Başlıklar
ToggleSosyal güvenlik hukuku uygulamasında muvazaalı boşanma terimi, eşlerin yalnızca sosyal güvenlik kurumundan dul aylığı almak amacıyla kağıt üzerinde evliliklerini sonlandırmaları bağlamında kullanılmaktadır. SGK bu tür boşanma şüphesinin oluştuğu durumlarda, gerçek bir boşanma iradesi olmadığı gerekçesiyle, boşanan kadına bağlanan dul aylığını durdurmakta ve yersiz ödenen aylıkları faiziyle birlikte tahsil etme yoluna gitmektedir.
SGK’nın Denetimi ve Uygulama
Boşanma kararına rağmen evlilik birliği gerçekten sona ermemiş; eşler birlikte yaşamaya devam etmişse, bu muvazaalı boşanma sayılmakta ve aylık kesme oluna gidilmektedir.
SGK, şüpheli durumlarda müfettiş görevlendirerek şu unsurları inceler. Bu inceleme genellikle bir ihbar üzerine yapılmaktadır.
Tespit Halinde Ne Olur?
Eğer muvazaalı boşanma tespiti yapılırsa dul aylığı derhal kesilmekte ve yersiz ödeme durumuna düşen geçmiş aylıkların faiziyle birlikte iadesi talep olunmaktadır. SGK’ nın olgu ve delilleri geniş yorumlayarak kolayca iptal kararı verdiği de gözlenmektedir
⚠️ Yargıtay Kararlarında Muvazaalı Boşanma
Yargıtay, muvazaalı boşanmalarda fiili birlikteliğin devam ettiğini ispatlayan delillerin varlığı halinde SGK’nın kesme ve tahsilat kararlarını yerinde bulmaktadır. Özellikle 10. Hukuk Dairesi, bu konuda birçok içtihat oluşturmuştur.
Örnek Karar:
“Davacıların boşanmasına rağmen birlikte yaşadıkları, sosyal çevrelerinde evli gibi davrandıkları tespit edilmiştir. Bu nedenle SGK’nın dul aylığını kesmesi hukuka uygundur.”
(Yargıtay 10. HD, 2021/1234 E., 2022/4567 K.)
Gerçekten boşanmış ve ayrı yaşayan dul eşler, muvazaa şüphesi ile aylıkları kesilirse, idareye itiraz ve gerektiğinde idari yargıya başvuru yoluyla haklarını arayabilirler. İdarenin yanlış değerlendirme yaptığı durumlarda, davalı kurum aleyhine iptal davası açmak mümkündür.
Sonuç
Salt dul veya ölüm aylığı almak için muvazaalı boşanma elbette hukuka aykırı bir davranıştır ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), kamu kaynaklarının korunması amacıyla bu tür durumları tespit etmeye yönelik tahkikat yapma yetkisine sahiptir. Ancak uygulamada, SGK’nın fiili birliktelik değerlendirmelerinde geniş yorum yapması, zaman zaman gerçekten boşanmış ve birlikte yaşamayan kişilerin dul aylıklarının da haksız şekilde kesilmesine neden olabilmektedir.
Nitekim; yalnızca aynı adreste görünmek, fatura kaydı paylaşmak ya da sosyal çevrede “birlikte yaşadığı” yönünde söylentilerin bulunması gibi deliller, kesin bir fiili birlikteliği ispatlamaya yetmeyebilir. Kişiler bu türden kayıtları sıklıkla güncellemezler. Buna rağmen SGK tarafından şüpheye dayalı olarak yapılan yorumlarla maaş kesintisi yapılması, hukuka aykırı sonuçlar doğurabilir.
Bu tür durumlarda, hak kaybına uğrayan kişiler için iş mahkemesinde veya idari yargıda iptal davası açmak, hem dul aylığının yeniden bağlanmasını hem de ödenmeyen tutarların faiziyle iadesini sağlamak mümkündür. Son yıllarda verilen birçok yargı kararı da, gerçek boşanma iradesi olan hak sahiplerinin korunması gerektiğini vurgulamaktadır.
➡️ Bu nedenle, SGK’nın tespitine karşı fiilen birlikte yaşanmadığına dair belge ve tanıklarla güçlü bir savunma yapılması ve yargı yoluna başvurulması hak arama özgürlüğünün bir gereğidir.
T.C.
ANKARA
11. İDARE MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1322
KARAR NO : 2017/3891
DAVACI : ………………
VEKİLİ : AV. MERAL DEMİRBAŞ
Demirtaşpaşa Mah. Ankara Yolu Cad. No:36 Tüze İş Merkezi Kat:10/34- 35 Osmangazi/BURSA
DAVALI : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI-ANKARA
VEKİLİ : …………..
DAVANIN ÖZETİ : Davacıya şehit eşinden dolayı bağlanan ve sonrasında idarece kesilen dul aylığının yeniden bağlanması istemiyle yapılan 24.03.2017 tarihli başvurunun reddine ilişkin 31.03.2017 tarih ve 43985339-40176006 sayılı işlemin; 5434 sayılı Kanuna göre bağlanan aylıkların kesilmesine dair işlemlerin 5434 sayılı Kanuna göre yapılması gerektiği, davacının 5434 sayılı Kanunda aranan tüm şartlara haiz olduğu ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali ile ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Ankara 11. İdare Mahkemesi`nce, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu`na 8.5.2008 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giden 5754 sayılı Kanunun 68. maddesiyle eklenen ‘5434 sayılı Kanuna İlişkin Geçiş Hükümleri’ başlıklı Geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun`a göre aylık, tazminat, harp malullüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8.2.2006 tarihli ve 5434 sayılı Kanun`un 1. maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartlara haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunacağı; 5. fıkrasında, bu madde kapsamına girenlerin aylıkların bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı kuralına yer verilmiş, aynı Kanunun ‘Gelir ve aylık bağlanmayacak haller başlıklı 56. maddesinin son fıkrasında da, ‘Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır.’ kuralı yer almıştır.
Yukarıda belirtilen mevzuat kuralına göre, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce 5434 sayılı Yasaya göre aylık bağlananların gerekli şartları haiz oldukları müddetçe aylıklarının ödenmesine devam edileceği ve bunların aylıklarının kesilmesi hakkında da 5434 sayılı Yasada yer alan kuralların uygulanması gerekeceği tabiidir
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu`nun 75. maddesinde ise, kendisinden aylık bağlanacak olanların ölümü tarihinde evli bulunmayan kız çocuklarına aylık bağlanacağı, evlenme dolayısıyla aylığı kesilmiş olanlardan sonradan boşanan veya dul kalanlara da eski aylıklarının bağlanarak ödeneceği, ölüm tarihinde evli olmaları sebebiyle aylık bağlanmamış kız çocuklarından bilahare boşanan veya dul kalanlara da bu tarihleri takiben ay başından itibaren aylık bağlanacağı, bu takdirde evvelce 68 inci madde gereğince ölüm tarihinde müstahak dul ve yetimlere bağlanmış olan aylıklarda; bu kere aylık bağlanan çocuk da nazara alınmak suretiyle gerekirse düzeltme yapılacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, 5434 sayılı Yasa kapsamında vefat eden eşinden dolayı dul aylığı bağlanan davacının, boşandığı eşiyle beraber yaşadıklarının tespit edilmesi üzerine davalı idare tarafından aylığının kesildiği, 24.03.2017 tarihinde kesilen aylığın yeniden bağlanması talebiyle başvuru yapıldığı, 30.03.2017 tarih ve 40176006 sayılı davalı idarenin işlemi ile başvurunun reddine karar verildiği, dava konusu işlemin iptali ile ödenmeyen aylıkların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, 5510 sayılı Yasanın Geçici 4. maddesi kapsamında bulunan davacı hakkında 5434 sayılı Yasanın uygulanmaya devam edeceği ve anılan Yasanın 75. maddesi uyarınca evlenme dolayısıyla aylığı kesilmiş olanlardan sonradan boşanan veya dul kalanlara da eski aylıklarının bağlanarak ödeneceği açık olup, bu aylığın boşanılan eşle fiilen birlikte yaşamaya devam edildiğinin tespiti durumunda kesileceğine yönelik bir düzenlemenin 5434 sayılı Yasada yer almadığı dikkate alındığında, davacıya uygulanma kabiliyeti bulunmayan 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin son fıkrasına dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı ve davacının müstahak olduğu kesilen dul aylıkların davalı idarece başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Nitekim, Danıştay 11. Dairesi`nin 26/04/2017 gün ve E:2016/7810, K:2017/3777 sayılı kararı da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu işlemin iptaline, davacının müstahak olduğu kesilen dul ayıklarının 24.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yapılan 152,90 TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Tarifesi uyarınca belirlenen 990,00 TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta avansının karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere, 29/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye