırmış ve …’ in YAKALANMASINI SAĞLAMIŞTIR. … lakaplı şüpheli durumdan şüphelendiği için son anda kaçmış ise de diğer şüpheli yakalanmıştır.
Şüphelinin soruşturmaya ve adalete yardımcı tavrı bariz ve takdire değerdir.
Esasen önemli tutarda bir meblağ müştekiye iade edilmiştir. Müdafisi olduğum Şüpheli … ‘nin arzusu doğrultusunda, aile bireyleri, diğer şüphelilerin yakınları ile temasa geçmiş olup bakiye zararı karşılamaya yönelik büyük bir çaba göstermektedirler. Bir zararın giderilebilmesi için önce miktarının netleştirilmesi gerekmektedir. Müştekinin zarar tutarını çok aşan taleplerde bulunduğu gözlenmektedir. Bu nedenle Cumhuriyet Savcılığından, müştekinin çağrılarak, zararının ayrıntılı ve denetime olanak verir şekilde açıklattırılması talep edilmiştir.
Deliller de toplanmış ve yeterli oldukları sonucuna varılmış olmalı ki tutuklama kararları verilmiştir. Bu aşamadan sonra mevcut durumda var olan delillerin yok edilmesi, karartılması, değiştirilmesi ya da gizlenmesi söz konusu değildir. Olaya ilişkin tüm deliller adli makamlara intikal etmiştir.
CMK Md. 100/1. 2. Cümle, İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez. ” hükmünü amiridir.
Tutuklama işlemleri tedbir niteliğindedir, tutuklama koşulları yok ise şüpheliye peşin verilen bir ceza olarak kabul edilmektedir.
Ölçülülük ilkesi ise tutuklama tedbirinden başka bir tedbir ile beklenen faydanın sağlanıp sağlanamayacağına odaklanır. Zira asıl olan tutuksuz yargılamadır. Tutuklama istisnadır. Bu husus madde gerekçesinde şöyle ifade edilmiştir.
CMK Md. 100 TBMM Gerekçesi: “Tasarı, adlî kontrol kurumunu kabul etmiş bulunması nedeniyle, tutuklama tedbirini bütünü ile yeniden ele almış ve konuya 100 ilâ 108 inci maddeleri kapsayan bağımsız bir bölüm ayırmış, mevzuatımızda yeni hükümler getirmiştir. Tasarıya göre tutuklama, artık istisnaî niteliktedir ve önce düşünülmesi gerekli husus, adlî kontrolün uygulanmasının gerekip gerekmediğidir.
Tutuklamanın neden ve koşullarını gösteren bu madde, birinci fıkrasında önceliğin adlî kontrole verilmesi gerektiğini ve tutuklamanın istisna oluşturduğunu vurgulamaktadır.
Maddeye göre tutuklamanın bir arada bulunması gereken iki temel koşulu şunlardır:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular bulunmalıdır.
b) Şüpheli veya sanığın suçluluğu ve maddenin içerdiği (1) ilâ (9) numaralı bentlerde gösterilen nedenlerin varlığı hususunda kuvvetli belirtilerin saptanmış olmalıdır.
Maddenin (1) ilâ (9) numaralı bentlerinde yer almış bulunan nedenler, 1412 sayılı Kanuna göre daha kapsamlıdır ve çağdaş Batı kanunları tarafından kabul edilmişlerdir. Bu nedenleri, Fransız Ceza Usul Kanunu 15/6/2000 tarihli değişiklikler daha da belirgin hâle getirmiştir. Genel bir tasnife tâbi tutulacak olursa, maddenin içerdiği nedenlerin şüpheli veya sanığın kaçmalarını veya delillerin karartılmasını önlemeye, kamu düzenini korumaya, şüpheli ve sanıkları korumaya, suçlara son vermeye, suçun yinelenmesini engellemeye yönelik oldukları görülecektir. Bu genel maksat çerçevesi içerisinde olmak üzere, suçun ağırlığının, işlendiği koşulların ve zararın çok ağır olmasının kamu düzenini ısrarlı ve istisnaî biçimde düzensizliğe uğratması karşısında, düzeni iade zorunluluğunu sağlamak amacı ile tutuklama kararı verilebileceği kabul edilmiştir.
1412 sayılı Kanunun 104’ üncü maddesinde yer alan tutuklama nedenleri dışında maddede, şüpheli ve sanığın saklanması, kamu düzeninin suçun neden olduğu ve olabileceği ağır zararlardan korunması, şüpheli veya sanığın kendilerine karşı gelişebilecek hukuka aykırı tepkilerden korunması, suça son verilmesi, suçun yinelenmesine engel olunması biçiminde belirtilen nedenler tutuklama nedeni olarak gösterilmiştir. Buna karşılık 1412 sayılı Kanunun 104‘ üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan karine, sırf karineye dayanarak kişi özgürlüğünün kısıtlanmaması gerektiği düşünülerek maddeye alınmamıştır.”
Madde gerekçesinde aşağıdaki cümleden kanun koyucunun hangi koşullarda tutuklu yargılamaya cevaz verdiği açıkça anlaşılmaktadır.
“Genel bir tasnife tâbi tutulacak olursa, maddenin içerdiği nedenlerin şüpheli veya sanığın kaçmalarını veya delillerin karartılmasını önlemeye, kamu düzenini korumaya, şüpheli ve sanıkları korumaya, suçlara son vermeye, suçun yinelenmesini engellemeye yönelik oldukları görülecektir. Bu genel maksat çerçevesi içerisinde olmak üzere, suçun ağırlığının, işlendiği koşulların ve zararın çok ağır olmasının kamu düzenini ısrarlı ve istisnaî biçimde düzensizliğe uğratması karşısında, düzeni iade zorunluluğunu sağlamak amacı ile tutuklama kararı verilebileceği kabul edilmiştir.”
Bunları tek tek somut olaya uygularsak;
Şüpheliler aleyhine olan deliller toplanmıştır. Müdafisi olduğum sanığın aşamalardaki beyanları ve pişmanlığı açıktır. Soruşturma makamlarına yardımı eylemli ve kritiktir. Zararı karşılamaya yönelik beyanları samimidir. Şüphelinin benimsediği tutuma sahip birinin kaçması hayatın olağan akışına uygun değildir. Kaldı ki konuttan ayrılmama, yurt dışına çıkmama, belirli bir zamanda belirli bir yerde bulunma gibi adli kontrol tedbirleri kaçmayı önleyecek niteliktedir.
– Soruşturma yapılmış, deliller savcılığa teslim edilmiş, gözaltı işlemleri yapılmış kamu düzeni korunmuştur.
– Somut olayda, şüpheli ve sanıkları korumak için tutuklama kararı vermeye gerek yoktur. Şüpheli yönünden korunmasını gerektiren somut ve yakın bir tehlike de yoktur.
– Fiil tamamlanmıştır, yinelenmesi söz konusu değildir. Temadi eden bir durum yoktur.
Adli kontrol tedbirleri de tutuklama ile elde edilebilecek sonuçları sağlamaya elverişlidir.
Açıklanan nedenlerle şüpheli … ‘ nin tahliyesine karar verilmesini talep etmekteyiz.
SONUÇ VE TALEP:
Açıklanan nedenlerle, itirazlarımızın kabulü ile,
Şüpheli … ‘ nin tutuklanmasına dair kararın kaldırılması ile TAHLİYESİNE, bu talebimiz kabul edilmeyecek ise ADLİ KONTROL TEDBİRLERİ UYGULANMAK SURETİYLE TAHLİYESİNE karar verilmesini talep ederim.
Saygılarımla. 05.01.2025
ŞÜPHELİ MÜDAFİİ
Av. HÜSEYİN DEMİRBAŞ
2 Comments
İtirazı ettikten sonra ne zaman sonuclanır peki
Bir kaç gün içinde sonuçlanmaktadır.