Başlıklar
Toggle(Bir Yargıtay Kararı Bağlamında Bir Defalık Aldatma ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme)
Hukukçu olmayanların mahkeme kararlarını yorumlamaları, kararda kastedilenin tam aksine sonuçlara varmalarına neden oluyor. Bunu bana düşündürten şey bugün internet sitelerinde yer alan “Bir Defalık Aldatmadan Bir Şey Olmaz “ Yargıtay’dan Şok Karar; Bir Defa Aldatmak Boşanma Nedeni Değil” , “Yargıtay’dan Bir Kereden Bir şey Olmaz Kararı “ gibi başlıklarla duyurulan haberdi. Haberlerin konusunu oluşturan ise Yargıtay`ın boşanma davalarına bakan dairesi olan 2. Hukuk Dairesi’nin bir kerelik aldatma, haysiyetsiz yaşam sürme (TMK m.163) konularına değinen bir kararıydı.
Karar internet medyasında büyük bir gürültü çıkarmış ise de ilgili bölümleri okunduğunda Yargıtay’ın bir defalık yahut süreklilik göstermeyen aldatmanın boşanma nedeni olamayacağını söylemediği tam aksine “evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü için yeterli olduğunu” vurgulayarak TMK. m. 166 kapsamında boşanma talep edilebileceğine hükmettiği anlaşılıyordu. Yargıtay’ın söylediği şey bir defalık (süreklilik arz etmeyen) aldatmalarda “haysiyetsiz hayat sürmeyi” düzenleyen MK Md.163’e dayanılarak boşanma kararı verilemeyeceğidir. Karar bence de doğrudur. Zira MK. Md.163’e dayanabilmek için haysiyetsiz hayat sürme koşulunun süreklilik arz eder şekilde gerçekleşmesi zorunludur.
Aşağıda haysiyetsiz hayat sürme özel boşanma nedenini sözü geçen kararı da ele alarak inceleyeceğiz.
Boşanma davalarında taraflar, Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) düzenlenen genel ve özel boşanma nedenlerine dayanarak dava açabilirler. Haysiyetsiz hayat sürme, TMK m. 163 kapsamında düzenlenmiş özel bir boşanma sebebidir ve toplumun genel ahlaki değerlerine aykırı şekilde yaşam sürülmesi durumunda gündeme gelir.
Haysiyetsiz hayat, kişinin toplumun genel ahlak kurallarına aykırı, ailesel sorumlulukları ile bağdaşmayan, sürekli ve alışkanlık haline gelmiş şekilde aşağılayıcı veya utanç verici bir yaşam sürmesidir. Bu yaşam tarzı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden oluyorsa, diğer eşe boşanma davası açma hakkı doğar.
Örnekler:
TMK m. 163:
“Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürerse, bu sebeplerden dolayı onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş boşanma davası açabilir.”
Kanun koyucu burada tek başına haysiyetsiz hayatın varlığını değil, bunun evlilik birliğini çekilmez hale getirip getirmediğini esas alır. Bu nedenle, her ahlaki zaaf boşanma sebebi oluşturmaz; davranışın sürekliliği, ağırlığı ve diğer eş üzerindeki etkisi dikkate alınır.
Yargıtay, haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davalarında oldukça titiz davranmakta ve somut delil aramaktadır. Sürekli ve kanıtlanabilir olması bu davalarda esastır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararında şu ifadelere yer verilmiştir:
“Davalının fuhuş yaptığı sabit olup, bu durum evlilik birliğini temelinden sarsmıştır. Davacının, bu sebeple evliliğe devam etmesi beklenemez. Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanmaya karar verilmesi isabetlidir.”
(Yargıtay 2. HD, E.2021/5689, K.2021/8932)
Bir başka kararda ise:
“Eşin sürekli olarak kumar oynadığı, borçlandığı ve aile düzenini bozduğu sabittir. Bu yaşam tarzı, haysiyetsiz hayat kapsamında değerlendirilmiş ve boşanma kararı verilmiştir.”
(Yargıtay 2. HD, E.2020/3375, K.2020/6520)
Hukuk öğretisinde çoğunluk görüş, haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma davalarında ahlaki değerlerin tek başına değil, bunun evliliğe etkisinin esas alınması gerektiğini savunur. Sürekli ve bilinçli bir şekilde sürdürülen ahlaka aykırı davranışların, eşler arasında güveni zedeleyerek evliliği sürdürmeyi imkânsız hale getirdiği kabul edilir.
Haysiyetsiz hayat sürme, toplumun ve yargının hassasiyetle yaklaştığı özel boşanma sebeplerindendir. Bu sebebe dayanılarak açılan boşanma davalarında:
dikkatle değerlendirilmelidir. Yargıtay içtihatları, her somut olayda detaylı inceleme yapılması gerektiğini göstermektedir.
Evlilik birliğinin temeli, sadakat ve güven üzerine kuruludur. Aldatma (zina), sadakat yükümlülüğünün en ağır ihlallerinden biridir.
Haysiyetsiz hayat sürme, tek bir olaydan ziyade süreklilik ve alışkanlık arz eden bir yaşam tarzıdır. Fuhuş, uyuşturucu kullanımı, suça karışma, toplum ahlakına aykırı yaşam gibi davranışlar bu kapsamda değerlendirilir.
Yargıtay’ın değerlendirmesi şu şekildedir:
“Haysiyetsiz hayat sürme tek bir olayla değil, yaşam tarzıyla ispat edilir. Fuhşa yönelik sabit eylemler, düzenli olarak kumar oynama gibi davranışlar bu kapsamda değerlendirilir.”
(Yargıtay 2. HD, E.2019/4567, K.2019/8910)
Dolayısıyla, bir defalık aldatma haysiyetsiz hayat sürme kapsamında değerlendirilmez. Ancak bu eylem tekrar eder, alışkanlık haline gelirse ya da fuhuş benzeri bir yapı içinde yer alırsa, o zaman TMK m. 163 kapsamında değerlendirilmesi mümkün olabilir.
Yargıtay, davalı kadının bir başka erkekle telefonla görüşme ve mesajlaşma eylemini evlilik birliği açısından uygunsuz ve güveni zedeleyen bir davranış olarak görmüştür. Ancak, bu davranışın süreklilik arz etmediği, yani kadının hayat tarzı haline gelmediği, tekil bir olay olduğu belirtilmiştir.
Bu nedenle Yargıtay, olayın “haysiyetsiz hayat sürme” kapsamında değerlendirilemeyeceğine hükmetmiştir.
Ancak aynı eylem, evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166) açısından önem taşımakta ve boşanma nedeni oluşturmaktadır.
Bu karar, uygulamada haysiyetsiz hayat sürme ile bir defalık uygunsuz davranışlar arasındaki farkın altını çizmektedir. Eşler, karşı tarafın tekil bir sadakatsizlik davranışını gerekçe göstererek TMK 163’e dayanamazlar; bunun için davranışın alışkanlık haline gelmiş olması gerekir.
Avukat Hüseyin Demirbaş – Demirbaş Hukuk Bürosu – Bursa